w

1K 104 10
                                    

friendzone'un devam kitabıdır, okumaya başlamadan önce profilimdeki çalışmalar kısmından onu okumanız gerekiyor; aksi takdirde konuya hakim olamazsınız.

gözünü açtığında kendini bambaşka bir dünyaya geçiş yapmış gibi hissediyordu. hatta öyle olmasını dilerdi.

etrafını yeterince anladığında onun yerine, hastane yatağında, aşırı bitik ve halsiz bir şekilde yattığını fark etti. etrafındaki insanların konuşmalarını duyabiliyordu, yalnızca şimdilik uğultu gibi geliyordu kulağına.

- uyanıyor!

tamam, bu sesi nerede duysa tanırdı. haechan etrafındaki kişilerden biriydi ve bu çok rahatlatıcıydı.

- nanaaaa!

bunun da jeno olduğunu anladı. şimdilik onlara yanıt veremiyordu ama arkadaşlarının ona her seslenişinde içindeki rahatlık kar topu gibi yuvarlanarak büyüyordu.

- tanrıya şükür, jaemin hyung!

jisung'ın da sesini duymuştu.

- jaemin de aşk uğruna gazi oldu.

mark'ın bunu dalga geçercesine söylediği çok belliydi. o an buna bile saatlerce gülebilirmiş gibi hissediyordu, hareket edebiliyor olsaydı.

- nana hyung... çok korktum.

biricik yunusu chenle da oradaydı. sanırım şimdi tamamlanmıştı, tüm sevdikleri aynı odadaydı. onun yanı başında.

- nana, bizi duyuyor musun?

gözlerini odada dolandırmak için oraya indirdiğinde renjun olduğunu fark ettiği kişiye baktı. peki onun burada ne işi vardı?

- duyuyo-

evet, bu çok fazla acıttığı için kelimesini yarıda bıraktı. konuşmak güç geliyordu, sanki üstünden tır geçmişti.

- tamam nana, sakin ol... acele etme, biraz dinlenmen gerekiyor.

nefesini sıkıntıyla verip gevşemeye çalıştı. o sırada da doktorun içeri girdiğini gördü.

- uyanmışsınız, na jaemin.

cevap vermek yerine adamın yüzüne baygın baygın bakmaya devam etti.

- size güzel haberlerim var. olayın riskli kısmını atlattınız.

riskli kısım da neydi? sadece bayılmıştı...

- ancak şimdi normalden daha çok dinlenmeniz ve hastanede gözetim altında kalmanız gerekecek.

o an ağlayası geldi ama muhtemelen ağlarken yine canı acırdı. onun yerine gözlerini kapatıp yatağın içine geçtiğini hayal etti. şu dönem hastanede yatarak zaman geçireceğini hiç düşünmemişti. hiç de istemiyordu.

- merak etme nana, biz seninle olacağız.

gözlerini açıp dediği şeyin üstüne haechan'a baktı. yapabildiği kadar gülümsemeye çalıştıktan sonra yine tepkisiz haline geri döndü.

- şey... nana uyandıysa... onunla konuşabilir miyim?

renjun'in çekingen sesini duyduğu andan itibaren arkadaşlarının en azından birinden veya doktordan itiraz etmesini bekledi. sonuçta onun yüzünden bu durumdaydı.

- elbette.

içinden küfürler yağdırmaya bu kelimeden sonra daha hızlı devam etti. neden bir insan birini katiliyle aynı odada bırakıp çıkardı ki?

kapı artlarından kapandıktan sonra renjun'in yanındaki koltuğa oturduğunu hissetti.

- hey, jaem...

önce cevap bekliyormuş gibi konuşmuştu ancak sonrasında çocuğun konuşamayacağını hatırladı.

- öncelikle, durumun nasıl bilmiyorum ama...

elini uzatıp jaemin'in avucunun içine koydu.

- eğer rahatsız olacağın bir şey söylersem, elindeki en ufak gerilim yeterli, susacağım, tamam mı?

en azından onun ne düşündüğünü umursuyordu, bu iyi bir şeydi. jaemin, yok gücüyle parmağını renjun'in eline dokundurdu ve gözlerini ona dikip dinlemeye başladı.

- olayları öğrendim. chenle'dan.

tabii ki öğrenmemişti. chenle ona jaemin hazır olana kadar ondan hoşlandığını söylemezdi. peki hangi yalanı öğrenmişti?

- bak, sana başından beri... berbat yaklaştığımı biliyorum ve bunun için pişman hissediyorum.

bakışlarıyla "bana başından beri berbat değilsin, geri zekalı" diye bağırdı. ama o bunu fark edemedi.

- bunun için çok üzgünüm, chenle çok nadir olan sinir krizlerinden birini geçirdiğini söyledi bana. sana en başta çok kızmış olsam da dahasında öyle yerde görünce...

çocuğun sesi çatladı. o susarken jaemin chenle'nun ona ne anlattığını az çok tahmin edebilir duruma gelmişti. hadi ama, "çok nadir gelen sinir krizi" mi? ondan daha yaratıcı bir yalan beklerdi.

renjun uzun süre konuşmaya devam etmeyince jaemin bakışlarını yüzüne çevirdi. bir saniye, ağlıyor muydu?

- ağlam- ah...

anlık heyecanla doğrularak konuşmaya çalışıp yine o bıçak gibi acıtan hissiyatla sözü kesildi. bu seferki daha ağır, daha zarar verici türdendi. nefesini acı içinde dışarı üfleyip tekrar yatağına yaslandı. yine aynı şey oluyordu, yine çok yorulduğu için bilinci kapanırken duyduğu en son şey birinin sesiydi.

- lütfen, yorulma jaemin. seni seviyorum.

gülümsedi. dışarı yansıdı mı bilemiyordu ama gülümsedi.

ben de seni seviyorum.

lovezone¡ renminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin