18

971 58 17
                                    


Çorbamız bitmişti. Hızlı bir şekilde ara sıcaklar servis edilirken biz hala tek kelime etmemiştik. Benim ellerim hala titriyordu ve buz gibiydi. Arada yüzüne bakayım diyordum, ne zaman baksam, beni izlerken buluyordum. Öyle yakışıklıydı ki...

Her gün öğle yemeğine gittiğim, evde yemek hazırlayacak halim olmadığında akşam yemeğine de kaldığım o kafede sık sık görürdüm onu... Bahçenin bir köşesinde, güneş gözlüğü, bilgisayarı ya da kitabıyla birlikte. O kadar sessiz, o kadar kendi halinde görünürdü ki... Ve ulaşılmaz. Bu yüzden olsa gerek, aklımın ucundan geçmemişti bu adamın, o adam olacağı galiba. 

Başımı tekrar kaldırdığımda, bu kez, göz göze gelmedik. Çünkü garsona teşekkür ediyordu. Neyse ki... En azından yüzüne, hayranlığımı gizlemeden, bakabileceğim bir kaç saniyem olmuştu. Defne Topal, Defne Topal olalı böyle güzel yüz görmemişti, arkadaşlar!

Aniden bana baktı. O kadar ani oldu ki hatta, salyalarımı silmeme vakit kalmamıştı. Beni, kendine bakarken görünce güldü.

"Merak ediyorsun, değil mi?"

Neyi? 

Ben bütün meraklarımı ve sorularımı unutmuştum çünkü şuan. Ve hiçbiri aklıma da gelmiyordu! Ne sorsam?! Ne soracağım?!

"Şey... Tabi... Ben, baya merak içindeyim. Nasıl oldu? Sen, beni nereden gördün de ne ara karar verdin böyle bir oyuna ki?"

"Oyun? Hayır, amacım oyun oynamak değildi. Ben... Elim ayağıma dolandı sanırım. Sana nasıl yaklaşacağımı, nasıl tanışacağımı bilemedim."

"Sonra da en klasik yolu seçtin. DM'den yürüdün yani."

İkimizde güldük. Gülünce kalın dudaklarının arasından, aşırı beyaz dişleri parıldadı. Ama sen böyle gülersen, ben aklımı nasıl toparlayacağım ki?

"Aklıma başka bir şey gelmedi. Tek bildiğim sana, artık bir şekilde ulaşmam gerekiyordu."

"Anladım... Yani, nasıl oldu peki? Bana karşı, nasıl başladı duyguların?"

Suyundan bir yudum aldı.

"Ben... Senin öğle yemeği yediğin o kafenin sahibiyim."

"Ne?!"

"Şuan, bulunduğumuz lokanta da yeni şubem. Farklı bir konseptte."

"Oha! Şey... Yani pardon ama konsept baya bi farklıymış gerçekten. Orası şirin bir kafe. Burası ise... Sanırım, seninle tanışmamış olsak böyle bir yere gelemezdim."

Görgüsüz gibi görünmemek için zengin olup olmadığını soramadım tabi ama görünen köy de pek klavuz istememişti zaten. 

"Ben... Öyle, hesap kitap filan yaparken gördüm seni bir gün. Anlatmıştım sana, çocuklarla yemek yiyordun. Sonra arkadaşlarınla, bazen yalnız, bazen mutlu, bazen üzgün... Tek derdim sen oldun. En büyük işim öğlen saatinde bir güneş gözlüğünün arkasına sığınıp seni izlemek oldu... Sana gelen yemeği önce kendim kontrol ediyordum hep. Karnını doyurduğundan, iyi yemek yediğinden emin olmak için. Eğer canın sıkkınsa kahvenin yanında daha fazla çikolata gönderiyordum mesela. Hiç sekmez, hep gülümsedin buna. Bilmeden, bütün çalışanlarıma maskara ettin beni, Defne. Her geç kaldığında ya da gelmediğinde deli oluyordum. Ortalığı birbirine katıyordum. Ah ah..."

Haline güldü sanırım. Ben... Böyle bir varlığın, bana karşı hissettiği şeylerin şokunu yaşıyordum hala...

"Benimle eğlenmiyorsun değil mi?"

Gözlerini devirdi.

"Defne!"

"Kızma ya! Ne bileyim, daha önce böyle bir ilgi alaka görmedim, ben! Hepsi şaka gibi geliyor. Yani aylarca uzaktan izlemişsin, sonra o kadar yazdın bana, şimdi burası... Bu kadar emek filan! Benim, alışık olduğum şeyler değil!"

Gülmemek için çabalarken dudağının kenarını kaşıdı. Gözleri çapkınca beni taradığında nöbet geçiriyorum sandım! Beyin kanaması ya da kalp krizi geçirmeden kalkabilecek miydim acaba bu masadan?

"Merak etme... Artık alışırsın... Alıştırırım."

İşin zor değil emin ol. Ben, şimdiden alıştım sanırım sana. Yine de hemen atlamamalıydım.

"Diyosun?"

Allah'ım, biri masayı kafama geçirebilir mi ya?! 'Doyoson' ne, ne bu? Benim sesimin, böyle cilveli bir tonu vardı da ben niye bilmiyordum acaba şimdiye kadar? 

"Diyorum."

Közlenmiş mantarı tüm olarak ağzıma soktum. Nasılsa komik duruma düşmelerin, kraliçesiydim. Alışsa iyi ederdi o da. Duygularımı, düşüncelerimi okuyormuş gibi yüzümü izledi bir kaç saniye. Sonra yeniden güldü.

Hass*ktir ya!

Beklenmedik | texting.Where stories live. Discover now