00.12

513 29 2
                                    



Wednesday:

-09:22

Birisinin beni dürtmesi ile uykudan uyanmıştım. Gözlerimi ovuşturduktan sonra etrafa baktım. Vilde kafamın üzerini kestirmiş hesap sorar gibi bakıyordu. Yerimde dikildim. Esnedim.

"Noluyor, Vilde?" Tek kaşını kaldırmıştı. "Onu sen söyleyeceksin, Eva. Dün gece Chris'le öpüşen sendin ne de olsa-" Hızla elimi ağzında götürmüştüm ama Vilde daha hızlı davranıp her şeyi tek casede söylemişti. "Yavaş ol, birisi duyacak. Öyle bir şey yok." Bunları söyledikten sonra ellerimi çektim. "Chris'le neler oluyor?" Vilde'nin sorusuna düşünmeden cevap vermiştim. Çünkü olması gereken buydu. "Hiçbir şey." Hayır anlamında kafasını sağa sola salladı. Tam o sırada Noora içeri geçti. "Ah bu gün hava daha da soğuk. Galiba bu gün geri döneceğiz." Yerimden kalkmıştım. "Artık dönersek cidden iyi olacak."

Çadırdan çıkarken arkamdan Noora'nın sesini duydum. "Nolmuş buna böyle?" Demişti.

-12:26

Hepimiz beraber yiyorduk. Yani gelen tüm sınıflar. Uzun bir masaydı ve dışarıdaydık. Doğayla iç içe.

Christoffer yoktu. Wilhelm de aynı. İkisi de kahvaltıya katılmamıştı. Dün gece William geldiğinden Chris'le olan konuşmamız bitmek zorunda kalmıştı.

Christoffer'e hâlâ kızgındım. Evet belki dediklerinde haklıydı. Ama bu benden sonra onlarca beraber olduğu kızlar için açıklama değildi? Seven böyle yapmazdı.. Hatta Emma ile bile.. onun gibi bir kızla.. Seven durmadan sevdiğini düşünürdü. Belki de herkesin aşkı farklıydı? Bilmiyordum. Farklı olsa bile Chris'in aşkı iğrençti.

"Eva, tabağındaki yemekle uğraşmayı ne zaman bırakacaksın?" Sana dikkatle beni izliyordu. Derin nefes aldım ve ayağa kalktım. "Aslında hiç iştahım yok. Afiyet olsun." Masadan ayrılırken kızların birbirine bakıp mesajlar verdiğinin farkındaydım.

Şu an kafam Chris'le meşguldu. Biraz uzaklaştıktan sonra onun olabileceğini düşündüğüm arabaya yaklaştım. Çünkü eski arabası değildi. Değiştirmişti. Nedenini bilmiyordum.

"Oo burada mısın?" Döndüğümde Julian'la karşı karşıya geldim. "Selam." Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirmiştim. "Naber?" Kafamı yukarı aşağı salladım. "Senden?" Omuz silkmişti. "Galiba Chris'i arıyorsun?" Dikkatlice gözlerini üzerimde gezdirdi. Rahatsız olmuştum. "Gördün mü Chris'i?" Düşünür gibi biraz duraksadı. "Az önce telefonla konuşuyordu. Hey, yoksa sen de mi onun beraber olduğu kızlardansın?" Göz devirmiştim. "Hayır, kesinlikle hayır." Sırıtmıştı. "Güzel."

13:17

Julian'ın tarif ettiği yere geldiğimde telefonuyla oynayan birer Christoffer'le karşılaştım. Neden buraya gelmiştim bilmiyordum. Şimdi düşünüyordum sanki az önce düşünme özelliğim benden alınmıştı. Ben değil başka bir kuvve beni buraya getirmişti.

"Eva, beni mi özledin?" Etrafıma bakarken ve burada olma sebebimin ne olduğunu anlamaya çalışırken duyduğum sesle irkilmiştim. Chris telefonunu cebine koymuş bana yaklaşıyordu. Paltosunu çıkarıp bana sardı. "Üşüyorsun." Hayır, sadece senin yüzündendi.

