he has me in his pocket

496 33 22
                                    

Kwon Soonyoung'un ellerinde ölecek gibi hissediyordum. Bunun farkına vardığımda tüm bu boktanlıkla bir sorunum olmaması içimi ezmişti. Aciz halim içimi eziyordu ve benim bir sorunum yoktu. Gelmekte olan krizi derin nefeslerimle atlatmaya çalışıyorken gözlerimi diktiğim duvardan çekip kapattım. Seungcheol'e içten bir küfür ettim. Ondan bu kadar nefret ediyorken arkadaşlık bile denemeyecek lanet ilişkimizi neden sürdürüyordum ki? Soonyoung için mi? Belki.

Dönemin ilk günü durumum gayet iyiye gidiyorken tanıştırdı bizi. Sorumsuz halimi ardımda bırakmış dümdüz önüme bakacak ve derslerime asılacaktım. Öyle de yaptım. Yapıyorum. Okulla öyle büyük sorunlarım yok artık. Derslere bile gidiyorum. Bu sıra Seungcheol'le de aram iyiden iyiye sıkılaşıyor ve bazı zamanlar dışında bu güzel de. Karakterlerimiz arasında dağlar kadar fark var orası ayrı tabii.

O gün, dönemin ilk günü, boş geçen dersten çıkıp kahve içmeye gittiğimizde "Soonyoung geliyor." demişti sadece. İsmini ilk kez duymuştum. Önceden tanıştırdığı tiplerden değildi. Yani, Seungcheol böyle biriydi işte. Takılırken birden arkadaşları gelirdi ve bu önemli olmazdı. Rahatsız olmazdım da. Neden olacaktım! Beni toplumla kaynaştırıyordu. Ne güzel. Temelde bununla gerçekten bir sorunum yoktu. Bazı zamanlar hoşuma da gidiyordu. Hatta o gün "Sen çirkin seviyorsun bak Soonyoung tam senin tipin." dediğinde gülüp geçmiştim. Beklemediğim kısım gelen çocuğun çirkinlikle uzaktan yakından bir alakası olmamasıydı. Ondan bundan hoşlanan biriydim ve Soonyoung'tan da hoşlanmıştım tabii. Asıl sorun onun Seungcheol'ün arkadaşı olmasıydı.

Seungcheol tanıdığım en tasasız insandı. O kadar kişiyle iletişim halindeydi ki hangisiyle ne gibi bir olayı var kestiremiyordunuz. Fakültedeki tüm hocalarla arası bal kaymaktı. Bölümdekiler ondan çekinirken artı olarak ona küçük hayranlıklar besliyorlardı. Seviliyordu. Fakat sevmiyordu. Takılıp bıraktığı insanlar sayısızdı. İşte, Soonyoung da muhtemelen onlardan biriydi. Ve onun gibi biri. Bilginiz olsun diye söylüyorum, duyguların beni yıkıp geçmesinden yıldığımdan genelde manyak gibi Seungcheol'ü taklit etmeye çalışıyordum ve işin sonunda beceremeyip kendimi eve geldiğimde içsel sorguların içinde boğulurken buluyordum fakat kime ne? Bir gün gamsız bir şerefsiz olmayı becerecektim işte.

Tanıştığımız gün de böyleydim. Gevrek gevrek gülüyor ve sohbete katılıyordum. Sonra ayrılmıştık. Akşam sıkıntı çıkmazsa takılacaktık falan ama buna hiç inanmamıştım. Yani Seungcheol beni arayıp "Soonyoung gelecek ama bu tarafta kalacak yeri yok sen tamam dersen haber vereceğim." diyene kadar. Elim ayağıma dolaşmıştı yalan yok. Tamam da demiştim. Takılmıştık da. Herif kimse onda kalmasın diye koltuğunu sattığından sabaha doğru benim eve geçmiştik. Burada başladı. Bende kaldığı ilk gündü. Yani, son olur sanıyordum.

Bunları hatırlamak krizi atlatmaya yardımcı olmuyor. Çoktan bir ay oluyor ve ben her hafta Soonyoung'un yüzünü en az bir kere de olsa görüyorum. Çoktan bir ay oluyor. Tanrım. Her şey bambaşka bir tarafa gidiyor sanmıştım. Geçen haftaya kadar böyleydi. Hatta o zaman bile sorun yoktu. Dün Seungcheol gevrek gevrek Soonyoung'un onunla takılmak istediğini söyleyene kadar gerçekten sorun yoktu.

Çocuğa kapılıp gidiyor değildim. Haftalarca kafayı bulup sohbet etmekten başka bir şey yapmamıştık ve birden benden hoşlandığıyla ilgili saçmalıkları ortaya atınca ona inanmamıştım da. Önce Seungcheol başlatmıştı bunu. Takılmadıklarını üstüne basa basa söyledikten sonra Soonyoung'un benden hoşlandığını, bana bakarken gözlerinin içinin parladığını ve yanımda neşeli birine dönüştüğünü eklemiş ve birkaç gün sonra, Soonyoung Seoul'e gelmeden önce, telefonda benden hoşlandığını söylemişti. İlişki topuna girmek istemiyordu ve artık arkadaşlık saçmalığından da sıkılmıştı. Yerle bir olmuştum. Yani asıl niyetler açılana kadar bu hiçbir şeydi aslında.

Soonyoung kesinlikle göründüğü ya da gösterdiği gibi biri değildi. Dışarıdan tatlı, küçük ve afacan bir çocuğu andırabilirdi fakat karşıma geçip tüm ciddiyetiyle sigarasını sardığında, o, kesinlikle küçük bir çocuk değildi. Geldiği yerde nasıl bir ortamı var, neler yapıyor bilmiyordum fakat ben neyi bilmiyorsam o, onlar dahil, her şeyi biliyordu. Beni de geçtiğimiz bir ayda çok iyi görmüş, bilmişti. Sanırım Seokmin, canım kuzenim, haklıydı. "Biri seni parmağında oynatıncaya dek bir şey yaşadım demeyeceksin." diye gevrek gevrek gülmüş ve sızmıştı son takıldığımız gece. İşte, parmakları arasındaydım. Tüm çıplaklığımla. Kwon Soonyoung ettiğim büyük lafları bana yaşatmadan hayatımdan çıkacak gibi değildi.

hookup Where stories live. Discover now