varlığını bildiğiniz birinin yokluğundan korktunuz, 10

15.6K 2.2K 1.4K
                                    

O gün ben anlatacaklarımı anlattım, o da muhtemelen anlayacağını anladı, ama bunlar hiçbir halta yaramadı. Her zaman olduğu gibi yine yağmuru umursamadan tek başıma şemsiyesiz eve doğru yürüdüm. Ne o durdurdu beni, ne ben arkamı dönüp baktım. Oysa, oysa ben sanıyordum ki... Ne sanıyordum kim bilir? Durdurmamıştı işte. Ben de bir hafta boyunca dükkanına uğramamış, kapısından dahi geçmemiştim. Hayatım eskisi gibi okuldan eve, evden okulaydı anlayacağınız. Yalnızca bugün, baharın başlangıcıyla kasabanın çıkışına doğru kurulan panayıra gelmiştik, Jimin ile beraber. Havamda değildim elbette lakin Jimin'in ısrarlarını geri çeviremediğimi biliyorsunuz. Hele akşam saatinde yalnız başına asla yollayamazdım. Her ne kadar o bir erkek olsa da kalabalıkta ne olacağını kestiremezdik.

"Seokjin hyung! O ceketle terlemedin mi?" Ve ah, baharın başlarına gelmiştik gelmesine ama ben hâla Bayımın verdiği ceketi giyiyordum. Bunun yegane nedeniyse üşüyor olmamdı. Altında başka bir neden barınmıyordu. Uzandığımız çimlerden başımı kaldırıp ona doğru döndüm. "Yo." Sonrasında durdu ve kafasıyla dediklerimi onayladı. "Gerçi akşam olunca serinledi buralar." O da benim gibi çimlere uzanmıştı fakat cümlesinin devamında hızla yerinden kalktı. "Hadi birer bira alalım içimiz ısınır."

Bu konuda benden yüz buluyordu. Onu böyle yetiştirmemem gerektiğini biliyordum ama herhangi bir istediğini de reddedemiyordum. Şansımı denedim. "Olmaz, Jimin. İkimiz de içersek, panayır başımıza yıkılır." Astı yüzünü, tekrar devriliverdi yanıma. "Ama hyung! İkimizin de içmeye ihtiyacı var." dedi. Hayatım boyunca hep çatık duran kaşlarım daha çok çatıldı. Sırtımı çimlerden ayırdım, dikleştim ve sesimi az biraz yükselttim. "İkimizin de? İçmeye? İhtiyacı var? Ulan hadi beni geçtim, senin ne derdin var?" Gevşek hareketlerle kolunu başının altına yerleştirdi ve gökyüzüne bakındı. "İyi de ben 'benim derdim var' demedim ki." dedi. Dudakları kıvrım kıvrım kıvrıldı. Bariz yüksek sesle üfleyip gözlerimi devirdim ve kusar gibi dilimi dışarı çıkartıp öğürdüm. Sonrasında ağzımdan tam olarak şunlar çıktı: "Tch tch tch. Yazık... Sen kesin aptal olmuşsun."

Cümlelerimin hemen peşine Jimin'in gözleri parladı, aslında şaka yapmıştım ancak hiç beklemediğim bir yanıtla karşılaşıverdim. "Hey! O kadar belli mi? Demek ki cidden aptal olmuşum, sen bile anladığına göre." Söylediklerimde en ufak bir ciddiyet dahi yoktu ve bunu birden öğrenmek beni epey bir germiş, hatta şaşırtmıştı. "Nasıl ya? Kim o benim kardeşimin aklına giren?"

"Hyung," diye mırıldandı benden sonra "hadi içelim işte, bırak kim olduğunu. Hem çok içmeyiz, söz veriyorum. Zaten sen dirayetlisin, ben gibi tek yudumda uçmazsın. Lütfen." Zaten her an zıvanadan çıkmaya müsait bir yapım vardı. Bu teklifi ikinci kez bekliyormuşum gibi hemencecik kabul ediverdim. "Paramız çok az kaldı, bütün oyuncaklara binmesen ne olurdu sanki?" üfledim ve cebimden para çıkartıp devam ettim. "Bir votka iki de bira kap gel. Sadece bir tanesi sana."

**

Jimin'e bu konuda güvenmemeliydim değil mi? Hata yapmıştım. Birayla sarhoş olunduğu nerede görülmüştü ki iki yudumda kendinden geçebilmişti anlamıyordum. Ziyan olmasın diye onun yarım bıraktığı birasını da ben içiverdim öylece, sanki bana fazla değilmiş gibi. Fazlaydı çünkü artık başım dönüyordu ve ben panayırın her noktasında sarhoş sarhoş geziniyordum. Sonra, sonra birini gördüm. Gözlerimi iyice kıstım emin olmak için. Azıcık ilerimde kilolu bir adam duruyordu ve bayıma o kadar benziyordu ki, o olduğundan emindim neredeyse lakin birden kilo alması çok tuhafıma gitmişti. Zaten bir de kafam yerinde değildi ya şimdi görün macerayı. Yanına yürüdüm. Beni görünce hiçbir tepki vermedi, konuşmamı bekledi. Ah, tam bir rezildim. Konuştum.

"Ne olmuş size böyle, bayım?" dedim. Hayır hayır alkol yüzünden saçmalamıyordum. Anlamadan baktı, sesini çıkartmadı. Yüzünde beni tanımamış gibi bir ifade vardı. Bozuntuya vermedim, belki o da içmişti ve hatırlamıyordu. Bir kıkırdama döküldü benden. "Flört yahut eski sevgililer ayrıldığında iki katı daha yakışıklı olurlar ama siz çökmüşsünüz. Kilo da almışsınız." Karşımdaki adamın kaşları çatıldı. "Sarhoş bu herif." dedi yanındakine. Jimin de bana bir şey söylemek için sürekli araya giriyordu lakin elimle onu susturup devamlı konuşmuştum. "Başımıza iş çıkmasın, gidelim." dedi, Bayım. Dudaklarımı sarkıttım. "Ben size ne zaman zarar verdim ki, Bayım? Ama yanınızdaki kim? Onu her an ısırabilirim." sanırsınız o an kanımda alkol değil, kıskançlık geziyordu.

açan en güzel çiçektin gönlümde ✓Where stories live. Discover now