bölüm 30: yeni stil ve kulak memesi yalamak

793 86 74
                                    

iyi okumalar asklarim

---

Okul kapısının önünde çantalarımız sırtımızda öylece duruyorduk ama diğer günlerden farklı olarak bugün çantalarımızda kıyafetlerimiz ve diğer gerekli eşyalarımız vardı.

"Otobüs yirmi dakika içinde burada olacak ve Choi Youngjae gelmedi." koç saatine bakarak konuştu.

"Efendim, orada." Bambam okulun diğer ucunu işaret ediyordu.

Vay be.

Sikeyim, düz saçlarıyla çok iyi görünüyordu.

Hafifçe gülümsüyordu, sanırım birisiyle konuşuyordu. Kısa bir süre sonra yanımıza ulaştığında ona el sallamışlardı.

"Neredeydin Youngjae?" diye sordu koç, Youngjae elini kaldırıp bir dakika dedi.

Kulaklığını tutarak birkaç şey daha dedi. "Güle güle noona ve hoşçakal hyung." diyerek konuşmayı sonlandırdı ve sonunda bize döndü.

"Saçlarım hakkında konuşmayın hiç, çok kötü görünüyor." dedi Youngjae.

"İyi görünüyor." diye karşı çıktı Mark.

"Hayır, her neyse uyandım ve Yugyeom'la Bambam'e aynı evde yaşıyor olmamıza rağmen benden önce çıkmalarını söyledim." dediğinde başımızı sallamıştık.

"Noona ve hyung dediğin kişiler kimdi?" diye sordum başımı ona doğru eğerek.

Düz perçemleri şimdi sol gözünü kapatıyordu hafifçe, bakışlarını bana çevirmişti.

"Ah, onlar benim kardeşlerim." diye cevap verdi, yüz ifadesi değişmişti.

"Anne ve baban nerede?" Jinyoung merakla bakışlarını Youngjae'ye çevirerek sormuştu, şimdi hepimiz ona bakıyorduk.

Yugyeom ve Bambam şimdi tamamen üzgün görünen Youngjae'ye odaklanmışlardı. Aynı anda iç çektiler.

"Ailem yok." diye mırıldandı, sesi soğuk çıkıyordu.

Jinyoung'a dik dik bakmaya başladığımda bana 'Bilmiyordum, bu benim hatam değil' diyen bir ifadeyle baktı. Yugyeom'la sohbet etmeye başlayan Youngjae'ye döndüm tekrar.

İç çektim, daha önce bundan bahsettiğini hiç duymamıştım.

Daha fazla düşünmeye dalamadan otobüs gelmişti ve hepimiz sırayla binmeye başlamıştık. Koç en öndeki koltukta oturuyordu, Jinyoung'la Yoongi yan yana oturuyordu, aynı şekilde Mark ve Jackson'da yan yanaydı. Yugyeom'da Bambam'in yanına oturduğunda ben sonda kalmıştım ve Youngjae'nin yanına oturmam gerekiyordu.

"Ah tanrım, yine çok sinirleneceğim." homurdandı ve yanında dikilmeye başladığımda pencere tarafına kaydı, çantamı önümdeki boşluğa bırakıp ben de oturmuştum.

"Tabii ki kaptan, seni sinirlendirmek zorundayım." alayla konuştum. Kulaklıklarını takarak göz devirmişti.

Cep telefonumu çıkarıp kısa bir süreliğine instagram'a girmiştim ve telefonumun ekranını kapattığımda tüm dikkatimi telefonuna bakan Youngjae'ye verdim.

"Hyung." dedi aniden.

Sesi kulağa hoş geliyordu, yani bana hyung demesi kulağa hoş geliyordu.

"Ne?" dedim karşılık olarak. Ayağa kalktı ve en öndeki koltuklarda kimlerin oturduğuna bakıp iç çekti ve tekrar yanıma oturdu.

"Yoongi bugün geç mi geldi?" diye fısıldadı merakla.

"Evet, senden sadece birkaç dakika önce geldi." başımı salladım. Telefonunun ekranını bana çevirdi ve bir fotoğraf gösterdi.

