Papatyalar Diyarı

331 14 10
                                    

Bahçede tek başıma yürümeye devam ederken, bir yandan da bahçenin içinde ki parkta oynayan çocukları izliyorum. Kafalarında hiçbir düşünce olmadan nasıl mutlu olduklarını düşünüyorum. Bunu nasıl başardıklarını düşünüyorum.

Geçen hafta 309 numarada ki kızı bir daha görmedim. Zaten göremezdim. O zamanlar son saatlerini yaşıyormuş. Kilosu 30'lara kadar inmiş ve kız daha fazla dayanamadığıyla ilgili bir not bırakarak o gece intihar etmiş. Bahçede ilerlemeye devam ederken boş banka oturdum ve boş bakışlarımla etrafı izlemeye devam ettim. Burada ki çoğu insan ya şişmanlıktan ya ailevi nedenlerden dolayı depresyona girenlerden ya da doğuştan problemi olup da gelen insanlar. Hiçbiri, hiçbirimiz isteyerek gelmedik. Ya da bir nebze yaptıklarımızdan dolayı diğer insanlardan ayrı tutulmak istememizden dolayı yaptık her ne yaptıysak.

Banktan kalkarak rehabilitasyonun içine giriyorum. Yine o iğrenç hastane kokusuna benzer kokularla yemek kokuları karışmış. Saatime bakıyorum daha yemek saatine 2 saat olduğunu görüyorum. Koridorlarda yürüyerek odamın bulunduğu yere geliyorum. Kendi cehennemime adımımı atıyorum. 313 numaralı hasta olarak nitelendirilen kişi benim. İçeri girince her şeyin tekrar aynı olduğunu ve hiçbir zaman değişmeyeceğini görünce tekrar hayal kırıklığına uğruyorum. Bunu her gün yaşıyorum yine de her zaman bir gün odaya girdiğimde annemi görerek ona sarılacağımı hayal ediyorum.

Geçip yatağa oturuyorum ve kenardaki okumaya başladığım kitabı elime alarak kaldığım sayfayı açıyorum. Bir süre okuduktan sonra kapı tıklatılarak açılıyor. Doktorumun geldiğini görünce kitabı kenara bırakıyorum.

''Günaydın duru. Bugünkü tahlillerin iyi gibi görünüyor. Nasılsın bugün? '' diyerek her gün rutin olarak sorduğu soruları tekrar sormaya başlıyor.

''Günaydın. İyiyim teşekkürler.'' Hep aynı şeyleri söylediğimden doktor günlük ilaçlarımı bırakıp gidiyor.

İşte bu benim hayatım olarak nitelendirdiğiniz şeyler. Sizin garipsediğiniz şeyler benim rutin olarak yaptığım şeyler olmuş durumda.

Odadan çıkarak yemekhaneye gidiyorum ve bize ayırılan yemek yerinden tabağımı alıyorum. Her günkü gibi yine bir elma iki kaşık fasulye çorba yanına bir kutu süt ve iki dilim ekmek. Bu 98 kilo olan hastalara verilen bir öğünlük yemek. Boş masaya oturarak yemeye başlıyorum. Yine tatsız tuzsuz yemekleri yerken boğazımdan geçmiyorlar gibi hissediyorum.

Yemeğimi bitirerek tabağı yerine koyarak yemekhaneden çıkıyorum. Saatime baktığımda 15 dakika sonra toplantı birliğine gitmem gerektiğini anlıyorum. Hızlı bir şekilde toplantı birliği yazan odaya giriyorum ve bir anda herkesin gözleri bana çeriliyor.

''Yine geç kaldın Duru, geç otur.'' Doktorumuzun her gün dediği şeylerden birini daha duyunca hiç konuşmadan yerime geçiyorum. Konuşmalara devam ediyorlardı. Birden doktor bana dönerek,

''Duru hadi sende buraya gelmeden önce en çok güldüğün anını paylaş.'' Diyerek yanıtımı beklemeye başladılar.

''Genellikle ben gülmem, insanlar benimle dalga geçince gülerler. Teşekkürler.'' Diyerek oturdum.

Herkesin garipser bakışlarına maruz kaldığımı hissediyordum. Açıkçası her zaman olan bir şey olduğundan artık bu bakışlara karşı vücudum ve hislerim tolerans geliştirmişti. Kısacası böyle bakanlara karşı ne bir utanma ne bir gücenme hareketinde bulunuyordum.

Yine insanların saçma hayallerini dinleyerek 2 saatimi harcıyorum. Bir an önce kendi cehennemime gitmek için sabırsızlanıyorum. Kendi cehennemim, kendi cennetim... Her şeyim bu odadan ibaretti. Çünkü hayatım bu odadan ibaretti. Ben bu hayatı yaşıyordum. Çünkü hayat olduğu gibidir, olması gerektiği gibi değil.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Şişmanlar ÜlkesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin