jejej

13 1 0
                                    

Kitabin Yazıldığı tarih : 22/12/2019
Saat : 22:07

 Bu intikam ile yıllar önce ki kefareti birbirlerine birer dost olacaktı.

Gidilmesi gerektiğini bilenlerdendi. Kavuşmak için gitmek gerektiğinin, ancak giderse kavuşacağının bilincindeydi; bu yüzden de huzurluydu. Bir yolcunun, uğrak yerinden asıl yaşayacağı yere ayak basmasına ramak kaldığında hissettiği huzur ve heyecanı duyumsuyordu tüm benliğinde. Dünyada hep garip hissetmişti kendini. Gerçek memleketinde değil de, gurbete yaşamış bir insanın ruh hali tüm hayatını tesir altına almıştı.

Alpaslan gerçek memleketine gideceği için bir yanıyla da hüzünlüydü. Gerçi o çoğunlukla hüzünlü, sessiz ve suskundu. İçini yakmayan bir hüzündü bu ama. Geçiciliğin hüznü. Terk etmenin ve terk edilmenin hüznü. Parıltılarının sönmeye yüz tutmasının hüznü. Onlarca yıldır yaşadığı uğrak yerinden ayrılmanın hüznü. Sevdiklerini arkada bırakmanın hüznü. Sevdiklerinin onu ölüme terk etmenin hüznü. Bu dünyada ki serüveninin bir gün sonra kırılıp döküleceğinin hüznü.

Dünyada yaşamak, sarsıla sarıla, ayaklar bata çıka yürümek gibidir. En önemli özelliği, beklenmedik anlarda, ansızın çıkagelen kötülüklerdir. Bir söz, bir hastalık, bir günah, bir ayrılık ve bir ölüm... olaylar kimi zaman bir kasırga gibi etkiler insan benliğini, kimi zaman da sadece bir titreşim hissettirir insanın içinde. Allak bullak olunca tutunacak bir dal arar. Sonra düştüğü yerden kalkar insan. Kırılan dalların yerine başka dallara tutunur. Ama en sonunda takati kesilir ve hiçbir şeye tutunamaz. İşte o zaman bir melek gelir ve insanın ruhunu tutuverir. 

 Bu melek Alpaslan'ı hayata çeviren Attilay'dı. On üç yıl yaşamı boyunca bu meleğe tutundu. Büyüdü. Şunu çok iyi anlamıştı: insan demek, kırıklık demektir. Her türlü kırıklık. Düş kırıklığı, kalp kırıklığı. Yaşaması gerektiğine inandığı şeyleri yaşamadığına, olması gerektiği yerde olmadığına, sahip olmak isteyip de olamadığı kırıklığı ve bu kırıklığın duyduğu hüzün. O günahı o ödememiş olmasaydı belki de şuan bu kadar kötü bir adam olmazdı. Atilla'dan duyduğu şu cümleyi çok sevmişti: "insan kalbi eksik bir yerdir." Ürkütücü ama gerçekçi. Kabul etmek zor ama bir yanıyla huzur verici. Eksik söylemiş olmamayım, Atilla şunu da ilave ederdi. "Eksik ama güzel, eksik ama yaşanılır, eksik ama kederli"

Eğer kalbimiz eksik bir yer olmasaydı, her acıyı yaşanılır kılamazdı.

Karanlık çöktü, bilinmezliğin kol gezdiği ıssız sokağa. Elini ceplerine sokarak yağmurun altında yürürken içinde kopan fırtınaları umursamadı ve buna sadece omuz silkmekle yetindi. Yağmur damlaları büyük bir kuvvetle dövmeye başladı saçlarını, ayaklarının bastığı yerlerde oluşan küçük göletlerden üzerine sıçradı sular. Nefesleri soğuk havaya inat edercesine sımsıcak aktı dudaklarından yerlere. İçinde ki her şeyin parçalara ayrıldığı şu dakikalarda, göğün semalarında şiddetli bir şimşek çakti ve yeryüzünün masumiyeti gökyüzünün kötülüğüne karşı çıktı. Fısıltılar dolandı zihinde, kulaklarının kenarında esen ılık rüzgar benliğini söküp atmak istese de onu korkutmamak için yavaş esiyor gibiydi.

Olduğu yerde durdu ve ellerini ceplerinden çıkararak tam karşısında sonu görünmeyen yola baktı. Gecenin bu koyu vaktinde nereye gittiğini bilmediği o yolun sonunda onu neler beklediğini bile bilmiyordu. Bir hıçkırık koptu dudaklarından, başındaki kapüşonu yavaşça geriye attı ve yağmur damlaları sadece saçlarının önüne değil, bütün saçlarına düşmeye başladı. Gözlerinden akan damlaların ardı arkası kesilmezken, başını ğöğe çevirdi ve yağan yağmurun altında, karanlık bir yolun ortasında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

S U R E T L E RМесто, где живут истории. Откройте их для себя