4. Bölüm

21 4 2
                                    

Adamların silahları hala bana doğru dönükken berrak araya girdi.

"Baba burada açıklanacak bişey değil ben sana anlatırım sonra" dedi. Ama yaşadıklarından olsa gerek utanıyordu. Ama onun değil o puştların utanması gerekiyordu.

Adam kızının o halini görünce iyice şüphelenmişti ama birşey demedi kızına. Adam bana bi garip bakıyordu hala çözemedim bakışlarını. Hem özlem hem nefret nasıl barındırıyordu o gözler?

Adam bana öyle bakıyordu sert adımlarla yanıma geldi ve "Ben Batuhan poyraz"  deyip elini uzattı. Ama hareketleri gibi bakışlarıda sertleşmiş, daha demin duygularını belli eden gözlerine bir set çekmişti.

Adamın havadaki elini sıkıp "Bende Burak kılıç, kusura bakmayın sizin gibi afili bi soy adım yok" diye alayla konuştum. Adamın vücudu kaskatı kesildi ve gözleri daha sert bakmaya başladı. Sanki kendini tutuyor gibiydi.

Evin dört bir yanindaki adamlar silahlarını çoktan indirmişlerdi. Adam elini elimden çekip "Başka bi zaman sizi ağırlamak isterim Burak bey" dedi 'bey'e' baskı uygulayarak.

Dışarıdan sakinliğimden ve alayımdan ödün vermesemde içimde karmaşa içindeydim. Adama bakıp "Neden olmasın" dedim alay kokan sesimle. Adam büyük ihtimalle kendini tutamayacağını düşünerek berrağıda peşinden sürükleyerek götürdü.

Berrak adamın arkasından sürüklenirken bana dudaklarını oynatarak teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Yüzümde bu hareketiyle ufak bi tebessüm oluşmuştu.

Onlar çıktıktan sonra evimdeki  bütün adamlar bana sonkez  bile bakmayıp hızla evden ayrılmışlardı. Herkes gittikten sonra yatağıma oturdum ve düşünmeye başladım.

Bugün cidden çok fazla olay olmuştu, ve benim cidden kafam daha fazlasını kaldıramazdı. Telefonumu  cebimden çıkarıp en iyi arkadaşım (Aslında tek gerçek arkadaşım) Sıla'nın mesajlarına baktım.

O bugün okula gelmemiş ve olanları daha yeni duyduğu için bana tonlarca mesaj ve arama bırakmıştı. Mesajlara cevap yazmayı üşenip direk aradım.
Anında telefon açılmıştı. Tabi kesin instada dolaşıyodu.

Telefonu açar açmaz azara başlamıştı bile. "Lan oğlum daha okulun ilk günü,ilk. İlk günden Merthan'ın kardeşine yumruk atmak be demek? Niye belayı çekiyosun sen? Zaten aynı okula zor düştük."

Ben ağzımı açmadan bu kadar çok konuşmasına elbette şaşırmadım. Ama giresunlu olduğu yüzünden resmen cezanın repi gibi konuşuyor mübarek! Buna hala alışamadım işte.

Bu konuşmalardan aklıma takılan tek şey Merthan mıdır nedir neden ondan korktuklarıydı. Derin bi nefes alıp

"Bu Merthan dediğimiz çocuk ne ayak? niye kardeşini dövdüm diye beni öldürecekmiş gibi davranıyosuz amınakoyim?" dedim.

Sıla bekletmeden konuşmaya başladı. "Bu poyrazları tanıyosun dimi, şehrin en zengini olanlar?"

Nasıl tanımazdım heleki olanlardan sonra! Ama sılaya bunları anlatmadan kuru bi evet dedim ve konuşmasını bekledim.

"İşte bu poyrazlarla bu Merthan'ların şirketleri ortak." dedi. Ee  o zaman o çocuklar o kadar parayı götlerini silmek için kullanmıyorsa  neden özel okula gitmiyorlarmış ki?

Sılayada bunu sorduğumda bana "Babaları eskiden normal bi liseden mezun olup o kadar yükselmiş ve çocuklarına da öyle olmaları gerektiğini söylüyormuş"

Kısacası cimri amınakoyim ne uzatıyosun. Ama benim merak ettiğim sılanın daha bir yıl o okulda olmasına rağmen nasıl bu kadar çok şey bildiğiydi.

Sılaya bunu sorduğumda "Bu okulunda dedikodu sayfası var aslanım" diyip kıkırdamıştı.

