Nerdesin ceylanım, nerdesin?

84 2 0
                                    

Anlam veremediğim bir acıyla gözlerimi açtım. Bileğim aşırı derecede sızlarken çıt çıkarmamaya çalışıyorum. Sanırım güneş daha doğmamış bile. Aliye baktım, hala uyuyor.
Kollarımda ne kadar da masum uyuyor gül kokulum. Elimi yanağına götürüp başparmağımla yanağını yavaşça okşuyorum.
Ben onun için katlandım bu hayata, bu zorluklara onun için göğüs gerdim. Asla üzülmesine, incinmesine izin vermem, onun için her şeyi yaparım. Tutunduğu tek dal benim, onu yüz üstü bıraksam ne yapar? Tek başına yapamaz. Ezilir, üzülür. Düşüncesi bile tüyler ürpertici... üzerinde emeğim çoktur. O daha bebekken geceleri ağladımı hemen onu kucaklardım, ona ninniler söylerdim, ona süt ısıtmak için buz gibi soğukta dışarı çıkıp ateş yakardım. Ben de çocuktum daha. Ama hep onun annesi gibi hissettim kendimi. Küçük yaştan itibaren ona annelik, babalık, abilik, ablalık yaptım. Yüzünü güldürmek için elimden geleni yaptım. O benim umudum. Işığım. Kimsenin onu söndürmesine izin vermem...

Hafif yerinden oynamaya başlar. Uzun kirpikleri biraz kımıldıyor. Kollarımdan ayrılıp arkasını döndü. Kucağım boş kaldı.

Elimi zonklayan ayak bileğime götürdüm ve kocaman bir şişkinlik hissettim. Aliyi uyandırmamak için yavaşça yataktan kalkmaya çalıştım. Yatağın kenarına oturup telefonumu aldım. Telefonumun ışığını açıp ayağıma bakmak istedim. Ve ışığı açınca şok oldum.
Bileğim oldukça şişmiş ve kapkara kesilmişti. Zaten ağrısından belliydi. Gece sürekli acısından uyandım durdum. Sanırım artık hastaneye gitmeliyim.

Yüzümü ellerimle kapattım ve derin bir nefes aldım. Yatağın kenarına tutunarak kalkmaya çalışıyorum. Oldukça sessiz olmaya çalışıyorum. Bileğimin acısından dişlerimi sıkıyorum. Ayağa kalktım ve sessizce acı içinde lavaboya topalladım. Anneannemin eşyalarımızla doldurduğu valizi açtım. İçerisinden temiz iç çamaşırları, kazak ve pantolon çıkardım. Sadece benim kullandığım şampuanımıda koymuş çok şükür. Kimyasalsız, doğal, gül kokulu şampuan kullanırım, babam gibi...

Banyoya girdim. Bu banyo ne kadar temiz ki ben içerisinde temizleniyim.. sıcak suyu açtım. Buz gibi su aktı. Biraz bekledim, belki sonradan ısınıyordur diye. Su biraz ılımaya başladı. Ama hala soğuk, ısınacak gibi değil. Daha fazla beklemeden girdim suyun altına. Titreye titreye banyomu yaptım.

Biraz sonra aynanın önünde saçlarımı tarıyorum. Hep zor taranır saçlarım. Benim saçlarımı taramak gerçektende sabır ister. Uzundur, kalındır, çoktur. Babam ne kadar da güzel tarardı saçlarımı. Sabırla, hafifçe, hiç acıtmadan.

Saçlarımı tamamen taradım ve kurusun diye bağlamadım. Hemen üzerimi giyindim ve saate baktım.
07:38

Ali uyanasıya kadar saat 10 olur

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ali uyanasıya kadar saat 10 olur. Hemen gidip gelmem lazım. Topallayarak odaya geri girdim ve Alinin üstünü iyice örtüp anlından öptüm. Üzerime kazağımı giydim. Bileğim sızlaya sızlaya ayakkabılarımı zorla giydim. Kapıdan anahtarı aldım ve kapıyı Alinin üzerine kitledim. Anahtarı çantama koyup merdivenlere doğru topalladım. Merdivenleri inesiye kadar ağlamamak için dişlerimi sıktım, ama bileğim artık acıdan çırpınıyordu ve daha fazla kendimi tutamadım. Gözlerim doldu ve binayı çıkasıya kadar çıt çıkarmamak için dudağımı ısırdım. Sonunda dışarı çıkınca sessizce haykırdım.
Dışarısı çok soğukmuş, ıslak saçlarımı sağ omzuma attım. Kazağımın kollarını iyice çektim ellerim dahada üşümesin diye. Keşke kendime en azından bi ceket alsaydım... yok olmaz, son paramı akıllı kullanmam lazım. Kendimden çok Aliyi düşünmeliyim. Kazağımın önünü sıkıca kapattım ve soğuktan titreyerek pansiyonun önünde durdum. Yoldan birinin geçmesini bekledim. Buz gibi geçen 2 dakikanın sonunda yoldan geçen birini buldum ve en yakın hastaneyi sordum, tarif etti. Yürüyerek 20 dakikalık mesafedeymiş. Benim buruk bileğimle 40 dakika. Bileğim buna ne kadar dayanır bilmiyorum. Tam tarif edilen yolu takip edicektim ki yanıma koşarak genç bir adam geldi.
"Hanımefendi!" Dedi. Ona doğru döndüm.
"Buyrun?" Dedim, yüzümde bir soru ifadesiyle. "Beni Ömer bey gönderdi. Sizi hastaneye götürmeye geldim." Dedi.
"Ne?" Dedim, sesim bile kısıldı soğuktan.
"Saat 5 ten beri burda bekliyorum. Ömer bey sizi hastaneye götürmemi istedi." Dedi.
"Ne münasebet beyfendi, gerek yok, ben kendim giderim."
"Hanımefendi lütfen. Kesin emir aldım. Sizi götürmeden gitmem." Dedi.
"Ya anlatamıyorum galiba, gerek yok, ben kimseye yük olmam, kendim giderim. Hadi bak işine." Deyip gidiyordum ki önüme geçti.
"Lütfen, zorluk çıkarmayın, Ömer bey sizi bekliyor" beni mi bekliyor? Biraz durup düşündüm. Bileğime baktım. Sanırım 40 dakika topallamaya dayananam.. ve bu dondurucu soğuk yüzünden parmaklarımı bile hissedemiyorum. Tekrar adama baktım.
"Tamam" dedim. Arabaya bindik, gidiyoruz. "Gerçekten saat 5 ten beri bekliyor musunuz beni?" Diye sordum.
"Evet efendim"
...
"Neden?"
"Çünkü Ömer bey öyle istedi, efendim"
"Ömer bey sizin neyiniz oluyo?" Diye sordum
"Patronum" dedi.
"O ne iş yapıyor ki?
"O çok başarılı, tanındık ve profesyonel bir doktor, efendim" dedi.
"Siz onun şöförü müsünüz?" Diye sordum.
"Ben onun sağ koluyum, efendim" dedi.
"En yakın işcisi gibi mi?"
"Sayılır, efendim" dedi.
"B-Ben önemli biri değilim, bana efendim demenize gerek yok" dedim nazikçe.
"Önemli olmasaydınız Ömer bey beni göndermezdi, efendim" dedi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 23, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kirli MelekWhere stories live. Discover now