n i n e

439 18 11
                                    

"nereye Lauren?"

"işlerim var."

"bu saatte nereye gidiyorsun birden?"

"Ash, evlilik anlaşmamızda birbirimizi merak edeceğimize dair bir madde yer almıyordu, haksız mıyım?"

Lauren çok şık giyinmişti, heyecandan tüyleri bile titriyordu. tek isteği canını yakmadan önce Camila'yı son bir kez görmekti. ona acı çektirmeyi ve onu mutlu görmeyi aynı anda nasıl bu kadar şiddetli bir şekilde isteyebilirdi? nasıl acıdan kıvrandırırken onun kahkahalarını duymak isteyebilirdi?

telefonunu ve cüzdanını sehpanın üstünden elleri titreye titreye aldı ve kapıya ilerledi. arabasına yaklaşırken kapısının kilidini açmıştı fakat yanına vardığında kapıyı açabilecek takâti bulamadı. sırtını arabaya yasladı ve bir sigara yaktı. Lauren bir şeyleri yakmayı her zaman çok iyi becerirdi.

.

Camila en sevdiği ruju sürmek üzere makyaj çekmecesini açtı. bordo, kırmızı, toprak rengi olanları geçip pembe rujların üzerinde gezdirdi narin parmak uçlarını. Camila pembe ruj sürmezdi ama, birçoğu hiç kullanılmamıştı hattâ. bu Lauren'a değişmiş gibi görünmek için kullanacağı bir kamuflaj mıydı? hâlâ onu arzuladığını bilmesini engelleme çabası mıydı? belki de o yüzden beyaz giyinmişti. birlikteyken tek seçimleri siyah olurdu çünkü.

.

zaman onlar için geçmek bilmemişti. dört yıl sonra birbirlerini görmek onlara bulutlardan okyanusun keskin suyuna atlamak gibi hissettirecekti. canları yanacaktı, dibe batacaklardı, belki öleceklerdi ama buna değecekti. birbirlerine ait olduktan sonra birlikte doğup birlikte ölebilirlerdi ve bu hiç de problem değildi.

Camila hazırlanıp dışarı çıktı. bulduğu ilk taksiyi çevirdi ve buluşma için ayarladıkları restorana doğru yola koyuldu. takside çalan şarkı onu ilk tanıştıkları anı düşünmeye itmişti. "i just wanna feel a thousand, from you, thousand hands from you"

.

Lauren şık siyah takımıyla restoranın kırmızı dekorlarına çok yakışmıştı. genel olarak kırmızı bir havaya hakimdi içerisi. Lauren siyahlarıyla bu kırmızıyı daha da çekici gösteriyordu. duvarlardaki tabloları incelerken gözleri girişteki Camila'yı buldu. hangi kelimeler tarif edebilirdi Lauren'ın o an hissettiği şeyleri? bir ok saplandı kalbine, bir duvara tosladı, bir uçurumdan bıraktı kendini, kalbi pompamayı unuttu donan kanını. caiz olmayan birkaç tabir bunlardı.

hemen oturduğu sandalyeden doğruldu, titreyen elleri boş bardağı devirip kırmızı halıya düşmesine neden olmuştu. Camila ilk birkaç saniye göremedi onu. ama kendini fark ettirmeye çalışmak için bir şey yapmasına gerek yoktu. restorandaki en dikkat çekici şey oydu. Camila için dünyadaki en dikkat çekici şey bile olabilirdi. göz göze geldikleri an Lauren gözlerini kaçırdı. Camila da bakışlarını çekip yere bakarak ona doğru yürüdü.

.

*C*

çok güzel olmuş. hâlâ o 17 yaşındaki kız gibiydi. birbirimizi kaybetmiş olsak da, o güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. gözleri aynı ışıkla bakıyor, aynı ateşiyle kavuruyordu içimi. bana eziyet bir güzelliği vardı. bakışlarımı çekmek için kendimle kavga etmem gerekiyordu.

"merhaba."

"hoş geldin."

"hoş buldum."

yavaşça yerlerimize oturduk. bir süre sessiz sessiz bekledik öylece. kimse konuşmak istemedi. ben suçumu biliyordum, onu neden kaybettiğimi, neden o zümrüt gözlerin odağı olamadığımı biliyordum. bu yüzden konuşmayı layık görmüyordum kendime. o ise susarak bile canımı yaktığının farkındaydı, sessiz ama şiddetli bir şekilde canımı yakıyordu.

sessizliği 30'lu yaşlarında, beyaz gömlek ve siyah papyonlu garson bozdu.

"her gün aynı aşkla hizmet verdiğimiz restoranımıza hoş geldiniz. hanımefendiler, ne arzu edersiniz?"

"ben bir porsiyon ravioli rica edeceğim, hanımefendiye de fettucini alfredo, az kremalı, az tuzlu." ikimizin yerine de konuşmuştum. Lauren hızlıca menüden kafasını kaldırıp bana baktı. şaşkın ifadeyle bakıyordu. ne yani, unutacağımı mı sanmıştı?

bana tekrar aşık olmasını bekleyemezdim, o artık evli bir kadındı. ama beni affetmesi için elimden geleni yapacaktım, benden nefret etmesini istemiyordum.

"pardon, hanımefendi kendi versin siparişini. dalgınlıkla ağzımdan çıktı."

"bana hanımefendinin dediğinden getirin, az kremalı az tuzlu. teşekkürler."

gönlünü almak için yapamayacağım şey yok Jauregui. dört yıl sonra seni bulmuşken gülümsemeni görmeden bu masadan kalkmayacağım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 11, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

rude |camrenWhere stories live. Discover now