Aslında ben sıladan bir yaş büyüktüm. Ama o sınıf olarak onuncu sınıftı yani bu sebepten çömez ben oluyodum.

Ama ne çömez. Hocalardan uzun boylu ve kirli sakallı bir çömez. Kimse dokuzuncu sınıf olduğuma inanmazki zaten. Normalde de herkes ya ondokuz ya yirmi yaşında sanıyorlardı.

Sılaya bu dedikodu aşkı yüzünden biraz uylayıp onu sinir edip konuşmayı uzatmıştım. Aslında sadece onun yanında çocuk gibi davranabiliyodum. Çocukluğumu  doğru düzgün yaşayamamıştım ki.

Sılayla bir saatten fazla konuşup telefonu kapatmıştım. Kendime çabucak birşeyler hazırlayıp yedim ve yatağıma doğru yol aldım.

Yatağımın en güzel yanı karşısına televizyonu koymamdı herhalde. Televizyon izlerken içim yavaş yavaş geçiyodu ve televizyonun kapama düşmesine bastığımı hatırlıyorum. Sonrasında televizyonun siyah ekranıyla bakışmam ve karanlık.

Bi anda çişimin gelmesiyle uyanmıştım. Evet çişimin gelmesiyle! Normalde birileri arar veya kapı çalardı ama benim öyle kimsem olmadığı için genellikle çişim uyandırırdı beni.

Tuvalete giderken aklımdaki tek şey çişimi yaptıktan sonraki uyuyacağım tatlı uykumdu. Ama şansıma sokimki saat 7.15 ti.

Cidden geç kalıcaktım daha ikinci günden. Sıla dün konuşurken beni tatlı dille ( ki bu söverek  oluyor)  beni okula gelmem için ikna etmişti.

Aslında başka biri olsaydı onun yerinde siklemez hatta bana o kadar laf dediği yüzüğünden ırzına tecavüz ederdim. Ama kız ne yazıkki en değer verdiğim tek şey.

Tuvaletten çıktıktan sonra direk elini yüzümü yıkayıp odama geçtim. Üstümü giyinirken bir yandanda dişlerimi fırçalıyordum. Karnımı doyuramıyorum bari dişlerim  beyazlasın dimi.

Saate baktığımda saatin 7.32 olduğu gördüğümde koşarak evden çıktım. Servis çoktan gittiği için mecburen koşucaktım. Okulla evim arası 35-40 dk falandı yürüyerek.

O süreyi 30 dk ya sığdırdığım için bi ara kendimi tebrik etmem lazımdı. Zil çalalı sadece iki dakika olmuştu ama koridor boştu. İlk dersi herkes bu kadarmı çok seviyor yaw?

Sınıfımın kapısına geldiğimde kapı açıktı ve bi çocuğun bağırtısı geliyordu "Ne oldu korkudan gelemedimi bugün okula piç" dedi kalın erkek sesi.

Sınıfa girdiğimde gözler bana döndü. Herkes bana acıyarak bakmaya başladı bi an. O bağıran çocuk bi anda yerinden fırlayıp bana yumruk atıcakken yana çekildim yakasından tutup kafamı gömdüm burnuna.

Sokaklarda o kadar dayağı boşuna yememiştim herhalde. Sınıf kadar çocukta şaşırmıştı. Çocuğun yanındaki iki çocuk bana hamle yapmaya çekinir gibi bi halleri vardı.

Çocuk yerden kalkarken ona sinirle baktım ve " Hayırdır lan derdin ne gelmişsin burda ahkam kesiyosun" diye kükredim.

Çocuk kükrememden daha çok sinirlenip tam bana atılacağını anladığım zaman ondan önce davranıp yumruğu kaşına gömdüm ve bir daha yere yapıştırdım. Üstüne bir daha atılacakken arkamdaki tanıdık çığlık beni durdurdu.

Arkamı dönmemle birlikte berrakla gözgöze geldim. "Berrak" benimle birlikte yumruk attığım çocukta berrağa seslenince şaşırmıştım bi an. O nereden tanıyordu bu kızı?

Berrak bakışlarını benden çekip yerdeki çocuğa kilitleyince gözleri dolmaya başladı ve bi göz yaşı usulca yanağından aktı. Ve titrek sesiyle çocuğa bakıp konuştu.

"Merthan..."

Arkadaşlar müsait oldukça yazıyorum. Bu bölüm birazcık karışık oldu gibi. Ama neyse yıldıza basmayı unutmayın. İyi okumalarrrr

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 21, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ACIWhere stories live. Discover now