"Bak, Jungkook'un instagram'a birkaç dakika önce attığı gönderi bu. Yanında Yoongi var ve açıklama kısmında 'Bana cevabı verdiğin için minnettarım Yoongi hyung.' yazıyor. Bu cevap dediği şey bilmecenin cevabı olabilir mi?" diye sordu Youngjae, gözünün önündeki saçları geriye doğru iterek.

"Evet olabilir, kağıdı verdiğini gördüm, cevap kağıdıydı o." dedim.

"Fakat neden bilmecenin cevabına ihtiyacı olsun ki hyung, seyirci olarak gelen kişilerin sadece bilete ihtiyacı olur ama her şeyden önce, o neden Busan'a geliyor ki?" Youngjae kaşlarını çatmıştı, uzun düz perçemleri gözlerini kapatmıştı tekrar.

Elimi saçlarına götürdüm ve perçemlerini gözlerinin önünden tutarak arkaya doğru ittim, birkaç saniye bana bakıp sonra birden bakışlarını kaçırdığına yemin edebilirdim.

"Bu saç şeklini sevdim ama seni çok se-" başka bir şey söylemek üzereyken son anda kendimi durdurabilmiştim.

"Seksi olduğumu mu söyleyecektin?" Youngjae kaşlarını kaldırıp sırıttı.

"Hayır." yalan söylüyordum, bakışlarımı kaçırdım.

"Evet öyle söyleyecektin." Youngjae karşı çıkıp bana bakmaya devam ediyordu, şimdi sol kaşını kaldırmıştı.

"Hayır, sen seksi değilsin." en kibar şekilde davranmaya çalışıyordum.

"Hyung seksi olduğumu düşünüyorsun." Youngjae sinirlenmişti, doğrudan gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu.

Gözleri, kedi ve köpeklerin bakışının bir karışımı gibiydi. Rengi o kadar koyuydu ki, onlara bakınca kendinizi kaybetmenize neden oluyordu ama fazla soğuk bakıyordu.

Aslında tam olarak soğuk değildi, sadece duygularını gizliyordu, ne zaman kızgın veya üzgün olsa bunu tam olarak yansıtmıyordu.

Gözleriyle her şeyi saklayabiliyordu.

"Tamam, kapa çeneni." dudaklarının üzerine parmağımı koydum, kaşları çatılmıştı ama daha sonra birden sırıtmaya başladı.

"Babacık beni susturmalı." parmağımın altından konuşup güldü.

Bir anda dediği şeyle öksürmeye başladığımdan elini sırtıma koymuştu.

"Zavallı babacık." tekrar güldü.

Ona dik dik baktım, susmasını söylüyordum ama yapmıyordu.

Ah kahretsin, bunu yapmasından nefret ediyordum, orospu çocuğu.

Çenesini tutup dudaklarımı kulağına yaklaştırdım, hafifçe üfleyip konuşmaya başladım daha sonra.

"Hayır, bunu yapmayacak." baştan çıkarıcı olduğunu düşündüğüm bir şekilde fısıldadım. "Aslında, bu bebek bana babacık demeyi bırakmalı."

Aniden boşluğundan yararlanıp kulak memesini dudaklarımın arasına aldım. İlk başlarda tepki verememişti ama sonra göğsümü yumruklamaya başlayıp başını geri çekmişti.

"Eww, iğrençsin." kollarıma vurmaya başlamıştı şimdi, eğildi ve kulağını benim üstümdeki kazağa sildi.

"Ah lütfen kaptan, beğenmemiş gibi davranma çünkü kızarıyorsun." dudaklarıma yerleştirdiğim küçük bir sırıtmayla konuştum.

Tekrar telefonuna bakmaya dönmeden önce gözlerini devirmişti.

Ama sonra bir şeyi fark etmiştim.

O sürekli olarak bana karşı çıkardı ama şimdi hiçbir şey dememişti.

O sürekli olarak bana karşı çıkardı ama şimdi hiçbir şey dememişti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
bully and fuckboy |2jae - çeviri|Where stories live. Discover now