13.bölüm

89 61 0
                                    

İyi okumalar💙

Acılar her zaman bizim mutluluğu daha iyi hissetmemiz ve değerini bilmemiz için olmalıdır

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.

Acılar her zaman bizim mutluluğu daha iyi hissetmemiz ve değerini bilmemiz için olmalıdır.

Ben defalarca acı çektim ama ikizlerle tanıştığım zaman onlarla güldüğüm her vakit mutluluğun değerini daha da iyi anladım. Çok değil sadece bir on beş dakika önce eskiden açılan acı dolu yaralarım tekrardan açılacaktı. Belki de açılmaya başlamıştır ama şu anda daha taze olduğu için hissetmiyorumdur.

Bir on dakika kadar parkta oynayıp sonra Gökçe'ye Berke'ye ve Nur'a veda edip dört kız beraber eve doğru yürümeye başladık. Yolda masal istediklerinde bu sefer kendi aklımda yazığım bir hikayeyi anlatmayı başladım.

-bir varmış, bir yokmuş. Dünyanın en güzel köyünde bir kız yaşarmış. Bu kız o kadar güzelmiş ki prensesler onu kıskanırmış. Ama bu kız güzelliğini hiç umursamamış. Kızlarla beraber bebekle oynamak yerine erkeklerle beraber top peşinde koşmak istermiş ama köyün erkekleri onu kız olduğu için oyuna almazmış.

Bu kız büyümüş genç bir kız olmuş. O büyüdükçe prensesler daha da kıskanmış, erkekler ona daha çok hayran olmuş. Bir gün bu kız erkeklere ok atmayı öğreten bir adam görmüş. Ve ona ilk görüşte aşık olmuş ama adam onu hiç fark etmemiş. Haftalarca hep aynı saatte onu izliyormuş. Küçük erkekler ok atmayı öğrenmeye başladığında kızda öğrenmek istemiş ama yine dışlanacağını bildiği için yanlarına gidememiş.

Haftalar sonra bu kız bir anlık gelen bir cesaret ile adamın yanına gidip böyle sormuş" acaba bana da ok atmayı öğretir misiniz?" Adam soruyu soran kıza baktığında ilk görüşte aşık olmuş kıza. Sonra konul etmiş. Adam her gün diğer erkeklerle beraber ona da ok atmayı öğretmiş. Sonra günlerden bir gün. Adam kıza, onu sevdiğini söylemiş ve kız da onu sevdiğini söylemiş. Sonra da beraber dünyanın en güzel köyünün en uyumlu çiftti olmuşlar...

-ya çok romantik. Bu masalın ismi ne Aydilek abla?

-bu masalın ismi gerçek aşk olsun Defne'cim

-ben de büyüdüğümde o kız gibi olmak istiyorum

-sen köyün güzeli değil dünyanın güzeli olacaksın Ayla'cm. Hepiniz öyle olacaksınız. Ama unutmayın önemli olan dış güzellik değil kalbin güzelliği.

-unutmayız değil mi kızlar?

-unutmayız.

İkizlerin beraber söyleyişi istemsiz olarak dördümüzü de güldürmüştü. Eve yaklaştığımız da cebimde titreyen telefon ile elimi cebime attım. Arayan Su Hanımdı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

-alo Su Hanım.

-canım ben evin önüne geldim de sanırım siz daha gelmediniz.

-biz de yoldayız Su Hanım eve yaklaştık.

-tamam o zaman ben eve geçiyorum sen eve çıkarır mısın kızları?

-elbette Su Hanım.  

-görüşürüz

-görüşürüz.

Telefonu kapatıp ikizlere döndüm.

-anneniz aradı eve gelmiş şimdi sizi ona götüreceğim.

-yubbi.

Kızlar sevinç ile bağırırken apartmana girmiştik. Önce üst kata çıkıp ikizleri bıraktık. İkizler içeri girdikten sonra Su Hanım bana maaşımı verdi. Vedalaştıktan sonra Defne'yle beraber aşağı kata inip eve girdik.

-ee Defne'cim şimdi ne yapalım.

-bilmem, sence ne yapalım.

-bence hava güzelken bir duş alalım.

-olur, şey Aydilek abla zahmet olmazsa sen beni yıkar mısın? Birilerinin benim saçımı şampuanlamasını çok özledim.

Buruk bir gülümseme ile Defne'ye baktığımda, bir kere daha yalnızlığın ne kadar acı olduğunu anladım.

-elbette yıkarım. Sen istediğin her zaman ben seni yıkarım.

-teşekkür ederim.

Defne'yle biraz daha konuştuktan sonra banyoya geçtik. Banyoda köpük partisi yapıp kahkaha atıyorduk. Duşa daha girmediğim halde ben de baştan aşağı sırılsıklam olmuştum.

-hadi bakalım duşumuzun sonuna geldik. Şimdi seni kurulayalım sonra bir güzel giydirelim sonra de ben geçeyim duşa.

-tamam ama benim burada kıyafetim yok ki.

-benden giyersin olmaz mı?

-olur ama bana olur mu ki?

-olmazsa oldururuz.

Defne'yle banyodan çıkıp odama girdik. Önce saçlarını havlu ile suyunu aldık sonra da havluyu sarıp kafasında durmasını sağladım. Dolabı açtığımda içinden bana küçük gelen bir iç çamaşırını aldım. Sonra da Defne'ye elbise gibi olacağını düşündüğüm bir t-shirt aldım.

Kıyafetleri Defne'ye giydirip onu yatakta uzandırdım. Çok yorulmuş olmalı ki gözleri kapanmak üzereydi. Üzerini örtüp odadan çıktım. Banyoya girip kendimi ılık suyun altına attım. Çok fazla oyalanmadan duştan çıktım ve havluya sarıldım. Banyodan çıkıp odama gittim. Defne uyuya kalmıştı. Ben de saçımı havlu ile sarıp üzerime pijamalarımı giydim. Başımdaki havluyu çözüp tepeden bir topuz yapıp odadan çıktım. Evde ne yapacağımı bilemezken mutfağa gittim. Hafiften dağılmış olan mutfağı toparladım. Sonra çaydanlıkta ki su kaynasın diye altını açtım.

Su kaynarken çekmeceden çıkardığım neskafeyi bir kupa bardağa boşalttım. Üstüne suyu döküp iyice karıştırdım. Salona geçip yarışma için aldığım kitaplardan en kalının elime aldım. Kitap bana göre çok kalın değildi sadece iki yüz sayfaydı. Kitabın ilk cümlesini okuduktan sonra çalan kapı ile kaşlarım çatılmış bir şekilde başımı kitaptan kaldırdım. Kitabı sehpanın üzerine koyup. Ayaklanarak kapıya gittim. Kapı deliğinden kimin geldiğine baktığımda annemin geldiğini gördüm. Derin bir nefes aldım ve kapıyı açıp açmamak arasında kaldım. En sonda Defne'nin herkes ikinci şansı hak eder cümlesi geldi. Eğer şimdi bir şans vermezsem gelecekte keşke verseydim diye bilirim.

Defne'nin cümleleri ile ona ikinci şansı vermeyi kabul ettim ve ona kapımı araladım

🦋

Yorgun KelebekTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang