XIV | k u m a r

154K 8.3K 10.2K
                                    



Bölüm geldi fıstıklarım, keyifli okumalar! 💫
Uzun ve keyifli bir bölüm oldu, sevmeniz dileğiyle. ❤️

Emir Can İğrek - Aç Bağrını
Arianna Savall - Adoucit la Melodie



HÜKÜMRAN

14

"KUMAR"

Bazen, bu kahrolası hayatla cezalandırılmış olmak için, çocukluğumda ne kabahat işlemiş olabileceğimi uzun uzun düşünüyordum.

Kimsenin kalbini kırmamış, bakkaldan hiç çikolata çalmamış, sınavlarda başkasının kâğıdına bakmamış, ablamın payına düşen şekerlere el uzatmamıştım.

Babaların günahlarını gerçekten evlatları mı öderdi?

Doğruysa eğer, yürüdüğüm bu uzun ve meşakkatli yol hiç bitmeyecek demekti. Çünkü benim bu dünyaya gelmeme sebep olan adam, bir zamanlar şeytanı önünde diz çöktürecek kadar büyük bir günah işledi. Ben de onun kızıydım, sırtıma bıraktığı bu ağır yük yüzünden, zamanı geldiğinde benim de ellerime kan bulaşacaktı, bulaştı. O günden sonra hiçbir işim rast gitmeyecekti, gitmedi. Müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir suçlu gibi, hiç bitmeyen bir mahpusluk çekecektim, çekiyordum. Belki bir dört duvar arasında tutsak değildim ama artık onun avuçları içinde debeleniyordum.

Hayatım onunla oynadığım kalleş bir kumar gibiydi, sonunda ikimizden birisi ya kazanacak ya da kaybedecekti. Kazananın ödülü kurtuluş, kaybedenin ki ölüm olacaktı.

Aybars Kıratlı az önce ne söylemişti?

Lamia, benim sevgilim.

Sözleri bir mermi misali kulağımı delip geçmişti, yine de ne duyduğuma inanamadım. Kurduğu o mantıksız cümlenin ardından, elini usulca belime sarıp beni kendisine çektiğinde bile emin olamadım.

Neden böyle bir yalan söyleme gereği duymuştu?

Şaşkın bakışlarımı ona çevirdiğimde dudaklarına sahte bir tebessüm zerk etti. Gözlerinde, şu an oynadığı oyunu bozmamamı, ona uyum sağlamamı emreden keskin bir ifade vardı. İstesem bu oyunu şimdi, şu an bozabileceğimi, buna cesaret edebileceğimi biliyordu. Bir an dudaklarımı aralayacak ve Aybars'ın söylediği bu yalanı bozacak oldum fakat yapmadım. Önce neden böyle bir oyun oynadığını öğrenmem gerekiyordu.

Aybars'ın yüzünden çektiğim bakışlarımı güçlükle karşımdaki kadına çevirdim. Yaşasaydı otuz sekiz yaşında bir oğlu olacak kadın, altmış yaşlarına merdiven dayamış olmalıydı ama en fazla kırk beş gibi görünüyordu. Para insanıydı işte, ne bekliyordum ki? Dinç bir yüze, dik ve kalkık omuzlara sahip, zayıf bir kadındı. Çekik, koyu kahverengi gözlerini siyah bir makyajla çerçevelemiş, bakışlarını daha keskin bir hale getirmişti. Dudakları tıpkı Aybars'ınkiler gibiydi; koyu fakat çarpıcı, düzgün ve biçimli. Saçları kendi rengi olamazdı, oldukça açık bir kahveye boyanıp omuzları hizasına bırakılmıştı. Sivri ve düzgün bir çene hattı, uzun ve normal bir burnu vardı.

Tıpkı oğlu gibi, insanı bakışlarıyla öldürebilecek etkiye sahipti.

Aybars'ın annesine benzediği gerçeğini inkâr edemeyecektim. Ailecek güzel genlere sahip olmaları ciğerlerinin peş para etmediği gerçeğini değiştirmiyordu. Savaş Kıratlı da annesine benziyordu, henüz Kartal'ı görememiştim fakat içlerinde görünüş olarak en farklı olan Renan'dı. Sanırım Renan, vefat etmiş olan babalarına benziyordu.

HÜKÜMRAN (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin