Redada

724 74 48
                                    

Hayat gereğinden fazla normal geçiyordu. O günden sonra Hyunjin kuyruğum gibi peşimde dolanmaya başlamıştı.

Değişen tek şeyse Felix Hyung olmuştu. İlk geldiği gün evi birbirine katan kişi ile şuan benimle birlikte bir yandan meyve yiyip bir yandan da televizyondaki Drama'ları izleyen kişinin aynı kişiler olması beni korkutuyordu.

Üzerimizde gereksiz bir sakinlik vardı.

Changbin genellikle geceleri sürekli bir yerlere gidiyordu. Ve biz de diğerleriyle birlikte ölümüne dizi izliyorduk.

Hyunjin'in bahsettiği kendini affettirme şekli buysa gerçekten işe yarıyordu sanırım. Şuan huzurluydum.

Artık bir polis olmam o kadar da umrumda değildi. Hyunjin'den bir atak gelmesini bekliyordum.

Görünüşe göre artık bizi aramayı bırakmıştı Bang Chan Hyunglar.

"Dizinin sonunda kız kesin ölecek." Hyunjin bir andan ağızına üzüm atarken bir yandan da düşüncelerini söylüyordu.

"Ya ben bu diziyi güzel sonla bitcek diye izlemeye başladım deme öyle." Jisung elindeki yastığı Hyunjin'e atmıştı.

Hyunjin kötü adam gülüşünü atmaya başlamışken kapı vurulmaya başlamıştı. Birisi alacaklı gibi vuruyordu kapıya.

Hyunjin hızla kapıyı açmaya gitmişti. Biz ise Drama'yı izlemeye devam etmiştik ta ki içeri nefes nefese Changbin girene kadar.

"Buradan gitmeliyiz. Polisler peşimizde." elleriyle kalkmamızı işaret etmişti.

Açıkçası Felix Hyung'un bana attığı bakışlardan ne demeye çalıştığını çok iyi anlıyordum. Ama anlamamış gibi yapıyordum.

Hyunjin'i bırakmak istemiyordum. Çünkü bana sözü vardı. Bana her şeyi unutturacaktı. Kesinlikle sözünü tutması için gitmek istemiyordum.

Bir anda kapı büyük bir gürüldüyle açılmıştı. Changbin silahını çıkarmıştı hemen. Hyunjin'de arka cebinden silah çıkarınca onun nasıl orada olduğunu merak etmiştim. Daha önce hiç görmemiştim.

"Teslim olun." içeri Bang Chan Hyung'lar girmişti. Bir sürü polis vardı.

"Daha fazla kaçamazsınız." Bang Chan Hyung o kadar havalı gözüküyordu ki bir an gözlerim parlamıştı.

Hyunjin ve Changbin önde onlara silah tutuyordu. Onların arkasında Jisung ve Minho onların yanında da Felix Hyung ve ben vardık.

Hyunjin bir anda kolumdan tutmuş ve beni kolları arasına almıştı. Kafamda hissettiğim silah ile kalp atışlarım hızlanmıştı.

Evet bana aşık olan adam beni şuan rehin olarak kullanıyordu. Nefes alış veriş sesini duyabiliyordum.

"Özür dilerim." sesi neredeyse benim bile duymayacağım bir tınıda çıkmıştı.

"Eğer daha fazla yaklaşırsanız....onu öldürürüm." gözlerim dolmuştu. Neden bu kadar çok canım yanıyordu?

"Bırak onu seni adi herif!" Felix'in arkadan gelen sesi daha da canımı yakmıştı. Büyük ihtimalle Minho ile Jisung çoktan onu tutmuştu.

"Hey hey hey tamam sakin. Yaklaşmıyoruz. Sakına bir şey yapayım deme yoksa bugün senin son günün olur." Bang Chan Hyung o kadar kötü bakıyordu ki.

Çok pişman hissediyordum ona karşı. Hyunjin'e güvenmemem gerekirdi. Beynimi kullanmam gerekirdi.

"Şu saatten sonra. Beni öldürsende, öldürmesende aynı şey olacak. Ama şunu bil. Kaybeden sen olacaksın Hyunjin." bende kısık çıkan sesimle bunları söylemiştim. Kırgındım, şaşkındım ve fazlasıyla kızgındım.

