HERŞEYDEN VAZGEÇMEK

27 6 5
                                    

hayatına anlam katmaya çalısanların beyhude girişimi, yanılması. kayıp kuşağın çocukları tutunacak bir dal arıyor. hayatını ya da hayatının bir dönemini bir davaya adamak, varoluşa teselli olacak sanılıyor. soğuk savaş bittiğine göre ya bir takım tutacaksın, seni asla terketmeyecek ya da birine adayacaksın kendini. adadığın kişinin adı sevgiliyse; olağan şüpheli olmana rağmen kendini temize çıkaracaksın. günün birinde ben her şeyden vazgeçtim diye kendi kurduğun mahkemede kendini aklayıp, karşı tarafı mahkum edeceksin. yaptığın fedakarlığın kaynağı olarak sevgiye olan inancını göstereceksin. sevecek kadar aptaldım diye iç dökeceksin. bütün bunların aslında kendi bencilliğin olduğunu görmeyeceksin. karşı tarafın savunması tutanaklara geçmeyecek. ben istemedim senden bunları derse, duymayacaksın. sevgilinin eski sevgili olmasına neden olanın, her şeyden vazgeçmek hissiyatı olduğuna uyanamayacaksın. sonra, abi ben her şeyimi verdim o beni böyle piç gibi ortada bıraktı diye ağlayacaksın.

sevgili uğruna her şeyden vazgeçmeniz sevgilinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür. o fedarkarlık anları demoklesin kılıcı gibi tepenizde sallanmaya başlar. bir gün düşer, düşüren kılıcı oraya koyandır.

oysa aşkın kar-zarar defteri, muhasebesi yoktur. yani ilişkinin selametini belirleyen temel unsur; ben senin için her şeyi yaptım hissiyatına sahip olmamaktır. yaşandı, bitti. hepsini kendin için yaptın. geçici bir süre başka alemlerin gözlerini ödünç aldın. yoksa aşk dururken, üçün beşin hesabını yaparsan senden bi yol olmaz. zor olmalı, bilmiyorum. evvela sevgili için her şeyden vazgeçiyorsan "o"na bir sorumluluk yüklememek gerek. her şeyden vazgeçiyor, onunla olabilmek için tüm hayatını değiştiriyorsan bile bu senin seçimin. bırakışın, vazgeçişin, baştan başlayışın fedakarlık gibi görünebilir, oysa sadece bir tercihten ibarettir. fedakarlık, onu yine sevebilmek, yine onun yanında kalabilmek veya ayrı düşüp acı çekmek yerine sevgiliyle olabilmek için her şeyi feda etmek değildir. fedakarlık, içinde kişinin kendisine bir fayda barındırmaz ve muhakkak ki, seven insan, sevdiği için her şeyden vazgeçiyorsa bunu kendi iyiliği için yapıyor olmalı. ancak tam bu noktada, uğruna her şeyden vazgeçtiğin sevgili de senin aynı kalmanı beklememeli, aynı şekilde sevileceğini düşünmemelidir.

insan sever. görüp beğenir, sohbetinden, yürüyüşünden, saçının savrulmasından, sinirliyken bacağını titretişinden falan hoşlanır, sifonu çekmek bile bir "özellik" haline geliverir, en basit hareketler yüceltilir ve insan "seviyorum" der. artık seven kişiler, "sevilen"i, o an sevdikleri haliyle ve dahi o an orada sevildikleri şekilde tanır, bilir, benimserler. başka türlü sevilemeyeceklerine inanır, hayat tarafından inandırılır, kandırılır, aldatılırlar. işte her şeyden vazgeçmek, kişiyi "o anda o şekilde seven" olmaktan çıkarabilir. baştan başlamak sorun değil, ancak baştan başlayan kişilerin hayatlarında, dolayısıyla hareket ve düşüncelerinde değişiklikler olacağı muhakkaktır.

