g

17K 1K 444
                                    

Elimdeki poşetleri kapının kenarına bırakmış ve kapının kenarında duran sevgilimi kollarım arasına alarak sıkıca sarılmıştım.

"Çok özledim seni." dediği şeyle gülmüş ve boyun girintisine kafamı sokarak hem öpüyor hem de derin soluklar alıyordum.

"Sadece 10 dakika yoktum Taetae~" Kafam hâlâ boyun girintisinde olduğu için huylanmış ve kafasını kafamın üstüne koyarak sıkıştırıyordu.

"Yah! Huylanıyorum bırakır mısın beni?" Gülerek söylediklerine bende gülmüş ve ellerimi tişörtünden içeri yollayarak onu gıdıklamaya başlamıştım.

Onu gıdıklarken o da beni gıdıklamış ve bir anlık boşlukta kollarımın arasından çıkıp kaçmıştı. Kapıyı kapattıktan sonra koşarak onun yanına gitmiş ve mutfak tezgahıyla kendi arama sıkıştırmıştım.

Ellerimi tezgaha yaslamış ve ona doğru uzandığımda ne yapacağımı anlamış gibi beni belimden çekmiş ve önce o davranarak beni öpmüştü. Öpüşme gittikçe derinleşirken gözlerini kapatmış ve beni belimden sıkıca tutarak neredeyse içime girecek kadar yakınıma gelmişti. Kasıklarını bana bastırdığında bir an şaşırmış ve gözlerimi büyütmüştüm. İstemsizce inlediğimde gülmüş ve öpüşmeye devam etmiştik.

Nefessiz kaldığımızda ayrılmış ve başını bu sefer o boyun girintime sokmuş ve benimin olduğu yerden öpmüştü.

"Taetae seni bi daha yalnız bırakmayacağım ben yokken sen ne yedin güzelim? Ya da rüyanda ne gördün de bu kadar arsızlaştın? Tanrım sabah sabah kasıklarını bana bastırdın!" Sahte bir kızgınlıkla söylendiğimde kafasını biraz geriye getirmiş ve gülmüştü, sonra tekrar aynı yeri öpmeye devam etmiş ve öpücüklerin arasında da kısık sesle konuşarak beni tahrik etmeye devam etmeyi de unutmamıştı.

"Hoşunuza gitmediğini söyleyemezsiniz, Bay Jeon." dedikleriyle onu kendimden uzaklaştırmış ve o güzel dolgun dudaklarına kendi dudaklarımı bastırarak kendime esir yapmıştım.

Kollarını belimden çekmiş ve omuzlarıma bırakmıştı. Bende kollarımı onun incecik beline sarmış ve biraz zıplatarak onu kucağıma almıştım. Bacaklarını sıkı sıkı belime sardığında düşmemesi için ellerimi kalçalarına yönlendirmiş ve kalçalarını sıkıca tutmuştum. Kalçalarını ellememle boğukça inlemiş ve gözleriyle bana bakarak gülümsemişti. Onu kendime bastırdığımda gözlerini kapatmış ve öpüşmeye devam etmiştik.

Onu tezgaha otutturduğumda bacaklarını hemen belime bağlamış ve beni kendine çekmişti. Ondan ayrıldığımda alınlarımızı birbirine yaslamış ve biraz soluklanmıştık. Kafasını çekmiş ve çenemdeki benimi soluksuz öpmüş ve sonra da burnumun ucundaki küçücük beni öpmüştü. Tıpkı benim gibi öpücüğü de silikti. Gözleri yara izimi bulmuş ve dudaklarını oraya bastırmıştı uzun bir süre.

Ardında bende onu o gibi benlerinden öptükten sonra gülmüş ve beni kendinden uzaklaştırmıştı. O güldüğü için bende gülümsemiş ve onu tezgahtan indirmiştim.

"Kahvaltı yapmalıyız!!" Söylene söylene salona gitmiş ve kapının kenarındaki malzemeleri alıp gelerek tezgaha bırakmıştı. İçinden aldıklarımı tabağa koyuyor daha sonra da tabakları masanın üzerine koyuyordu. Her şey hazır olduğunda masaya oturmuş ve kahvaltımızı yapamaya başlamıştık.

