Küçük Bir Hediye

396 28 1
                                    


Günler günleri kovalarken ben yine suskundum hala kimseyle konuşmamıştım. Bana üst katta ve denizi gören güzel bir oda hazırlamışlardı. Bazen uzun uzun denizi seyrederdim. İçimdeki hüzün dalgalara karışıp uzaklaşırdı. Bazen de evin küçük bahçesindeki armut ağacının altında oturur ve doğayı dinlerdim. Dışarıdan gelen çocuk sesleri ve ağacın tepesinde öten kuşlar Emel teyzenin çiçeklerinin üzerine konan arıların sesleri birbirine karışırdı. Ağacın yapraklarının bile önüne geçemediği güneş ışınları tenime vurduğunda yaşadığımı anlardım. Çünkü güneş tenimi yakardı ve bu bir yaşam belirtisiydi. Yaşamam gerekiyordu ve ben nasıl yapacağımı bilmiyordum.

O an mavi bahçe kapısını usulca açıp bahçeye girmişti. Kullandığı bisikletini duvara yaslayarak bana bakmıştı. Ben onu görünce yine başımı yere eğmiş ve pelüş ayıcığın kollarını çekiştiriyordum. Usulca yanıma geldi ve oturdu. Elindeki paketi bana uzattı. Ben şaşkınca başımı kaldırmış onun yeşil gözlerine bakmıştım. Bana hediye almıştı. Gülümseyerek paketi almamı söylemişti. "Küçük bir hediye beğenirsin umarım Gülnihal" demişti.

İstemsiz bir şekilde gülümsediğimi hatırlıyorum. Adımın onun dudaklarından dökülüşü öyle güzel gelmişti ki adımın güzel bir ad olduğuna karar vermiştim. Usulca bana verdiği paketi açmaya koyuldum. Bir kitap çıkmıştı içinden. Adı ise manidar gelmişti. Sanki benim kalbimden geçen kelimelerin karşılığı idi bu. Turgenyev "İlk Aşk" adlı kitabıydı. Bu kitabı daha önce okumuştum. Hatırladığım kadarıyla sonu hüsranla biten bir ilk aşk kitabıydı. O an o kitaba ve adının güzelliğine sevinmiş olsam da daha sonra öğrenecektim ilk aşkların hep hüsran olduğunu.

"Annem söyledi. Kitap okumayı severmişsin. Umarım seversin bu kitabı" demişti.

Ben usul usul kitabın sayfalarını gözden geçirdim. Neden bunu seçtiğini sormak istemiştim ama yine sustum. Bir süre yanımda oturdu ve bana söylediği sözle bakışlarımı tekrar onun gözlerine çevirmiştim. "Geri dön Gülnihal" demişti. Ne demek istediğini anlamadığımı bakışlarımdan fark etmişti ve açıklama gereği duymuştu.

"Acın büyük biliyorum. Katlanman çok zor. Ama geri dönmelisin yaşamaya hayatta kalmaya geri dönmelisin. Ömrün boyunca böyle susarak yaşayamazsın. Geride sen kaldığın için kendini cezalandırmayı bırak artık. Onlar gittiler ama ölmediler" demişti. Ben bir an öfkeyle kaşlarımı karartmıştım. Nasıl ölmemişlerdi onlar öldüğü için ben şu anda onun yanında bulunuyordum.

Öfkeli olduğumu anlamıştı. Hafif tebessüm ederek "Çünkü sen yaşıyorsun" demişti.

"Sen hayatta olduğun sürece onlarda seninle birlikte yaşayacaklar. Senin anılarında var olduğu sürece onları ölü sayamazsın. Onlar için yaşamalısın. Sen yaşadıkça onlar var olacaklar. Bu yüzden sana yalvarıyorum geri dön ve hayatını yaşa" demişti.

O an yine gözlerimden ılık ılık damlalar akmaya başlamıştı. Haklıydı ama benim yaşamaya gücüm yoktu. Usulca bana yaklaştı ve başımı avuçlarının içine aldı. Avucunun içi sıcacıktı. Belki de havaların sıcaklığındandı bilemiyorum. Gözlerimden damlayan yaşları başparmaklarıyla usul usul kuruladı. Ben ise onun gözlerine gözlerimi kilitlemiş onun karşısında aciz küçük bir kız çocuğu olduğum için kendime kızıyordum için için. Bana dokunduğu ilk andı bu. Ona ilk defa bu kadar yakındım ve kalbime akan ilk aşk sızıntısının sahibi olduğunu ve o an içime ılık ılık onun aşkının aktığının farkında değildi üstelik.

Şimdi düşünüyorum da keşke bunu bana yapmasaydı. Keşke bana hiç iyi davranmasaydı ve bana o kitabı almamış olsaydı. Belki de ona olan aşkım alevlenmeden küllenip sönerdi ve ben onun aşkından dolayı hiç acı çekmemiş olurdum. Ama yapmıştı işte bana iyi davranmış ve hep yanımda olmuştu. Ona delice aşık olmama izin vermişti.

Ellerini usulca yanağımdan çekti ve "Başaracağını biliyorum Gülnihal. Başarman için sana yardım edeceğim ve hep yanında olacağım" diyerek avuçlarından daha sıcak olan dudaklarını alnıma götürmüş ve küçük bir buse kondurmuştu. O küçük bir kızı teselli etmek için ona bir abi şefkati ile yaklaşmış bu yüzden öpmüştü ama benim kalbim bu öpücüğü yanlış anlayacak kadar toydu. Üstelik bile bile yanlış anlamak istiyordu. Bu beni ilk öpüşüydü ve ben o küçücük anın tadını çıkarmak için bir anlığına da olsa gözlerimi kapatmıştım. İlk aşkım ve ilk öpücüğünün tadını çıkarmak istemiştim. Gözlerimi açtığımda yanımdan kalkıp bisikletinin oraya gittiği gördüm. O bisikletini yerine götürmek için hareket ettiğinde bir an nasıl oldu ben de bilmiyorum onun adını haykırmıştım.

"Kerem!" demiş susmuştum. Adını duyunca ve bunu söyleyenin ben olduğumu anlayınca bir an afallasa da şaşkın bakışlarını hemen tatlı bir tebessümle yer değiştirmişti. O an sanki bir şeyi yanlış yapmış gibi hissetmiştim. Ağzımdan uzun zaman sonra çıkan ilk cümleyi galiba eksik söylemiştim. İçim istemese de cümlenin geri kalanını söylemiştim. "abi..." kelimesini de ekleyince aramızda hep var olması gereken o sınırı çizmiştim. O benden büyük olduğu için abimdi ve ben de onun daha haftalar önce sahip olduğu kız kardeşiydim.

Abi dememe hafifçe gülmüştü. "Efendim!" dedi gayet sakin bir ses tonu ile. Kardeşi olmama izin vermişti bu sayede. Zaten konuşması öyle güzel geliyordu ki bana o konuşsa ve ben sonsuza kadar dinlesem yine de sıkılmazdım.

"Teşekkür ederim Kerem abi. Her şey için" demiş ve gülümsemeye çalışmıştım. Ama başaramadığımı biliyordum. O da "Bir şey değil!" diyerek bisikletini yanında sürerek uzaklaşmıştı... 

İLK AŞKIN GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now