Şuan burada Hyunjin tarafından öldürülsemde, öldürülmesemde benim için aynı duyguyu yaşatacaktı. Güvenim kırılmıştı bir kere.

Hyunjin'in yavaşça burnunu saçlarıma götürüp aldığı derin nefesler içimde bir şeylerin kırılmasına neden olmuştu. Neden böyle yapıyordu?

"Özür dilerim."

Bang Chan Hyung elinde sıkıca tuttuğu silahı biraz serbest bırakmıştı.

"Jeongin'i rahat bırak. Senin ve arkadaşlarının gitmesine izin vereceğim. Ama Jeongin'i bırakacaksın."

Hyunjin'in elleri titremeye başlamıştı. Fazla gergindi. Bu beni de geriyordu.

"Hadi bırak onu ve gidelim." Changbin'in dediği şeyle dikkatler ondaydı şuan. Ben ise hızla Hyunjin'in elinden silahı almaya çalışmıştım.

Hiçbir şeyde başarılı olamadığım gibi bunda da başarılı olamamıştım.

Ve oda da iki tane silahın patlama sesi duyulmuştu.

Kafamda hissettiğim yoğun acı beni bırakan kollardan daha az acıtmıştı canımı.

Duyduğum tek şey ise Hyunjin'in acı dolu bağırışlarıydı.

Yazardan (Orada öylece bırakamazdım)

Hyunjin elinden alınmaya çalışılan silahı geri tutmaya çalışırken yanlışlıkla tetiğe basmıştı.

Kolları arasındaki bedenin başından akan kanlara şokla bakarken omzunda hissettiği acı ile gözleri yaşarmıştı.

Hyunjin kolları arasındaki bedeni bırakmış ve yere düşüşünü hala şokla bakan gözleriyle izlemişti.

Jeongin ile birlikte yere bir damla göz yaşı düşmüştü.

Titreyen elleriyle yere çöküp ona dokunacağı zaman sert bir şekilde tutulmuş ve sürüklenmeye başlamıştı. Önünde kendilerine doğru silah tutanlara vuran Changbin'i bile buğulu görüyordu.

Dışarı çıkmış ve ölümüne koşmaya başlamışlardı. Hyunjin daha çok zorla koşturuluyordu.

Arkalarından gelen polisleri atlattıktan sonra ara bir sokağa girmiş ve dinlenmeye başlamışlardı.

Hyunjin bir anda duvara doğru itilince akan göz yaşları daha da çoğalmıştı.

"Aptal ne diye çocuğu vuruyorsun? Ne suçu vardı lan onun?" Minho Hyunjin'in yakalarından tutmuş ve öldürücü bakışlarını atmaya başlamıştı.

"B-bir anda elimden silahı almaya çalıştı.  Yemin ederim onu vurmayacaktım. A-ama bir anda elimden kayan silahı tutarken-"

Yüzüne gelen yumrukla susmuştu. Hatasının cezasını çekmesi gerekti değil mi?

"Tamam yeter Minho."  Jisung sakinliğini korumaya çalışıyordu.

"Ne yeteri ya. O çocuk şimdiye kadar istese gidebilirdi onların yanına. Ama kaldı. Hyunjin ile kalmayı seçti. O çocuk sana güvendi lan." Hyunjin kalbine saplanan ağrı ile yere çöktü.

"Ben daha bu işte yokum. Ben sizinle suçsuz birini öldürmek için birlikte değilim tamam mı? Cezam neyse çekerim." Minho gitmeye yeltendiğinde Changbin kolundan tuttu.

"Saçmalama."

"Noldu Changbin? Sizin başınızı da yakarım diye mi korktun?"

Minho kolunu çekti ve oradan uzaklaştı. Jisung ise peşinden gitmişti. Peki bundan sonra ne olacaktı?

********************

Sizce bundan sonra ne olacak?

Umarım beğenmişsinizdir

shipartyy ♥♥♥

Guilty  /  HyuninDove le storie prendono vita. Scoprilo ora