...

Gün yerini geceye bırakmış, hava çoktan kararmıştı. Akşam yemeğinde aldığımız karar ile de odamızda film izliyorduk. Ben Taehyung'un göğüsüne yatmış ve ona sarılıyordum o da saçlarımla oynuyordu. Aynı zamanda boşta kalan sağ elini tutyor ve parmak uçlarını öpüyordum. O da eş zamanlı olarak saçlarımı öpüyordu.

"Tanrım, eğer bu rüyaysa hiç uyanmak istemiyorum." Gözlerimi sım sıkı yummuş ve elini tekrar öpmüştüm.

Yaptığım duaya gülümsemiş ve kafasını iki tarafa sallamıştı.

"Rüya olamayacak kadar gerçek. İnan bana." Söyledikleriyle ona bakmış ve gülümsemiştim.

"Sana her zaman inanıyorum Taehyung. Ve sana her zaman da inanacağım." Kendimi biraz ileri itmiş ve burnunun ucundaki beni öpmüştüm yine.

"Seni çooook seviyorum Jungkook, her şeyden çok seviyorum. Ve sevgim kadar da kıskanıyorum seni. Herkes sana bakıyor, benimsin bunu biliyorum ama herkes sana bakıp seni sevmesini istemiyorum. Seni benim olduğunu bilmelerini istiyorum. Çünkü benimsin ve ben paylaşmayı sevmem. Benimsin işte, kimse bakmasın. Herkes benim olduğunu bilsin ama kimse bakmasın, düşmesin, kirli hayallerine alet etmesin seni.. Bundan çok korkuyorum. Tanrım... lütfen beni bırakma Jungkook."

"Tanrım Taehyung ne saçmalıyorsun bebeğim? Ateşin falan mı çıktı? Hasta mı oldun? Zaten ortalık karışık Taehyung, seni kaybetmek istemiyorum." Gülerek söylediğim şeyde onun gözleri ise buğuluydu.

Saçımı oynayan elini saçlarımdan çekmiş ve sırtıma canımı yakmayacak bir yumruk geçirmişti.

"Bir de eğleniyorsun öyle mi? Yarın evime gideyim o zaman, nasıl olsa hemen karşı bina hah. Haspam git, git sarılma bana!" Taehyung beni kendinden itmiş ve sırtını dönerek cenin pozisyonunu almıştı. Bende leptopu kapatıp başucumdaki komodine koymuş ve Taehyung'a arkadan sarılmıştım.

"Bebeğim, bende seni çok seviyorum. Seninle ne zaman eğlendim ben, lütfen amaa hadi çok küs kaldık ve ben üzülüyorum. Seni çok seviyorum, ve beni bu kadar çok sevmen beni duygulandırdı hem." Biraz aego yapnıştım ve bunun Tae üzerinde işe yarayacağına da çok emindim.

"Sana küsmedim ki ben, sadece beni ciddiye almaman üzdü. Sanki sevgimi hiçe saymışsın gibi hissettim." dedikleriyle kafasını bana çevirmişti. Kaşlarımı çatmış ve ona bakıyordum, gerçekten böyle mi düşünüyordu?

"Taehyung, seni ne kadar çok sevdiğimi ilk mesajlaşmalarımızda da anlattım, güzelim yapma böyle. Neden senin sevgini ciddiye almayayım saçmala! Bunu yapacak en son kişiyim, sana tapıyorum Taehyung bundan daha ilerisi nasıl olacak ben bilmiyorum." Söylediklerimi söylediğimde kafamı sırtına yaslamış ve ona iyice sokulmuştum.

"İyi geceler."

"İyi geceler."

Bölüm sonu.

Kesinlikle bok gibi bitti. Düşüncelerinizi bekliyorum, sizi seviyorum kendinize dikkat edin. İyi tatiller!

05.04.20

Düzenlenme tarihi: 10.8.20

Cypher | таэкөөк ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin