Yatağımda üstü açık bir şekilde yatarken ateşten dolayı titreyip duruyordum. Turan'ın birkaç dakika önce bana içirdiği nane limon kendimi daha iyi hissetmeme sebep olsa da ateşim düşmemişti. Oysa ateş düşürücü bir ilaç bile içmiştim. Gözlerimi kapatmaya çalışırken Turan'ın içeride ne yaptığını merak ettim. Mutfaktan dolapların açılıp kapanma sesleri geliyordu ama bana kesin bir dille yatmamı söylediği için kalkıp bakamıyordum da.
Bir öksürük dalgası ile sarsılırken bacaklarımı kendime çekip yattığım yerde büzüldüm. Tam gözlerimi kapatmıştım ki ayak seslerini duyunca tekrar açtım ve odamın kapısından giren adama baktım. Elinde tutuğu büyük kase de neyin nesiydi?
"O da ne? " derken elinde ki kaseyi yatağımın başında ki komodinin üzerine koyuşunu izledim.
"Mutfağını biraz kurcaladım, kusura bakmayacaksın artık" dediğinde yüzümde büyük bir gülümseme oluştu.
"Önemli değil, sakladığım bir şey yok" derken öksürüp yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama izin vermedi.
"Neden kalkıyorsun, yatsana"
"O kadar kötü değilim ki, hem bu ne?" derken içinde su ve buzların olduğu kaseye baktım.
"Ateşin var. Annem ateşimiz çıkınca ıslak bez koyardı alnımıza, aklıma bu geldi" dediğin de gülmeye başladım.
"İyiyim gerçekten, o kadar kötü değilim"
"Çok solgun duruyorsun." Dedikten sonra elini başıma koydu ve "Ateşin de var" dedi. "Hadi uzan, şu bezleri koyalım işe yarayacaktır"
"Gerek yok gerçekten" bana ters bir bakış atıp suyunu sıktığı bezi alnıma koyuşunu izledim. Onun karşısında böyle yatıyor olmaktan biraz utandım o an. İlk defa bir erkek odama girmişti ve bana bakıyordu, bu çok garip geldi o an bana
Yatağımın köşesine oturmuş adama bakarken o da dikkatle yüzüme bakıyordu. Bakışları o kadar dikkatliydi ki utansam da ondan çekemedim. Aslında gerçekten çok ciddi bir şeyim de yoktu, sadece biraz ateşim ve öksürüğüm vardı. Yarına daha iyi olacağımdan da emindim ama Turan bana böyle dikkatle bakınca sanki kendimi çok hastaymış gibi hissediyordum.
"Üşüyor musun?"
"Biraz" dedikten sonra onun alnımda ki bezi tekrar ıslatıp koymasını izledim bir süre sessizce "Bunu yapmana gerçekten gerek yok, eminim yarına kendimi toparlamış olurum. Eğer işin falan varsa da gidebilirsin" dedim, gitmesini hiç istemesem de ama ona yük olmakta istemiyordum.
"Bugünümü sana ayırmıştım zaten Umay, yani bir işim yok" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsememi gizlemeye çalıştım ve bakışlarımı ondan kaçırdım. Alnımda ki bezi alıp yattığım yerde doğrulurken, "Kahvaltı yapmadın kahvaltı hazırlayayım sana" dediğim de kaşlarını çatıp elimdeki bezi alıp buzlu suyun içine geri bıraktı ve bana dönüp omuzlarımdan tutup geri uzanmamı sağladı.
"Kızım sen uyusana biraz. Hastasın hala kahvaltı diyorsun."
"Ama kahvaltı yapmadın"
"Umay"
"Kendimi kötü hissediyorum, sana yük oluyormuş gibi. Gerçekten ciddi bir şeyimde yok ki ayakta atlatırdım ben" dediğim de ıslattığı bezi başıma koydu ve "Kapat gözlerini" dedi.
"Ama –"
"Bana yük olduğun falan yok Umay, istemesem burada olmazdım. Hadi şimdi kapat gözlerini biraz uyu kendini daha iyi hissedeceksin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım. "Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim ban...