3 |☭

1.1K 165 155
                                    


Teleferik
__



Jimin:

Kafenin şirin havası sunulan haber sayesinde yok olmuş yerini sessiz bir kasvete bırakmıştı. Bir yudum aldığım şekerli sade kahvem damağımda hoş bir tat bıraksada ikinci yudumu almak için bir hamlede bulunmamıştım. Aklıma üşüşen tilkileri def etmek istesemde yanımdaki Hoseok'un gerilen omuzları bana hiç yardımcı olmuyordu.

Cevabını tahmin ettiğim soruyu sormak için boğazımı temizleyerek Hoseok'un dikkatini üzerime çekmiştim.

" Hoseok, bana gideceğimiz kasabanın haberdeki kasaba olmadığını söyle."

Parmaklarını kahve fincanının etrafında gezdirmeye son versede bu seferde eline aldığı bıçakla önündeki krebe eziyet ediyordu. Krebe gelişi güzel attığı bıçak darbeleri hem beni hemde yaşlı adamı rahatsız ettiğinde buna bir son vermek için bıçağı kavrayan elini tutmuştum.

" Hoseok! Cevap versene."

" Birazdan bineceğimiz tramvay bizi haberdeki kasabaya götürecek."

Tedirgin ama aynı zamanda kararlı çıkan ses tonuyla konuştuğunda dudaklarımdan dalga dolu bir 'hah' nidası dökülmüştü.

" Hoseok söylesene bu habersiz tatil planın daha ne kadar boktanlaşabilir? "

Suratıma bakmaya devam ederken bende çenemin altına yerleştirdiğim elim ile onu işaret ederek konuşmaya devam ettim.

" Hayır birde gözlerine bakınca planladığın tatili uygulamak için son derece kararlı olduğunu görüyorum."

Söylediklerimin saçma olduğunu düşünerek kafasını sağ tarafına döndürüp alaycı bir şekilde gülmüştü, tabi bu gülüşün altında gizlenmiş bir sinirde vardı.

" İlk defa geldiğimiz bir ülkede kiraladığım ev dışında gidebileceğimiz hiç bir yer yok Jimin. Ne yapmamı bekliyorsun?"

" Bir halta kalkışmadan önce güzelce araştırma yapmanı beklerdim. Mesela katiliyle meşhur olan bir kasaba yerine yaşlı bunakların ve birazda çıtır kızların olduğu bir kasaba kulağa hoş geliyor. "

İğneliyici konuşmamın ardından gizlediği siniri ile bir anda beni karşı karşıya getirmişti.

" Tanrı aşkına Jimin!"

Bir anda kafeyi saran Korece kelimeler herkesin dikkatini çekerek bize bakmalarını sağlamışken Hoseok bir nebze olsun sakinleşebilmek için gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp vermişti. Genellikle bu hareketi Hoseoka karşı hep ben yapardım, demekki gerçekten sinirlenmişti.

" Jimin, yaklaşık üç gün önce olan bir cinayeti şuan gün yüzüne çıkarmaları benim suçum değil ve tanrı aşkına sırf senden habersiz planladığım bu tatil için her boka beni suçlayıp durma!"

Evet, emri vakilerden hoşlanmadığım için biraz Hoseok'un burnundan getirdiğim doğruydu, yada kapanmayan bovulum için ne bileyim uçağın türbilansa girmesinde bile Hoseok'u suçladığımda doğruydu ama şuan tam idrak edemiyordu galiba. Birazdan kendi ayağımız ile piskopat bir seri katilin yanına gidecektik.

Daha fazla Hoseok ile tartışmak istemediğim için önümde soğumaya yüz tutmuş kruvasanımı elime aldığım bıçakla kesmiştim. İçinde akan vişne marmelatının kırmızısı bana beyni patlamış bir cesetten süzülen kanı anımsatmıştı.

§§§

Sabah yağan kar taneleri şimdi biraz daha iri bir şekilde bindiğimiz tramvay'ın camlarına çarpıyordu. Hareket eden tramvay sayesinde gerimizde bıraktığımız kar tanelerine bir yenisi daha eklenirken huzur bulacağım bu görüntü beni mümkünatı varmış gibi daha çok geriyordu. Elim kolum bağlı savunmasız bir şekilde bile bile kendimi tehlikeye atıyordum, derin bir nefes veren Hoseoka gözlerimi diktiğimde onun gözlerininde bende olduğunu gördüm. Gözlerimdeki endişeyi gördüğünde güven verircesine elimi tuttu.

TWİSTED ☭ GAME Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin