Yalnızlık Ömür Boyu

29 3 5
                                    

 Moskova,1771

 Veba salgınıyla başa çıkabilmek için her türlü şeyi deneyen bir devlet yönetimiyle kimse başa çıkamazdı. Elimde paçavraya dönmeye yüz tutmuş ufak bir bavulla toza toprağa karışmış eve öylece baktım. Evin içinde geçen anıların her biri yok olup gitmişti. Bavuldaki eşyaların neredeyse çoğu Victor'dan geriye kalmış resimleri ve besteleriydi. Ve kanıyla kaplanmış mendili. Cebimden çıkartıp tekrardan varlığını hissedercesine elimle mendili sıktım. Belkide ağlamamı bastırmak içindi. 

Vücudunun yavaş yavaş eriyişine şahit olmuştum. Bir zamanlar keman çalan,resim çizen parmaklarının iltihapla kaplanması,gördüğündeki ağlayışı ve onu her görüşümde artık ölmek istemem... Bunların hepsine şahit olmuştum.Birini daha toprağa verirken onunla canlanan ruhumu beraberinde o toprağa kattım. Bedenim ise hala ayakta,bu pek mühim değil.

Yutkundum. Hekimin yaptığı kontrollerle vebanın bulaşmadığından emin olmalarıyla beraber zorla götürülmeye sesim çıkmadan razı geliyordum ki zaten ayaklarım tamamen benden habersiz ilerlemeye başlamıştı.

Yüreğimdeki acıyı anlatamıyordum,Victor'ın hoş sözleriyle beni sevdiğini her seferinde söyleyişi tekrar tekrar aklıma gelirken gözlerimi yumdum.

Bir daha aşık olmayacağıma yemin ederken açılan kapıdan içeri girdim. 


İstanbul,günümüz

 Yılın ilk karı beklenmedik bir şekilde sakince yerle buluşmaya başlamıştı. Kafeyi kapatmadan önce bir kahve içebilecek zamanımın olduğunu biliyordum.Bir süre öylece karı izledim. Dışarının soğuk esintisi sanki vücuduma işliyordu.Ürpererek ellerimi kollarıma sardım. Cama doğru ilerleyip cama elimle şekiller çizdim. Anlamsız,karışık desenler.

Yılın ilk karı...

Victor'la karşılaşmam. Henüz yeni yeni Moskova'da,kemanıyla bestelediği müzikleri çaldığı bir zaman onu dinlemiştim. Ardından ilk kez dinlediğim bu müziği son kez dinlemek istemeyip sürekli peşinde bir gölge gibi her çaldığı yere gitmeye başladım. Benim için çaldığını hayal edip o eline kemanını aldığı an gözlerimi yumup öylece bitmesini istemediğim müziğine kapılırdım. Ve gün geldi hayallerimi gerçek kılıp benim için çaldı,benim için besteledi.Hala bile arada bir kulaklarımda o eşsiz müzikleri çalınıp duruyor,şimdi olduğu gibi. 

Bunca zaman,bir yabancı olacaksak bile onu görmeyi bekledim.Tekrardan bir yerlerde elinde kemanıyla bestelerini çalmasını istedim.Gölgesi olmayı diledim,ama bu sefer sadece gölgesi olarak kalmak istedim. İkinci kez kaybetmek istemeden,doyasıya izlemek... Yeri geldi çoğu yerde onu görür gibi oldum. Her seferinde yorulmadan,kendimi kandırdığımı bile bile gerçekle yüzleşmek için peşinden gittim. Ama hiçbir zaman bulduğum kişi o olmadı.

Gözlerimi yumdum. Yaptıkların karşısında ufak bir süre sevilmek bile senin için fazlaydı. Her şeyi yaşattığın kadar hakettin. Kendime bunları hatırlatırken bile hızla atan kalbimi dindiremedim. Ellerimi hırsla sıktım. Avuçlarımın sızladığını hissettikçe daha çok sıktım.

Aniden kapının açılma sesini duymamla irkilerek kafamı kaldırdım. Sanırım kapıdaki açık yazısına aldanmıştı.Bu düşüncem gelen kişinin tavırlarıyla tuzla buz oldu.İstediği şey kesinlikle bir kafeye oturup zaman geçirmek değildi.Karşımda duran kişi zorla nefes alışlarını kontrol etmeye çalışırken etrafını süzüyordu. 

Bakışlarında ilk farkettiğim şey endişesiydi.Yutkundu,seri ama kendine güvenen adımlarıyla duvara bakan masaya oturdu.Bakışlarını bana çevirip bir şey demeden öylece baktı.Saçında biraz olsun kar tanesi hala duruyordu. Dağılan saçlarını elleriyle geriye attı. Ellerini saçlarından çekmesiyle bir tutamı tekrardan gözünün önüne düştü.Dudak büzdüm. Bir şey demeden önce tezgaha geçtim.

SillageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin