·2·

99 8 0
                                    

Alarm çalandığında saat olması gibi 06.30'tu. Tuvalete gidip işlerini hallettikten sonra aşağıda kahvaltı yaptı bir yandan da Kook'tan mesaj ya da arama gibi her hangi bir şey var mı diye bakıyordu. Ama yoktu... Seslice nefes verip ellerini yıkadı, dişlerini fırçalayıp ayakkabılarını giydi ve arabası ile şirkete gitti. Biraz daha sinirlenmişti çünkü kim çok sevdiği bir sevgilisi varken evde tek kalırdı? Gerçi belki de tek kalmıyordur... Şirkete geldiğinde asistanı Min-Ji'yi çağırdı ve ne durumda olduklarını sordu. Hâlâ batmamışlardı, hâlâ şansları vardı. Bu şirket batamazdı. Siniri yatışmıştı şimdi. Asistan kıza fazla yakın ilgi göstermekten çekinmiyordu Kim Taehyung ve kızda rahatsız olmuyor, aksine şımarıyordu sonuçta herkes hergün yakışıklı bir patron görmüyordu. İşler biraz yoluna girdiği için Jungkook'u aradı...
Jungkook-ah ne zaman konuşmaya başlayacağız?

- Şu an müsait misin bilmiyorum ama şirkete geliyorum ve konuşacağız daha ne kadar saklayacağım ki! Dayanamıyorum ben artık Taehyung!

Neye dayanamıyorsun sevgilim? Ne saklıyorsun benden? Jungkook, sen bana her şeyini anlatırdın ne oldu şimdi bebeğim. Müsaitim, bekliyorum...

- Tamam ben geliyorum...

Diyip kapattı. Gerçekten ona ne olduğunu anlamıyordu Tae. Jungkook bir şey yapsa hemen anlatırdı Taehyung'a, ya da yapmak istese. En çokda Taehyung yardımcı olurdu ona, hep destek oldu, arkasında dururdu. Hatta kendi bu fikri olumsuz karşılasa bile... Jungkook'u üzmek isteyeceği son şey bile olamaz. Taehyung sevdiğine çok bağlanır, her şeyi göze alırdı. Konu sevdiği kişi ise kendi fikirlerini bile yok sayardı o. Telefonu çaldı arayan
Min-Ji'ydi "Ne oldu" diye cevap veren kişi az önce aynı kız ile fazla yakınlık gösteriyordu? Bir insan nasıl hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi ki "Jungkook Bey geldi efendim, haber vermek istedim" "Gelsin" dedi tabiki de Tae. Açıkçası ne konuşacaklarını merak ediyordu, hayır yani nedir ki bu kadar önemli olan. "Jungkook gel hadi. Ne konuşacağız" "Nasıl söylenir bilmiyorum ama bir şekilde lafa girmem gerek..." derince bir iç çekip gözlerini yere dikti. "Üzülmeni, ağlamanı, kendine zarar vermeni, depresyonluk şeyler yapmanı istemiyorum ama beni dinlemeyeceğini de biliyorum. Her neyse... Ayrılmamız gerek." Son iki kelimeyi tek nefeste söyleyince komik olmuştu, bu zaten komik bir cümleydi. Jungkook bazen çok iyi şakalar yapabiliyor. "Hahah çok komik bir şakaydı, evet şimdi konumuza dönelim Kook" "Taehyung... Ciddiyim ben, ayrılalım" "Ne saçmalıyorsun sen! Ne dediğinin farkında mısın acaba?!" "Bana bağırma Taehyung, bende isterdim ilişkimizi devam ettirmeyi ama olmuyor. Ben başkasına aşık oldum Tae... Sen gece bara giderken ben onun yanında ağlıyordum biliyor musun, farklı farklı insanlarla yattığın için ne gibi hissettiğimi anlamadın hiçbir zaman, o bana destek oldu hep, en başından beri o beni çok seviyordu Taehyung. Hatta bana 'Ona biraz zaman ver, eminim bırakacaktır gitmeyi' bile dedi çünkü o da istemiyordu ayrılmamızı. Kendini suçladı hep... Ben seninleyken çektiğim zorlukları artık istemiyorum, onun yanında mutluyum. SENİN YÜZÜNDEN KAÇ GÜN AĞLADIM HABERİN VAR MI!" sus diye mırıldanıyordu Tae, duymak istediği şeyler bunlar kesinlikle değildi ama Jungkook o kadar sinirliydiki, hiçbir şey duymuyordu "Ben artık seni sevmi-" "SUS ARTIK SUS! YETER DUYMAK İSTEMİYORUM! SANA KAÇ KERE SENİ İSTEDİĞİMİ SÖYLEDİM, SİNİRLİYİM DEDİM" yavaş yavaş sesi kısılıp titremeye başlıyordu " Bana yardım etmediğin zaman gidiyordum. Sen ise bana tek kelime dahi etmiyordun, kızmıyordun, umursamıyordun... Şaşırmıştım, ama asla beni bırakacağın gelmezdi aklıma..." ağlamaya başlamıştı, gözünden yavaş yavaş yaş akıyordu... Sinirden ellerini yumruk yaptığını, ayağını hızlı hızlı salladığının farkında bile değildi. "Sana karışsaydım eğer beni dinlemezdin, bunu sende biliyorsun. O saatten sonra çok da bir önemi kalmamıştı zaten. İş işten geçmişti, beni umursayacağını sanmıyordum" kafasını iki yana sallayarak onu dinlemiyordu "Bana söyleyecek bir şeyin yoksa, gidiyorum ben" "Çık, çık git Jungkook git! Onun yanına git. Size mutluluklar(!)" dedikten sonra tuvalete gitmiş ve soğuk su ile elini yüzünü yıkamıştı. Odasına geri dönmek yerine bahçede oturmuş kafa dağıtmak için telefona bakıyordu. Aklına şu hesap geliyordu, tekrar hesabı arattğı zaman daha dikkatli baktı. Binden fazla fotoğrafı vardı ama hiçbirini kendi çekmemişti... Acaba menejeri vardı da o çekiyor ve Jimin de isterse paylaşıyor muydu diye düşündü. Oraya tekrar gidecekti ama bu sefer bir iş arkadaşı ile gidecekti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 25, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Are you ready to get drunkWhere stories live. Discover now