Hoseok yerden kalkıp alev almış sinirli bakışlarıyla hızlıca okulun çıkışına giderken onu durdurmaya çalışan öğretmenlere karşı gelmişti. Aslında sinirli biri gözükmekten çok pişman ve üzgün görünüyordu. Fakat o an kimse bunu fark edebilecek kafada değildi.
Hoseok gittikten sonra Jeongguk ve Taehyung, Bora'ya okulu gezdirmek için birlikte masadan kalkmış, Namjoon ise dersi olduğunu söyleyip kampüse doğru yol almıştı. Yoongi ve Jimin baş başa kaldıklarında ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Çünkü Yoongi'nin dersi bir saat sonra başlayacaktı ve o saate kadar ikisinin de yerine getirmeleri gereken bir sorumlulukları yoktu.
Hava da iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Şubat ayının sonlarında oldukları için havalar oldukça dengesiz seyrediyordu. Jimin'in soğuktan titrediğini fark eden Yoongi için de bu son nokta olmuştu.
"Hadi, kampüsün içindeki kafeteryaya gidip sıcak bir şeyler içelim. Titriyorsun."
Aslında Yoongi de titriyordu fakat bu yalnızca soğuktan değildi. Az önce yaşananlardan ötürü de büyük bir şok içerisindeydi. Hoseok'un böyle bir insan olmadığına emindi ve duyduklarıyla gördükleri, düşündüklerinin aksini söylerken bu duruma şaşırmadan edemiyordu.
Jimin kafasını salladığında birlikte ayağa kalktılar ve kafeteryaya doğru yürümeye başladılar. Etraflarındaki insanlarsa ikisinin arkasından fısıldamakla meşguldü.
"Min Yoongi o kadar korkak ki kendi intikamını bile arkadaşları alıyor. Yazık..."
"Hoseok'un önünde bir bebek gibi ağlayacağına onun yüzüne sert bir yumruk geçirmeliydi. Tanrı'm..."
Yoongi her zaman yaptığı gibi bir şeyleri duymazdan gelmek istiyordu fakat bu sefer onun için bile zordu. Yoongi korkak biri değildi. Yalnızca fazla nazik ve kırılgan bir yapısı vardı. İstese Hoseok'u tek yumrukta yere indirebilirdi, fakat yapmamıştı. Kavgalar ona göre değildi. Bir insanın yüzünde açtığı yaradan çok, kalbinde açtığı yarayla ilgilenirdi o.
Jimin kolunu Yoongi'nin omzuna atıp onu kendine çekerken derin bir nefes aldı. İnsanların Yoongi hakkında söyledikleri sinirini bozmuştu. Yoongi güçlü bir insandı. İkisi tanışalı çok olmamıştı fakat Jimin bunu fark edebildiğini düşünüyordu.
Jimin'in kolu altında küçücük hissetmişti Yoongi. Sesini çıkarmadan yürürken kendisine temas eden oğlanın küçücük bir dokunuşuyla bile onu ne kadar mutlu edebildiğini fark etmişti.
İnsanların dediklerini duymazlıktan gelerek kafeteryaya vardıklarında ikisi yapışık bedenlerini ayırıp utangaç bir tavırla birbirlerine bakarak gülümsediler.
"Ne içmek istersin?" diye sordu Yoongi. "Sıcak çikolata?"
Jimin kafası karışmış gibi karşısındaki oğlana baktı. "Sıcak çikolata da ne?"
Yoongi sıcacık gülümsedi ve Jimin'in anlayabilmesi için ona açıklamaya başladı. "Çikolatayı eritiyorlar ve içecek haline getiriyorlar. Sana temin ederim ki tadı enfes. Denemek ister misin?"
Çikolatanın eritilmesi Jimin'in ilgincine gitmişti fakat denemek de istiyordu. Yoongi sevdiyse güzel olduğundan emindi. Hızlıca kafasını salladı. Yoongi sipariş alan bir garson ciddiyetiyle Jimin'i yuvarlak masalardan birine oturtmuş ve siparişini hemen getireceğini söyleyerek kasaya doğru ilerlemişti. Jimin ise heyecanla sıcak çikolatasını beklemeye başlamıştı.
Tam o sırada yanına oturmasını beklediği kişi Yoongi değil de hiç tanımadığı bir oğlan olunca tombul dudaklarını araladı ve masaya gelen davetsiz misafire şaşkınlıkla baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
music box, yoonmin ✓
FanfictionYoongi, hediyelik eşya dükkânında bulduğu sıradan bir müzik kutusunun hayatını değiştirebileceğini tahmin bile edemezdi. 15.03.2020 - 08.07.2020