.12.

627 45 14
                                    

10. GÜN

Su damlaları çatıyı delercesine ses çıkarıyor rüzgar ağaç dallarını pencereye doğru savuruyordu. Maria titreyerek gözlerini açtı. Salonda kanepenin üzerinde uyumuştu. Üzerinde sadece ince bir battaniye vardı. Doğrulmaya çalışınca başının ağrıdığını fark etti. Yüzünü buruşturup zorla ayağa kalktı. Luke neredeydi? Dün gece geldiklerinde neden onu yatağına götürmemişti? Sahi dün ne olmuştu? En son hatırladığı direk dansı ve sahilde olanlardı. Luke Maria'yı öpmüştü! Maria'nın anında yüzü kızardı. Buna nasıl izin vermişti?! En iyisi birşey hatırlamıyormuş gibi yapmaktı.

Evin heryerini dolaştığında Luke'un olmadığını farketti. Sabah sabah nereye gitmişti acaba?

Leş gibi içki kokuyordu. Banyoya gidip sıcak suyu açtı. Küvet sıcak suyla dolarken Maria üzerindekileri çıkardı. Sıcak su onu gerçekten çok rahatlatmıştı. İyice yıkandıktan sonra odasına geçti ve dolabındaki en kalın eşofman takımını giydi. Saçlarını da kurutup ördü. O kadar üşümüştü ki tüm günü yorganların altında geçirebilirdi.

Salona geldiğinde masanın üzerindeki çayları ve poğaçaları gördü.

"Uyanmışsın."

Luke elindeki kahvaltı kaseleriyle mutfaktan çıktı.

"Sen neredeydin?"

"Pastaneye gittim. Kahvaltı için. Hava gerçekten çok soğuk."

"Farkettim! Neden beni yatağıma götürmedin?"

"Burda yatmayı sen istedin."

"Ciddi misin? Sarhoştum seni aptal!"

"Çok mu üşüdün?"

"Boşversene."

"Üzgünüm. Bir kadınla hiç aynı evde kalmadım." dedi Luke koltuğa oturduktan sonra.

Maria'da yanına oturdu ve poğaçasından bir ısırık aldı.

"Ailen?"

"Annem ve babamın çocukları olmuyormuş. Ablamı evlatlık edinmişler. Daha sonra annem bana hamile kalmış fakat babam kaza sonucu ölünce annemde intihar etmiş. Beni kurtarmışlar fakat annem için çok geçmiş. Anlayacağın bana ablam baktı. Onu hep annem gibi gördüm. 20 yaşıma geldiğimde ona yük olmak istemedim ve New York'tan ayrıldım. Tam yedi sene boyunca kendi başımın çaresine baktım. New York'a geri döndüğümde ablamın öldürüldüğünü öğrendim. Polisler katili bulamadılar. Bundan sana bahsetmiştim zaten. Daha sonra da yine kaçıp gittim. Üç yıl geçti. Ablam için hiçbir şey yapamamak beni mahvediyordu. Bende daha fazla kaçmanın bir anlamı olmadığını düşünüp buraya geri döndüm. Sonrada seninle tanıştım ışte."

"B-ben tüm bu olanlara çok üzüldüm."

Maria poğaçasını tabağa bırakıp Luke'a sarıldı.

"Artık önemi yok Maria."

Maria ondan ayrıldı.

"Dün gece ne olduğunu hatırlıyor musun?"

Genç kadın Luke'un sorusu karşısında kıpkırmızı kesilmişti.

"Direk dansından bahsediyorsan-"

"Kesinlikle ondan bahsetmiyorum."

"Sonrasında bardan atıldık. Başka birşey hatırlamıyorum."

"Peki." dedi Luke. O sırada kapı gürültülü bir şekilde çaldı. İkiside aynı anda kapıya baktı.

"Birini mi bekliyordun?"

"Hayır Maria. Şimdi öğreniriz kim olduğunu."

Luke kapıya giderken Maria'da koşarak peşinden gitti. Kapıyı açtıklarında ikiside korkmuştu.