işte burada, uğruna her şeyden vazgeçilen sevgilinin anlaması gerekir ki hiç kimse her şeyden vazgeçip aynı kalamaz. kendisi için her şey feda edilen sevgili, ardında koskoca bir hayat bırakanın da değişeceğini anlamalı, dönüşümü kabul edebilmelidir. başa dönmeye niyetli olan da bunu bilmeli, sevilene hissettirmeli, "her şeyden vazgeçeceğim, seni yine seveceğim ama aynı burada bu andaki gibi olmayacak, beni yine sevecek misin" diyebilmelidir. çünkü değişim insana çekici gelir ve ilk zamanların büyüsü kaybolmaya başladığında değişimin ve dönüşümün sancıları açığa çıkar.

belki başta heyecanlı gelir, hevesin vardır, onun için her şeyden vazgeçerek fedakarlık yaptığını düşünürsün, bunun değerini arttırdığını umar, onu nasıl da çok sevdiğini kanıtladığını sanırsın. ama asla aynı kalamazsın. tabiata aykırı bu bir kere; misal, başka bir ülkeye gidiyorsun, artık aynı yemekleri yiyemezsin, aynı espirilerine gülmezler, aynı dandik sinemada adını arkasına kazıdığın koltuğun önüne oturup eski günleri yad edemezsin, aynı tatları alamaz, aynı kokuları bulamaz, aynı gülüşleri duyamaz, aynı hayatı yaşayamaz olursun ve bu seni değiştirir.

işini bırakıp, evini taşıyıp başka bir şehre yerleşsen aynı arkadaşları göremez, ailenden uzakta kalırsın. sıkılınca gidip cücük hareketi yaptığın adam yoktur orda, gülemezsin, paran bitse cebindekini çıkarıp önüne koyan herif uzaktadır, başkasından istemeye yüzün olmaz, birlikte maç izleyip duyulmamış küfürler edebildiğin çocuk yoktur, utanır ağzına geleni söleyemezsin, gecenin üçünde kapıda bitip "abi ayrıldık biz" diye ağlayan herif yoktur, şaraba dayanıp geceyi öldüremez, kendi kederini ona ortak edemezsin. veya aynı meyhanede içlenemezsin; arkada başka bir adam oturuyordur, fonda başka bir şarkı çalıyordur, başka tabaklar vardır, başka yollardan geçerek gitmek zorundasındır, aynı havayı bulamazsın, tadın kaçar, keyfin solar ne yediğini ne içtiğini anlarsın ve içlenemez, aradığın, tanıdğın, arzuladığın muhabbeti tadamazsın. başka insanlarla konuşur, farklı yerlerde uyur, hiç aklına gelmedik bir yerde, hiç bilmediğin, görmediğin bir hayatı yaşıyor olursun. ve bu insanı dönüştürür.

işte bu yüzlerden hiç bir şeyi eskisi gibi yap(a)mayan, tüm hayatı birden bire değişen insanların "aynı" sevecekleri de düşünülemez.

"sevgili uğruna her şeyden vazgeçmek" ile "sevgiliyle birlikte her şeyden vazgeçmek" arasında dağlar kadar fark olduğu aşikar. bunun tehlikelerini aşabilmek için uğruna her şeyden vazgeçilen sevgilinin de "aynı" sevilmekten vazgeçebilmesi, yeni sevmelere, sıfırdan sevilmelere açık olması gerek.

ama işte insan durmadan isteyen, çok seçeneği olan ve seçeneklerini bilen, sürekli daha iyisinin peşinde, arsız, insafsız, bencil bir yaratık olduğu için bunların hiçbiri olamaz kardeşim.

sevgili uğruna hiçbir şeyden vazgeçmem ben. serden de uçurumlardan da birlikte geçelim, elimi tutsan kafi; yeter ki yardan geçmeyelim.

~SENİN HAYATIN~Where stories live. Discover now