3;

618 117 244
                                    

Saraydaki hayat, Bay Taehyung'un ev yaşantısından pekala farklı olmakla birlikte benim için yavaş yavaş bir kabus haline gelmek üzereydi.

Alışık olmadığım kadar soğuk, ateş yanmasına rağmen bedenimi titretmekten pek de fazla bir şey yapmıyor olsa da bir türlü ısınamıyordum. Bay Taehyung'un hiç de benim gibi bir hali yoktu, üzerinde sıradan bir kazakla oturabiliyor ve ateşin önünde bana eşlik ediyordu. "Size biraz daha sıcak su getireyim," diyerek oturduğu yerden kalkıp geri bir bardak daha sıcak su ile döndüğünde hafif bir tebessümle karşılık verdim ona. Bana uzattığı bardağı avuçlarım ile kavrayıp ellerime sıcaklığın yayılmasına izin verdikten bir müddet sonra bardağı yavaşça dudaklarıma dayayıp sıcak suyu içtim.

Tüm bunlar olurken Bay Taehyung endişeli bir ifadeyle bana bakmıştı. "Hasta olmanızdan korkarım, burada kasımlar böyledir. Hasta edebilir sizi." çatılmış kaşlarına ithafen gülerek kafamı salladım sağa sola. "Merak etmeyin, bir şey olmaz. Alışırım bir süre sonra." bana gülümsedikten sonra yeniden oturduğu yerden kalkıp içeriye gitti ve biraz gürültü oldu. Merakla başımı eğip neler yaptığına bakmak istediğimde dolabından başka yünlü battaniyeler çıkardığını görüp güldüm. "Bay Taehyung," diye seslendim ona. "Gerçekten ihtiyacım yok daha fazlasına. Bu kadarı kafi, inanın." yine de beni duymamazlıktan gelip yere bir şeyler serdi ve birkaç dakika sonra yanıma gelip beni yerden kaldırdı. "İçeriye geçelim, orası daha sıcak oluyor." dedi hevesle. Evin için girdiğimizden beri bu kadar hevesli gözükmüştü ilk kez. Başımla hızlıca onaylayıp peşinden gittim.

Ufacık evinde, yatağının bulunduğu kısmın daha da küçük olması her ne kadar kalbimde gereksiz bir hızlanmaya sebebiyet verse de gerçekten de dediği gibi burası daha sıcak olacak gibi duruyordu. Hızlı bir şekilde omuzlarım üzerindeki örtüyü yatağının üzerine koydum. "Ben şurada uyurum, siz yatağımda rahat edin." dedi arkasını dönüp. Ona şaşkın bakışlarımı yolladıktan hemen sonra bileğinden kavrayıp kendime çevirdim. "Saçmalamayın," dedim gözlerimi kocaman açarak. "Birlikte uyursak eğer daha kolay ısınırız."

Bay Taehyung'daki gergin havayı hissetsem bile sanki kendisi bunu çaktırmamaya çalışıyor gibi bakışlarını kaçırdı. "Bundan rahatsızlık duymaz mısınız?" dedi kısık bir sesle. Olumsuz anlamda kafamı sallayıp yatağında, ikimizin uyuyabileceği, en azından sığabileceği, bir boşluk yaratmaya çalıştım. Elini çabuk tutup duvar dibine geçti ve kendini iyice duvara yaslayarak benim için büyük bir boşluk yarattı. Ben de çok beklemeden yanına yattım.

Yatağının pek de büyük olduğu söylenemezdi, en azından iki kişiyi alacak kadar geniş değildi. Yine de biz, ne yapmış ne etmiş, o ufak yatağa sığmıştık. Bir süre elbette uyuyamadık zira yeterli alanımız olmadığı için ikimiz de pekala rahatsız hissediyorduk. En azından ben, alışık olduğum yatakların aksine burada pek bir rahatsızlık yaşamıştım.

"Uyudunuz mu?" diye bir fısıltı duyuldu vakit ilerleyince. "Ne yazık ki hayır," dedim hüsran dolu sesimle. Bay Taehyung hafifçe doğrularak dirseğini yatağa, kafasını da avcuna yaslayıp bana döndü. "Size demiştim ben kenarda uyuyayım diye." sesindeki alaylı sinir beni güldürmeye yeterken yavaşça ona döndüm.