"Maria Heralds buldum seni!"

***

Cinayet bürosundan başkomiser Jadon Garcia ve yardımcısı Felix salondaki yerlerini aldıklarında Maria ve Luke'un gerginlikleri yüzlerinden okunuyordu.

"Bayan Heralds evinize geldik ve komşularınız taşındığınızı söyledi. Fakat nereye taşındığınızı bilmiyorlarmış. Yani sizi bulmak epey zor oldu. Neden buraya taşındığınızı merak ediyorum doğrusu."

"Luke benim arkadaşım ve Angela'nın ölümünden sonra onunla güvende olabileceğimi düşündüm. Ayrıca işten ayrıldım ve artık düzenli bir maaşım yok. Tek yaşamak zor olurdu."

Luke kafasını sallayarak onayladı. Jadon Garcia ona şüpheyle baktı.

"Siz de Angela'yı tanıyor muydunuz?"

"Hayır Bay Garcia. Ben buraya yeni taşındım ama Maria'yla arkadaşlığımız eskiye dayanır. Yani Angela'yı tanımıyorum."

"Demek öyle. Peki Bayan Heralds size Angela hakkında birkaç soru soracağız."

"Dinliyorum."

"Angela'nın düşmanı var mıydı? Ya da onu sevmeyen birileri?"

"Angela sert tavırlı biriydi. Ayrıca erkeklerden nefret ederdi. Biz katilin erkek olduğunu düşünüyoruz."

Jadon dikkatle onu dinlerken Felix elindeki deftere birşeyler karalıyordu.

"Evet bu büyük bir ihtimal gibi geliyor. Hiç sevgilisi olmuş muydu?"

"Hayır. Onunla çocukluktan beri arkadaşım."

"Cinayet gecesi sizde barda mıydınız?"

"Değildim. Angela o gece beni çağırmıştı ama gitmek istemedim. Ertesi gün öldüğünü öğrendim."

Maria'nın gözlerinden yine yaşlar akmaya başlamıştı. Luke ona mendil getirerek sırtını sıvazladı.

"Son zamanlarda tuhaf bir olay yaşamış mıydınız peki? Ya da Angela'da sezdiğiniz tuhaf davranışlar var mıydı?"

"Yoktu. Herşey normaldi."

"Biliyorsunuz yakın zamanda bir kadın daha öldürüldü. Katilden iz yok. Ben katilin aynı kişi olabileceğini düşünüyorum. Bunu size söyledim çünkü kadının öldüğü gün markette olan görüntüleriniz var. Tanışıyor muydunuz?"

"Hayır!" dedi Maria telaşla. "İkimizde onu ilk defa gördük."

"Peki onun yanında ne işiniz vardı?"

Luke ve Maria göz göze geldiler. Ne diyeceklerdi? Luke kadına asılıyordu mu?! Luke sırtını dikleştirdi.

"Ben sadece onunla tanışmak istiyordum. Hoş bir kadındı. Kötü bir amacım yoktu."

"Evet Bay Garcia. Luke doğru söylüyor." dedi Maria.

"Pekala. O halde biz kalkalım."

Jadon ve Felix ayağa kalkıp kapıya ilerlediler.

"Teşekkür ederiz Bayan Heralds. Merak etmeyin katili bulacağız. Lütfen bizimle irtibatta kalın."

"Ben teşekkür ederim. İyi günler."

Maria arkalarından kapıyı kapattığında ikiside derin bir nefes verdiler.

"Onlara neden herşeyi anlatmadın?" dedi Luke.

"Yapamazdım. Katili biz bulacağız onlar değil! Ben odamda olacağım. Biraz dinlensem iyi olacak."

Maria gözden kaybolduğunda Luke pencereye yaklaştı. Polis arabası gidiyordu. O sırada yolda yürüyen kızıl saçlı kadın Luke'un dikkatini çekti. Dudaklarında sinsi bir gülümseme belirdi.

"Bugün cinayet işlemek için harika bir gün!"

Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin...


CİNAYET Where stories live. Discover now