17.Bölüm

252 35 204
                                    

- lütfen bölüm sonundaki notu okuyun!!!

Bölüm şarkısı: Billie Eilish - everything i wanted

022220

Kara Kahraman

Gidemedim. Ne okula ne hafta sonu çalışmamızı yapmak için dün stüdyoya gidemedim. Zaten gitmek istemiyordum ancak birde üstüne hastalanmış, havale geçirecek kadar yüksek olan ateşimle mücadele edemezken, hiçbir şey yapmayıp sadece ağlamıştım.

Neden ağladığımı, bu yaşadıklarımın ne olduğunu, gördüğüm rüyayı, onu görünce kafayı yiyen kalbimi, bir türlü anlayamadım.

Düşündüm mü? O da tartışılırdı. Çünkü, Tanrım çünkü, korkuyordum. O yaptığım şey aklıma geldiği her an bacaklarım titriyor, ellerim bir uvzum değilmiş gibi kendini iki tarafıma serbest bırakıyor, nefesim daralıyor, yutkunmam zorlaşıyordu.

Bir erkeği düşünerek, Park Jimin'i düşünerek kendimi rahatlamıştım ve bu normal bir şey değildi.

Değildi, hem de hiç normal değildi. Asla böyle bir şeyin başıma geleceğini düşünmezdim. Kim düşünürdü? Sıradan bir lise öğrencisi bunu nasıl anlardı?

Şimdi tamamen öyle miydim? Yoksa bu bir kerelik bir şey miydi? Ne yapmam gerekiyordu?

Tanrım, bu neydi? Bu nasıl bir şeydi?

Bilmiyordum, hiçbir şey bilmiyordum. Bilmediğim gibi de araştırıp öğrenmeye de çekiniyordum.

Sanki bir şeyleri araştırsam, tüm dünya buna şahit olacakatı. Utanıyordum. Bir daha çocukların yüzüne nasıl bakacaktım ki? Peki ya onun? Park Jimin'in?

Hiçbirinin cevabını, dediğim gibi, bilmiyordum ancak koca bir hafta geçtikten sonra, dün, yani cumartesi günü Hoseok beni ısrarlarla aramış, gelmem için yalvarmıştı. Kabul etmemiştim, gitmek istemiyordum; mümkünse evden hatta odamdan hiç çıkmak istemiyordum.

Ancak Jeongguk bu sabah beni aradığında başta cidden az da olsa şaşırmıştım çünkü Jeongguk, telefon konusunda en az benim kadar umursamazdı. Mümkün olduğunca telefondan konuşmaz, belki zor durumdaysa mesaj atardı.

Ufak şaşkınlığımı atlatıp, evimize gelecek kadar ileri gitmelerini engellemek adında telefonu cevaplandırmıştım.

Başta, nasıl olduğumu sormuştu. Genelde bu soruyu formalite icabı sorsada bu sefer gerçekten merak ettiğini anlamıştım.

Nasıl olduğumu merak ediyorlardı fakat yaptığım şeyi bilseler belki suratıma bile bakmazlardı.

Tanrım! Aptal gibi abartıyor muydum, bilmiyordum ancak suratıma bakmasalar anlardım. Çünkü böyle insanlar, vardı.

Boğazıma oturan yumruyu gidermek için ufacık öksürüp, kısık bir sesle "Daha iyiyim." demiştim.

Başta iyi olduğum için Tanrı'ya şükürlerini sunmuş ardından, "Hyung," diye başlamıştı.

"Ne olur gel? Hyung çok gergin burası, nefes bile alamıyoruz. Namjoon hyung pratiği bırakmamıza da izin vermiyor. Seokjin hyungu umursamıyor güya ama o her bir kelime ettiğinde içimizden birine bağırıyor. Lütfen gel ve Namjoon hyungu götür hyung. Lütfen!"

Bir an için kendimi unutup, Namjoon'un psikolojisini düşündüm. Eminim ki mutlu değildi. Eminim ki dışarıya vuramadıkları içinde şişiyor ancak patlayacak alan bulamadığı için küçük kaçırmalarla başkaların burnundan getiriyordu her şeyi.

Falling in love || yoonmin  ✓Where stories live. Discover now