22| Yeni hayatı(mıza)ma hoşgeldin

2.7K 186 60
                                    

Yeni bir gün, yeni bir hayat.

Tüm olanlardan sonra güneş yeni bir günün başlangıcını göstermek için yeniden doğmaya başladığında, bir şeylerin değişeceğini anlamıştım. Düşünmek bile istemediğim şeylerin karşıma çıkacağını bilsem de umursamamaya çalıştım. Belki de tam aksi olur ve o günden itibaren minik sorunlarım haricinde hiçbir şey beni mutsuz edemezdi. Nereden bilebilirdim ki? Yaşamadan göremezdim.

Sabah güneş daha kendini göstermeye başlamadan uyanmıştım. Yoongi yastığına sarılmış mışıl mışıl uyuyor ve büyük ihtimalle rüyasının içinde kaybolup gidiyordu. Fazlasıyla uykuluydum ama savsak adımlarla kalkıp boy aynamın önüne gitmiştim. Bu saatte amacım neydi bilmiyordum fakat kendimi izlerken bir çok şeyin farkına da varmıştım. Kendimi rahatlamış hissediyor ve sözde de olsa omuzlarımdaki yüklerin artık orada olmadığını görüyordum.

Bunun haricinde, bir şeyin daha farkına varmıştım. Her ne kadar çalıştığım şirketi sevsem de oradan kurtulmak zorundaydım, çünkü o şirketin içinde bulundukça kötü anılarım beni çevreleyecek ve sevdiğim şeylere bir türlü odaklanamayacaktım. Kendimi çok iyi biliyordum, neler yapacağımı da. Belki özellikle Bay Jung ve Jungkook'tan ayrı kalmak benim için pek hoş olmayacaktı ama hayatımı düzene sokmak zorundaydım. O herifin sahibi olduğu bir şirkette daha fazla çalışamazdım. Yüzünü bile görmek istemiyordum. Artık beni ne zorla yanında tutabilir, ne de rahatsız edebilirdi.

Çünkü Yoongi'ye sahiptim. Yalnız değildim, beni çok seven ve her daim yanımda olacak bir adama sahiptim. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Ne beni yıkmaya çalışanlardan, ne de mutsuzluğumu isteyenlerden. Yoongi ile tamamlanmış ve daha güçlü bir hâle gelmiştim.

Aynanın kenarından arkamda bedeni gözüken Yoongi'yi izlemeye başladığımda yüzümde sersem bir gülümsemenin oluştuğunun farkında bile değildim. Bir süre daha öylece ayakta dikilmiş ve kaçan uykumdan ötürü ne yapacağımı düşünmüştüm. Yorgun olduğum doğruydu ama uyumak istediğim pek söylenemezdi.

Bu yüzden uyanma saatimize kadar bir şeyler ile meşgul olmuş, en sonunda ise üzerimi değiştirerek yeniden aynanın karşısına geçmiştim. Saçımı düzgün bir şekle soktuktan sonra saate baktığımda uyanma saatimize az kaldığını fark ettim. Bu yüzden alarma fırsat vermeden yatağın kenarına doğru ilerledim ve gülümsemeyle Yoongi'nin üzerine eğildim. Saçları karışmış bir şekilde, düzenli nefes alış verişleri eşliğinde uyuyordu.

''Yoon-ah.~'' diye fısıldadım kulağına doğru. Gülümsememin etkisi sesime de yansımıştı ve sadece sesimi duyan biri çok mutlu olduğumu düşünürdü. Ki olmadığım da söylenemezdi.

''Kızıl afetim,'' diye mırıldandım ağzımdan bir kıkırtı kaçarken. Parmaklarımı da saçlarına daldırarak hafif bir şekilde okşamaya başladığımda yerinde hafifçe kıpırdanmıştı. ''Hadi bebeğim, işe gitmemiz gerekiyor.''

Alnına bir öpücük kondurarak geri çekildiğim sırada, ''Bebeğim?'' diye mırıldandı boğuk sesiyle beraber. Bu benim bebeğim deyişime miydi, yoksa onu bu şekilde uyandırmama karşı bir sesleniş miydi kestirememiştim.

''Evet, sevgilim?'' gözlerini ovuşturmaya başladı. Kalkmaya pek istekli değil gibiydi. ''Uyanabildin mi?''

''Amacım bu,'' diyerek gözlerini yarım bir şekilde açarak beni bulmayı amaçladığında, bu hedefi pek de uzun sürmemişti. ''Bak sen...'' mırıltı dolu sesi ve uykulu olmasına rağmen çekici olan yüzünün yanında, gözleriyle beni baştan aşağı süzmüştü. ''Anlaşılan Park Jimin yine formunda... Ne zaman kalktın sen? Saat kaç?''

Hangisini cevaplayacağını bilemediğim sorularına karşın susmayı tercih ettim ve üzerindeki yorganı çekerek kendine gelmesini sağladım. ''Az laf çok iş. Dün kaytarmıştık, bugün geç kalma gibi bir lüksümüz yok. Senin de toplantın olduğunu biliyorum Yoongi. Hazırlanmaya ne dersin?''

fashion company ✔Where stories live. Discover now