Yüksek Sadakat - Döneceksin Diye Söz Ver
12.Bölüm: "Gidişler''
Birine kal demek de, git diyememek de aynı şeydi sanırım.
Melih, yarın sabah gidiyordu. Biliyorum bu gerçekleşecek bir mevzuydu ama çok kısa bir zaman içinde alıştığınız ve sanki hiç gitmeyecekmiş gibi bağlandığınız birinin eninde sonunda gidecek olması gerçeğiyle yüzleşmek benim için kolay değildi. Bu; bitmesin diye yemeye kıyamadığım pamuk şekerin, ben yemesem bile eriyeceğini bilmek gibi bir şeydi.
Neyse ki son günümüzde beraber vakit geçirecektik, aslında bu son bir haftadır böyleydi. Aynamın karşısında üzerime daha önce sadece iki kez giydiğim lila renginde puantiyeleri olan, bel kısmı hafif dar ama dizlerimin altına pileler şeklinde inen elbisemi düzeltiyordum. Omuzlarımdan aşağı dökümlü inen kollarına bakarken sırıtmadan duramadım. Doğrusu sırıtmadan duramıyordum. Ertesi gün gidecek olmasına üzülsem de, o gece başımı onun omzuna koyduğum anı, birbirimize ettiğimiz itirafları unutamıyordum. Her neyse, derin bir nefes al Yasemin. Bugün en mutlu günün olacak.
Buradaki işlerim bittiğinde saçlarımı da güzelce fularla bağlayıp odamdan çıktım. Ninem balkonda patlıcan soyuyordu, kış için hazırlıklara başlamıştık. Sakince yanına gittiğimde elindeki patlıcan ve bıçağı bırakmadan beni güzelce süzerek gülümsedi. ''Ne güzel olmuşsun, Yasemin. Çiçek gibisin canım kızım benim.''
''Teşekkür ederim,'' dedim içim ısındığında. Sonra kaşlarımı çatarak önündeki patlıcanlara baktım. ''Yardım edeyim mi ben de?''
''Yok yok,'' diye itiraz etti. ''Zaten bitmek üzere. Üzerini de batırma hem.''
''Batmaz nine merak etme.''
Ninem patlıcanları soyup, içini çıkarmaya devam ettiğinde derin bir nefes alıp balkon duvarının köşesinde duran sandalyeyi çekip sakince oturdum. Ninem bana bakmadan, ''Nereye götürecek bu oğlan seni?'' diye sordu. ''Bak geç kalmayın sakın.''
''Bilmiyorum ben de,'' dedim omuzlarımı kaldırıp indirirken. ''Geç kalmayız inşallah.''
Saat ikindiyi geçiyordu ve Melih beni bu saatlerde almaya geleceğini söylemişti. Nereye gideceğimizi ve ne yapacağımızı asla söylememişti. Çok heyecanlı olduğumu söylememe gerek yoktu sanırım. Sabırsızca iç çektiğimde ellerimle oynamaya başlayarak sağıma ve soluma bakındı. Ninem anında içinde bulunduğum durumu fark edip güldü. Sesi çok tatlıydı. ''Aklını aldı bu oğlan senin, Yasemin. İçin içine sığmıyor değil mi?''
''Ne alakası var nine?'' diye geçiştirdim sessizce.
Gülmeye devam etti. ''Ben bunadım ama şükür hâlâ görüyor ve neler hissettiğini anlıyorum kızım. Biz de geçtik o yollardan hey gidi günler hey...''
Gülümseyiverdim. ''Bir daha anlatsana o hikâyeyi nine?!''
''İlahi Yasemin!'' dedi ninem patlıcanı su dolu kabın içine atarken. ''Bıkmadın mı yavrum o hikâyeyi dinlemekten?''
YOU ARE READING
Çiçekler ve Yasemin
Teen FictionYasemin, kendine ait dünyasında ona bu dünyayı veren birçok dostuyla beraber yaşayan, kalbi yaralı ama yaralarından en güzel çiçekler inşa eden bir kızdır. Sonra biri çıkar gelir. Yaralardan inşa edilen o çiçeği görür. Koparmaya kıyamaz, koklamaya d...