"Size zorluk yaşattığım için affedin, asıl benim kenarda uyumam gerekir." hüzünlü sesim ve bakışlarım, onun dudaklarına ufacık bir tebessüm koyarken biraz daha güldüm.

"Gecenin bu saatinde olsak bile gözleriniz parlıyor, normal midir bu? Hep parlar mı gözleriniz böyle?" aniden aralık dudaklarından dökülen bu hoş cümleler, kalbimde deprem etkisi yaratınca sustum, kaldım öylece. Ona herhangi bir soru bile soramadan Bay Taehyung yeniden kafasını yanıma koydu, bedeni hala bana dönüktü.

"Gözleriniz benimkilerden daha parlak." dedim kısık sesimle. "Kendi gözlerinizi görmüyorsunuz siz."

"Asıl siz kendi gözlerinizden bihabersiniz," diye diretti, yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Gözlerinize ilave, yüzünüzün her bir karışı çok hoş."

"Bay Taehyung," dedim ani bir cesaretle. Ona biraz daha yaklaştım sanki mümkünmüş gibi. Gözlerinden gözlerimi bir an olsun bile ayıramazken, ufacık bir hata yaptım, dudaklarına bakıverdim. "Dudaklarımı tam da şu an sizin dudaklarınız ile buluştursam bana kızar mıydınız? Saygısızlık olur muydu bu?" birden açılan, irileşen gözleri yüzünden bana bağıracak olduğunu sansam bile Bay Taehyung donan gülüşünü daha da bir ısıttı.

Ufacık bir çocuğun ilk kez çiçek gördüğü o andaki gibiydi her şey; heyecanlıydı ve sanki birden siyah beyaz dünyama renkler damlamıştı.

Birbirine yabancı et parçalarının teması, sanki yeni açmış bir papatyanın ortasını okşamaktan farksızdı. İnsanın elinde dağılan sarı parçacıklar, öylesine haz vermişti ki bana, bir anda gelen cesaretle dudaklarım aralanmış ve Bay Taehyung'un alt dudağını istemeden sertçe kavramıştım. Hiçbir zaman göremediğim annemin karnından çıkacak olmanın sabırsızlığı vardı sanki üzerimde.

Bay Taehyung benim aksime sakindi, bana uyum sağlıyordu. Parmakları arp tellerine uzun zamanın ardından ilk kez değen bir müzisyen misali hareket ediyordu. Elbette heyecanlıydı; yasaklananı gerçekleştirmekten ötürü aldığımız zevk çok başkaydı. Ne kadar süre olduğunu bilmesem de, nefesim yetene kadar Bay Taehyung'dan uzaklaşmadım, yapamadım.

Bugüne kadar bastırılmış duygularım kendini açığa çıkarmış, bir yerden patlak vereceğini aslında bana Bay Taehyung ile karşılaştığım ilk anda haber etmişti. Yine de sabretmiştim.

Saygısızlık etmekten pek çekiniyor, karşıma adeta bir mucize gibi çıkagelen Bay Taehyung'u kaybetmekten çok korkuyordum. Cebimde karnıma tek bir lokma bile yemek sokacak kadar param olmadığı için de ayrıca, ona öylesine muhtaç hissetmiştim ki birden, beni evinden atmaya kalkışsa ayaklarına kapanırdım.

Ama birbirimizinkilerden ayrı düşen dudaklarımız sonrasında anlamıştım, Bay Taehyung da en az benim ona karşı hissettiğim taze duygular kadar bir bahar barındırıyordu kalbinde.

"Birbirimize sarılırsak hiç üşümezsiniz," diyip kollarını bedenime sarınca, ben de göğsüne sokuldum. "Üşümüyorum," dedim cesur bir sesle. "Belki de tek ihtiyacım olan sizdiniz." sessizliğe karışan yumuşak sesim ardından, Bay Taehyung bir yabacı olsa da bana evimde gibi hissettirmişti. Zira kolları arasındaki sıcaklık, evin içinde yanan ateşinkinden bile güçlüydü.

O gece bize şahitlik eden örtüler ve eski duvarlar, Bay Taehyung'un kalbinde açan bahar çiçeklerine güldüler. Utandılar ama en güzel, en sıcak anımıza tanık oldular.

Saint Petersburg İstasyonu | TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin