Diamond Girl

1. Perde

İlk bölümü 3 yıl sonra düzenledim ve yeniden yayımlıyorum. Kısa bölümler olacak çünkü 3 yıldır hiçbir şey yazmıyorum ve çok pörsüdüm. Bazı yerlerde sizi boğarsam affoluna canlarım. Bu sene YKS'ye hazırlanıyorum o yüzden çok sık bölüm gelmeyecek ama sınavdan sonra burası patlayacak diyebilirim. Lütfen bu süreçte kitabımı desteklemeyi ve arkadaşlarınıza tavsiye etmeyi unutmayın. İyi okumalar dilerim.

Teknoloji dünyayı hakimiyeti altına aldı, tüm insanlık teknolojiyi kendine köle etmesi gerekirken insanlık teknolojinin kölesi oldu. Artık savaşlar tankla topla tüfekle değil, tek bir düğmeye basılarak atılan nükleer silahlarla yapılıyor. Eskiden alışveriş için dışarı çıkanlar şimdi bir tıkla siparişi evine getirtiyor, eskiden bir yere insanlar ya yürüyerek ya at arabasıyla giderken onların yerini arabalar, uçaklar, feribotlar, motosikletler aldı. Bilimle beraber teknoloji de hızla ilerledi.

Mesela bitkilerde 'aşılama' denilen sağlıklı ve verimli bir bitki elde edebilmek için iki bitkiyi birbiriyle birleştirme diye yeni bir yöntem bulundu. Bazı çiftlik işletmecileri daha çok yumurta ve daha fazla tavuk eti elde etmek için tavuklara hormonları basarak hayvanları büyütürler ve onları bir kafeste kapatırlar. Bu tavuklara hatta 'çiftlik tavuğu' da denir.

İnsanoğlu hayvanları esir aldığı gibi aklını da esir almıştır. Kendi aklıyla kendi esaretinin fermanını imzalamış, teknolojiyi kullanarak doğayı kendine mecbur bırakmıştır. Akıllı telefonlar ele geçirdi tüm evleri, ticareti, arkadaşlıkları, komşulukları...
Artık dışarı çıkmak yerine internetten alınıyor kıyafetler mesela, arkadaşlarla buluşmak yerine Whatsapp, İnstagram, Snapchat gibi uygulamalarla yok oldu arkadaşlıklar, göz göze kurulan temas anında oluşan etkileşimler... Yok oldu insanların parfümlerinin kokusu, kayboldu gözlerden kitap satırları ve kokulardan yeni bir kitabın kokusu.

Teknolojiyle beraber güzel şeyler de oldu tabii. Mesela kanser tedavisi için radyoterapi ve kemoterapi bulundu. Bazı hastalıkların aşısı bulundu, sağlıklı bir nesil hediye edildi topraklara. Bir de bebek sahibi olamayan insanlara yardım elimi uzattı teknoloji. Tüp bebek tedavisiyle çağrı verdi çocuksuz ailelerin yardım çığlıklarına.

Lara da o yardım çığlığının arasında dünyaya gelmiş bir bebek. Ama diper bebeklerden farklı olarak gözleri görmeyecek şekilde dünyaya gelmiş bir kız olmasına karşın hayata dört elle sarılmış, paşalarından mutluluk akan dünya güzeli bir kız.

Annesi kutuları taşırken yine annesinin paçalarına yapışmış bu minik kız. Annesi 'My hun, please leave my trousers.'(Balım, lütfen pantolonumu bırak.) dese de bırakmadı annesini.

- Mom, I don't wanna go to Turkey. I want to stay United States. Please dont go there. (Anneciğim, Türkiye'ye gitmek istemiyorum. Amerika'da kalmak istiyorum. Nolur oraya gitmeyelim.)

Derin bir nefes vererek elindeki kutuyu bıraktı ve onun boyuna gelerek omuzlarını tuttu annesi.

- My hun, Turkey is your hometown. Your dad was born in there. He grew up in there. Just like you were born and free up in America. Don't you wonder your dad's hometown? (Balım, Türkiye senin babanın memleketi. Baban orada doğdu, orada büyüdü. Tıpkı senin Amerikada doğup büyümem gibi. Babanın memleketini hiç merak etmiyor musun?)

- Yes, I wonder Turkey too much, but I love my home and I don't want to leave Max. She is still small so much and I think the staying in here is more enjoyable than travelling. Turkey is so beatiful, I am sure that. But I am afraid of people will make fun of my blind. (Evet Türkiye'yi çok merak ediyorum. Fakat ben evimi seviyorum ve Max'i bırakmak istemiyorum. O daha çok küçük ve bence burada kalmak seyahatten daha eğlenceli. Türkiye çok güzeldir bundan eminim. Fakat insanların benim körlüğümlealay etmesinden korkuyorum.) der ve 5 senedir kapalı gözlerinden akan yaşlar, Lara'nın yanağını hafifçe ıslatarak beyaz parkeye düşer.