13🕯Deliyiz Ulan Biz

679 90 148
                                    

"Lee Know, yat!"

Lee Know anında talimatıma uyarak yattı.

O yatar yatmaz onu vurmak için hedefine odaklanan askere elimdeki tabanca ile ateş ettim.

Yere serilince koştum.

Lee Know'un yanına koşup eğilerek ona elimi uzattım. Elimi tuttu. Benimle birlikte kalktı.

Gülümsemeyi bir an olsun bırakmadı.

"Madem her şey bitti. O zaman benim de bir şey yapmama izin ver." dedi.

Ben de güldüm.

Yine bir çılgınlık peşinde olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildi.

Ben yaptım çılgınlığımı. O da yapsın bari.

Başımı sallayarak ona müsaade ettim.

Bize yaklaştığını gördüğüm 3 kişiye tabancamı doğrultup hızla üçüne birden ateş ettim.

Üçü de yere serildi. Çevresine bakınan Lee Know yüzü gülerken boğazını temizledi.

Sonra bir anda var gücü ile bağırdı.

Bunu beklemiyordum.

"Beeen! Lee Know! Nam Hwa Jin'i çok seviyorum! Çoook! Tüm dünyaya haykıracaktım bunu aslında ama sizin gibi şerefsizler yüzünden AVM'de de olsam haykıracağım lan! Sana deliler gibi âşığım Hwa Jin-ah!"

Sustu ve gülmeye devam etti. Ben de onunla beraber sesli sesli güldüm. Sinirlerimiz iyice bozulmuştu.

Koşmaya devam ederken:

"Ben de seni Lee Know!" diye bağırdım.

"Sen de beni ney?!"

"Ben de seni çok seviyorum!"

"Deliyiz ulan biz! Aklınız varsa bizden uzak durun!"

Gerçekten öyle.

Biz tam bir deliydik. Devamlı gülmemiz, şu anki yaptıklarımız normal değildi.

"Jisung bu anları kameralardan silmeli aksi takdirde deli olduğumuza %100 kanaat getirip diplomamızı yakarlar."

Lee Know omzunu silkti.

"Şu an inan hiç umurumda değil. Tek derdim buradan sağ salim çıkabilmek."

Köşeden çıkan bir kişi daha görünce refleksle tabancamı ateşledim.

Yere serilen adama doğru koştum.

Yerdeki adamın düşürmüş olduğu uzun namlulu silahını aldım. Ceplerini kontrol edip bulduğum şarjörleri de cebime attım.

Lee Know da aynı şekilde biraz ötemde yere sermiş olduğu 1 askere koştu.

Askerin silahını yerden alıp omzuna astı. Birbirimize doğru koşup orta yerde buluştuk.

"Jisung yalnız kaldı. Onu alalım önce."

Lee Know'u onayladım.

Biz 1.kattaydık ve 2.kata çıkmamız gerekiyordu.

Sırt sırta verdik. İlerlemeye başladık. Ben öne doğru silahla beraber dikkatli bir şekilde ilerlerken Lee Know da geri geri geliyor ve arkamı kolluyordu.

Lee Know ateş etti.

Artık uzun namlulu silahları kullandığımız ve susturucuları da olmadığı için yüksek ses duyuluyordu.

Kulaklarım bu sese alışkın olmasa, ilk zamanlarda olduğu gibi sıklıkla çınlar ve kolaylıkla tıkanırdı.

Yürüyen merdivenlere yaklaştık. Çaprazımdaki mağazadan bir kişi çıkınca durmadan seri bir şekilde ateş ettim.

Yürüyen merdivenlerde de bir hareketlilik hissedince hızla oraya dönüp yine silahı ateşledim.

Yere serdiklerimiz kanlar içinde uzanıyordu bulundukları yerde.

İşlemeyen yürüyen merdivenlere yöneldik.

Lee Know da arkasına döndü ve yan yana hızla merdivenleri çıkmaya başladık.

