Half-Infinite

859 62 36
                                    

Şimdi her tarafımız kağıt, kum, çakıl taşları ve delilik doluydu. Five ile kafa kafaya verip, gerekirse yine mantıklı, mantıksız var sayımlar yapıp en olası ya da kesin sonuca ulaşmaya çalışıyorduk.

"Five." dedim hala elimdeki teorilere bakarken.

"Efendim?" dedi Five. Onun da kafası hala önüne eğik şekilde, sayılarla cebelleşiyordu.

"Bir şey söyleyeceğim, sana acilen isim bulmamız lazım. Beş rakamı tamam iyi hoş favori rakamım zaten falan filan ama hepimizin ismi var, sen Five diye kaldın." derken elimdeki kağıt parçasını uzattım. "Bak bunlar isim önerileri."

Five ise durumu hiç ciddiye almayıp "Ha ha ha. Tamam, güldük, eğlendik yeter." dedi.

"Hadi ama nE? Bu isimleri düşünürken canım çıkmıştı. Bence sen kaybedersin." dedim ve sitemli bir yüz ifadesi takınıp tekrar işime döndüm.

Five ise hala umursamaz gibi davranırken ve işinden bir saniye bile kafasını ayırmamışken "Bak, Five gayet güzel bir is-" derken lafını kesip "Hadi ama Five, isminin anlamı five." derken Five istifini hiç bozmadan "En azından bana özel." dedi.

"Pekalaa sanırım şu gıcıklık savaşlarının devamı için yapıyorsun."

"Tam üstüne bastın."

Yaklaşık beş-on saniyelik bir sessizlikten sonra bu sessizliği sinirli bir şekilde nefes alışım bozdu. Çünkü biraz sonra Five'a uzun bir nutuk çekecektim...

"Buraya gelince neden böyle olduk Five?" Five o sırada çok şükür başını kaldırmayı akıl edebilmişti -sanırım o uzun konuşmanın geleceğini hissetmişti- "Yani bilirsin biz çok iyi anlaşırdık, birbirimize bütün sırlarımızı anlatırdık, gece gizlice kalkıp mutfaktan abur cubur alırdık, diğerleri - tabii bunlardan Klaus'u ayırıyorum- bizi dışladıklarında biz birlik olurduk... Şimdi neden sürekli aramızda bariz bir şekilde gerilim dolu bir soğukluk var?"

Son sözlerimi söylerken Five konuşmaya hazırlanıyormuşçasına yüzünü tamamıyla göreceğim şekilde döndü ve birkaç saniye, batmakta olan güneşe doğru baktı. Daha sonra tekrar yüzünü bana döndü ve "Çünkü kızgınım Morgan... Yani en başından beri haklıydın, sırf o yaşlı adama olan inadımdan dolayı kendi hayatımı yaktım. Yetmezmiş gibi senin hayatını da... Çok bencil davrandım. Bu yüzden kendime kızgınım, sana kızgınım..."

Ne? Neden bana kızgındı? Ne yapmış olabilirdim ki?

"Çünkü... Çünkü canının, zamanının kıymetini bilmiyorsun. Yani kendine bu kadar değersiz davranman çok saçma. Biliyorum senin bir suçun yok ama... Sonuç olarak her seferinde kendime sinirleniyorum..." dedi Five.

Ben ise adeta yavru bir kedi gibi onu dinliyordum.

"Bak Five. Buraya istemesem gelmezdim. Evet çok büyük bir hata yaptın, ama bunu bir şekilde düzeltebiliriz. O yüzden geçmişte takılı kalmaktansa şimdi ve geleceğe odaklansak işimizi daha hızlı bitirebiliriz. Şimdi mızmızlanmayı bırak ve çalış köle!"

Evet, evet biliyorum konuşmamı çok dokunaklı bitirdim.

Five kafasını elindeki kağıt parçasına eğmişken anlayabildiğim kadarıyla gülümsüyordu.

"Eee o zaman ismimi ne seçiyoruz?" dedi Five.

Ben ise yarı muzip yarı heyecanlı bir gülüş attıktan sonra, cebimden hızlıca uzun, isim listesini çıkardım.

"Bunlar direkt ülkedeki bütün isimler."

"Yo hepsi değil. Sadece erkek isimleri..."

Five bana beni öldüren bakışlar attıktan sonra elimdeki listeye bakmak için yanıma geldi.

Bu çocuğun da şu inadı olmasa iyi de neyse öhöm.

"Eee ne tarzda bir isim istiyorsun?" (Morgan)

"Bilmiyorum yani normalde isim seçerken isim verilecek kişiye pek sorulmaz diye biliyorum." (Five)

"Tamam pekalaaa. Sende Gilbert tipi var sanki"

"Yok hayır. Çok inatçısın."

"Um... Şeye ne dersin. Eee... Aidan?"

"Bunu daha önce bir yerde duymuştum amaa neyse eee başka?" (Five)

"Şey... Tom, Tristan..."

"Neyse zamanımızı ismimi bulmaya harcamayalım, boşver. Gün içinde aklımıza geldikçe düşünürüz."

"Ayynen." diye cevap verdim ve kafamı gökyüzüne çevirdim.

Güneş iyice gözden kaybolmaktaydı.

Five beni görüp "Evet ben de bir haftadır falan bu taşlık alanda yatıp kalkıyorum alışırsın." dedi.

"Allah'tan yanımda iki tane uykutulumu getirmiştim." (Morgan)

"Yani... nE? Hayır her şeyi anlarım. Ne bileyim hırka olur, ince bir yorgan falan olur ama uyku tulumu nedir?"

"Hadi ama adamım, ben pimpirikli bir insanım... Neyse şaka bir yana, yorganı nasıl sığdırmamı bekliyorsun?"

"Kızım o yarı sonsuz çanta değil mi?"

"Öyle, öyle de yer tasarrufu önemli tabii."

"E tabii ki" derken Five, ben de çoktan, şu konusu geçen uykutulumlarını çantamdan çıkarmaya başlamıştım.





Selaaam guyys. Bugün de kısa bir bölümle karşınızdayım. Neyseeh size iki soru sorçam şimdi;

1-Sizce Morgan karakteri nasıl biri, beğendiniz mi?

2-Five için isim önerileriniz var mıı? Belki, içlerinden "Uf tam Fivelık" dediğim bir isim olursa onu Five'ın ismi yapabülürüüm.

Hadi göşşürüüz... <3

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin