8 •benimle oynama•

1.5K 189 104
                                    

Koşarak Jimin'in kolundan tuttum.

"Jimin gitme!"

Hastanenin ortadında tam taburcu olmak üzereyken Jungkook'un Jimin ile konuşması üzerine Jimin hastaneyi terk etmek üzereydi. Ne konuştukları hakkında hiç bir fikrim yoktu ama Jungkook'un Jimin'e tehditler yağdırdığı yüzlerinden belli oluyordu.

"Dünden beri seni göremiyorum. Konuşmamamız lazım lütfen gitme."

Çatık kaşlarıyla uzun süre bana anlamsızca baksa da sonunda yumuşamış ve derin bir nefes almıştı.

"Tamam gitmeyeceğim ama..." yutkunup devam etti. "Bir şartım var."

Kolunu bırakıp ellerimi cebime koydum. "Tamam. Söyle."

"Bugün bende kalıcaksın."

Söylediği şeyle gözlerim kocaman açılırken Jimin devam etti.

"Ve baş başa olacağız."

"Tamam kabul."

Her zaman yaptığım bir şeydi. Erkeklerin evinde kalırdım. Ama aniden bunu sorması ve aynı zamanda duygusuz olması beni şaşırtmıştı.

Arkadan Jungkook'un geldiğini fark ettiğimde arkamı döndüm. Hızlı hızlı soluyan Jungkook'a neşesizce gülümsedim.

"Jungkook. Siz Lisa'yla gidebilirsiniz."

Jimin'i hedef alan gözlerin bana şaşkınca dönmesiyle boğazımı temizledim. Son zamanlarda öz abim gibi davranması hiç hoşuma gitmiyordu.

"Ne demek gidebilirsiniz. Seni bu pis..."

"Şuna pislik demeyi bırak! Teknik olarak on sekiz yaşındayım ve senden ay farkı olsa da büyüğüm. Yani istediğim gibi özgürce hareket edebilirim. Şimdi defol git Jungkook!"

Jimin'den ne alıp veremediğini bilmediğim Jungkook'a ölümcül bir bakış attım. Lisa sakince Jungkook'un koluna girerek onu çıkışa doğru yürütmeye başladı.

Bıkkınca nefesimi verip Jimin'e döndüm. "Hadi gidelim."

Adımlarımızı hizzalayarak yürümeye başladım. Hastaneden ve onun kokusundan ayrıldığım için mutluydum. Ve sanırsam...Jimin yanımda olduğu için de mutluydum.

Kabul etmek istemediğim duygular hakkında düşünmeyi daha sonraya bırakıp yürüdüğümüz yoldaki seslere kulak kesildim.

Okul ve gece hayatı dışında hiç dışarı çıkmıyordum. Bu yüzden genelde kuşların ötüşmelerini duyamazdım. Bu sefer öğlen ve serin bir havada böyle sesler duymanın insana huzur verdiğini fark ettim.

Bir anda belime dolanan kol ile gerginleştim. Jimin belimden tutuyordu. Sanki 'benimsin' der gibi.

Etrafa göz attığımda bir grup erkeğin bana baktığını gördüm. Jimin'in niyetini şimdi anlıyordum. Beni bu şerefsizce bakan gözlerden kurtarmaya çalışmıştı.

Sessizce ona fısıldadım. "Teşekkür ederim."

Gülümsediğini fark ettiğimde ben de gülümseyip önüme döndüm.

Jimin hayatıma girdiğinden beri çoğu huyum değişmişti. Normalde kimseye yardım etmezdim ama Jimin'e tanımadığım halde yardım etmiştim. Kimsenin beni sahiplenirmiş gibi davranmasına müsaade etmezken Jimin'e izin vermiştim.

Onun herkesden farklı olduğu aşikardı.

Eve geldiğimizde Jimin kolunu belimden çekti ve evin kapısını açtı. Bana yer açmasıyla birlikte eve girdim.
Benimkinin zıddı olarak bu ev çok düzenliydi. Eve şaşkınca bakarken aynı zamanda salondaki her eşyanın üzerinde elimi gezdiriyordum. Çok düzenli olmasının yanında çok da temizdi. Bu da Jimin'in bir melek olabilme ihtimalini arttırıyordu.

Yanıma geldiğini fark ettiğimde çevik bir hareketle yakasından tutup kendime yaklaştırdım. Yüzlerimiz gayet yakındı. Bir anda yapmam beni de Jimin gibi şaşırtsa da bunları yapmam, istediğimi almam konusunda çoğu zaman etkiliydi.

"Neden böyle yaptığımı biliyorsun Jimin."

Bana şaşkınca bakarken kollarımı onun boynuna dolayıp yüzüne daha çok yaklaştım. Gözlerimi gözlerine kenetleyerek konuştum.

"Sen, Lisa ve Jungkook'un benden sakladığınız şeyi öğrenmek istiyorum."

Sertçe yutkunup konuştu. "Söylemeyeceğim Rosé."

Gülümseyip bıkkınca nefes verdim. "Peki sadece sevgili miydik değil miydik onu söyle."

Alaycı bir şekilde sırıtıp başını 'söylemeyeceğim' anlamında salladığında dudağına yapıştım. Hiç bir hareket yapmadan geri çekildim.

Onlar benimle oynarlarsa ben de onlarla oynardım.

Şaşkınca bana bakan Jimin'e tekrar gülümsedim. "Şimdi de söylemeyecek misin?"

Sessizce bana baktığında yine dudağına yöneldim ve öpmeye başladım. Az öncekine göre daha güçlü bir öpücüktü bu.

Jimin'i dövme gibi bir lüksüm yoktu. Onu bu şekilde yola getirmeyi planlıyordum. Bir şekilde kalbiyle oynayıp bana bir şeyler söyleyebilirdi.

Ama farkında olmadan kendi kalbimle oynuyordum.

Geri çekilip onun yüzüne baktım. "Artık söylersin diye düşünüyorum."

Yutkunup konuştu. "Bana gerçekten deliymişim gibi davranmayı bırak. Bu öpücükler beni konuşturamaz. Benimle oynayamazsın..."

Tekrar dudağına yönelip geride bıraktığım iki öpücüğe nazaran daha tutkulu bir öpücük bırakmaya başladım. O yine tepki vermiyor sadece öpmeme izin veriyordu. Aynı hastanede benim ona yaptığım gibi.

Saçıyla oynarken bir anda bana karşılık verip bacaklarımı kendi beline sarmasıyla kısacık bir çığlık attım. Ayrıca şaşırdığım için öpmeyi bırakmıştım ama o tam tersine beni öpmeye başlamıştı. Rolleri değişmiştik.

Benden daha tutkuku öperken düşmemen için ellerini belime götürdü ve yürümeye başladı. Bir anda yapacağı şeyden korksam da beni duvara yaslayıp geri çekildiğinde ona şaşkınca baktım.

"... Ben seninle oynarım."

Kalbimin ritimleriyle oynayan bu adama karşı dilim tutuluyordu. Göğsüm hızlıca kalkıp inerken Jimin beni bıraktı ve ayaklarımın yere değmesini sağladı.

Arkasını dönüp mutfağa doğru yürüdüğünde şaşkınlıkla onun arkasından baktım.

Ne zaman istediğim cevabı alacaktım ben?

...

I Lost My Mind°Jirosé Where stories live. Discover now