2.kata geçer geçmez gördüğümüz askerlerle ters yöne koşup mobilya mağazına girdik.

Biri bizi fark etti. Ateş etti. Açtığı ateş mağazanın camlarını aşağı indirdi.

Ben kurulu olan mutfak dolaplarının arkasına geçip eğildim.

Lee Know da sol tarafımda, biraz ilerimdeki oturma grubunun arkasına atladı.

Nefes nefese birbirimize baktık.

Bakışlarımızla anlaştık. O etrafı kolaçan ederken, hatta yeri geldiğinde ateş edip asker indirirken hızla silahın şarjörünü değiştirdim.

Bu sefer ben gizlediğim yerden başımı uzattım. Lee Know eğildi ve kendi elindeki silahın şarjörünü değiştirirken gelenleri ben hallettim.

İçlerinden biri sıktığım kurşunlardan kurtulup Lee Know'a yaklaştı.

Lee Know bunu fark etti.

Gizlendiği koltuk arkasında gizlice ilerleyip oturma odası olarak tasarlanan kısımdaki metal kitaplığı bana işaret etti.

Ne demek istediğini anladım.

Açtığım ateşle onu diğer askerlerden korumaya devam ettim.

Lee Know da koruma ateşi açtığımı anladığı an hemen ayağa kalktı ve yan tarafındaki metal kitaplığa oldukça sert bir omuz attı.

Üzerinde ciltli ciltli kitapların ve porselen aksesuarların olduğu metal kitaplık askerin üzerine devrildi. Lee Know işini şansa bırakmadan kitaplığın altında kalan askere birkaç el seri bir şekilde ateş etti.

Mağazanın önünde kimse görünmüyordu ancak arka tarafının da olduğunu gördüm.

"Lee Know, arka taraftan çıkalım!" diye bağırdım.

Gizlene gizlene yanıma gelmeye çalıştı.

Yanıma geldiğinde yine temkinli davranarak yatak odası olarak düzenlenen yerde hızla koştuk.

Mağazanın arka taraftaki çıkışı da açıktı. Lee Know hemen kapıyı açtı ve geçmemi bekledi.

Dikkatli bir şekilde çıkıp etrafı sımsıkı tuttuğum silahla kolaçan ettim.

Koridorun köşesinden koşarak gelen askeri görünce anında silahı ateşledim. Asker takla atarak gizlendi.

Lee Know güvenli bir yere geçene kadar bize ateş edememesi için askerin gizlendiği yere seri bir şekilde mermi yağdırmaya başladı.

Hem mermi yağdırıyor hem de benimle beraber koşuyordu.

Mobilya mağazasının karşısında kalan kitapçıya girmek zorunda kaldık.

Sinema salonuna çok az kalmıştı.

Lee Know ile birlikte kasanın olduğu U şeklindeki masanın altına geçtik.

O an fırsat bulabilip kulağımızdaki kulaklıktan Jisung'a seslendim.

"Jisung iyisin değil mi? Yanına geliyoruz biz."

Karşıdan hiçbir ses gelmedi.

Korkup kaşlarımı çattım. Bir kere daha seslendim.

"Jisung! Ses ver! Orada mısın?! İyi misin?! Bizi duyuyor musun?!"

Yine ses gelmedi.

Biz bunun üzerine adımlarımızı hızlandırmışken kulaklıklarımızdan gelen yabancı sesle yine olduğumuz yerde donup kaldık.

"Arkadaşınız şimdilik iyi. Ama şimdilik. Yalnız... Eğer gelip bir an önce teslim olmazsanız rehinelerin arasından ilk geberttiğim kişi o olur. Hem de ona öyle bir ölüm sunarım ki, ölümünü izleyenler bir daha hayatı boyunca bu ölümü beyinlerinden silemezler. Derhâl teslim olun."

Lee Know ile çaresiz bakışlarımız birbirini buldu.

Şimdi ne yapacaktık?

...

Rehin // Stray KidsМесто, где живут истории. Откройте их для себя