"Teşekkürler. Sen üşümüyor musun?" Yarım gülmüştü. "Senin iyi olman önceliğim."

"Ah tabi.. seni ısıtacak çok kız var." Kaşlarını çatmıştı. Anlamamış mıydı? Sanmıyordum.

"Neden böyle diyorsun?" Omuz silktim. Gözlerimi gözlerine diktim. "Yalan mı?"

"Sen varken hiç kimse olamaz. Merak etme." Gülmüştüm. "Ya? Demek ben olmazsam olur?" Yüzünü sıvamıştı. "Bu saçma konuya nereden geldik?" Gözlerimi kısmıştım. "Benden sonra kaç kızla.. anladın sen?" Derin nefes almıştı. "Konumuz bu mu cidden?" Evet anlamında kafamı salladığımda dudaklarını yeniden araladı. "İşte oldu bir kaç tane."

Paltosunu alıp üstüne fırlatmıştım. "Hey, hey noluyor?" Arkama bakmadan yola koyuldum. Tüm erkekler aynıydı. Hepsinden nefret etmem gerekiyordu galiba. Sonsuza dek yalnız falan kalacaktım herhalde.

"Hey Eva.." sinirime kuşanmış gidiyorken kolumdan tutması durmama sebeb olmuştu. "Ne? Ne?" Gözlerini yere dikmişti. "Sana bir şey olmasından korkuyorum."

Sakinleşmiştim galiba. "Nasıl? Bana ne olabilir?" Bakışlarını üzerimde gezdirdi. Daha sonra dudağıma getirdi ve orada bir süre kaldı. "Emma.. tehlikeli bir kız." Sinirimden sırıtmıştım. "Çok korkutmuş olmalı seni." Hayır anlamında kafasını sağa sola salladı. "Ailevi meseleler. Emma'nın ailesi tehlikeli." Kaşlarımı yukarı kaldırmıştım. "Pekala.." Tehlikelinin anlamını biliyordum elbette. Mafyaydı ya da ona benzer bir şey. Aklıma gelen fikirle duraksadım. "Senin ailen?" Gülümsemişti. Ama bu sıradan bir gülümseme değildi. Gözleri bir şey anlatmaya çalışıyordu sanki. "Daha tehlikeli. İşte bu yüzden.." Bana yaklaşmaya başladı. Aramızdaki mesafe çok azdı. Gözlerimi dudaklarına dikmiştim. Onun gözleri gözlerimdeydi. "İşte bu yüzden senden kaçıyorum.. her defasında.. çünkü olmaz. Seni üzerler.."

15:42

Otobüse geçmiştim. Chris ve arkadaşları kendi arabaları ile gitmişlerdi. Kulaklıklarımı taktım ve dışarıda çok az yağan yağmura baktım. Chris'in dediklerini hatırlıyordum. Tehlikeli aile olmalarını. Bu Chris'in suçu değildi elbette. Ama yine de korkuyordum. Ona bir şey olmasından korkuyorum. Belki de gerçekten de uzak durmam gerekiyordu.

"Hey." Vilde'nin kolumu silkmesiyle ona doğru döndüm. Kulaklığımı çıkardım. "Ne?"

"Sabahtan seni çağırıyoruz. Duymuyor musun?" Kulaklığımı önünde salladım. "Tabi ki duymuyorum farkında değil misin?" Kulaklığıma daha sonra bana baktı. "Çok gerginsin, noldu?"

"Yok bir şey." Kulaklığımı yeniden taktım. Gözlerim yavaş yavaş yumuluyordu. Bu streslerden uzağa gitmek istiyordum. Belki de geldiğim şehre.. ama.. Chris'i seviyordum. Bırakamazdım. İstemiyordum da.. uzaktan da sevebilirdim. Dokunmadan. Sadece yakınımda ve mutlu olduğunu bilsem yeterdi belki de.. belki de..

sensual background | eva + chrisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin