Gizlenen Düşünceler

60 9 58
                                    

Hiç kendi cenazenizi hayal ettiniz mi? Bu son zamanlarda hiç olmadığı kadar sıklıkla aklıma gelen ve üstüne çok düşündüğüm bir soru. Her şey ölümle son bulur, her şey. Her ne kadar ölüm zaman zaman cazip gelsede bana, kahpe şeydir ölüm. Hayal ettiğim cenazeme geri dönelim.  Nasıl olurdu cenazem? Kimler gelirdi? Ne konuşurlardı? Hakkımda ne hatırlarlardı? Sanki hala orada, belirli bir yerden, yukarıdan ya da yas tutanların arasında bir iskemleden olanları izliyormuşum gibi hayal ediyorum ve emin olduğum tek şey Byun Baekhyunun en ön sırada olacağı.

Baekhyunla çok daha farklı koşullarda, belki çok daha farklı dünyalarda karşılaşsaydık her şey çok güzel olabilirdi.

Mesela Antik Yunanda tanışsaydık birbirimizle, minik adaların birinde her şey çok güzel olabilirdi.

Mesela Rönesans dönemi İtalyasında tanışsaydık birbirimizle çok güzel olabilirdi.

Ama olmadı.

Hüzün yakışmıyor bu aşka Baekhyun. Hüzün yakışmıyor ama: bu gece sen yoksun ve ben buradayım.

Benim ilk aşkım.

Görmek için bakmaya bile gerek duymadığım ezberim.

Konstantin Levin doğanın güzelliği hakkında bir şeyler duymaktan ve konuşmaktan nefret ediyordu. Ona göre  sözcükler gördüğü şeyin güzelliğini alıp götürmekten başka bir işe yaramıyordu.

Byun Baekhyun'un sahip olduğu güzelliği hiç bir şey alıp götüremezdi ona ne şüphe ama bende Byun Baekhyunu anlatmak için kelimeleri kullanmayacağım.

Sevgili Tanrı,  beni dünyada o kadar zaman dilimi- yaklaşık 195.000 yıl kadar- varken, o kadar paralel evren, o kadar gelip geçmiş ruh varken, sayısız beden varken beni 19. yüzyılın Park Chanyeol'u olarak dünyaya getirmekle son derece aptalca ve kötü bir şaka yapmıştı.

Uzun zaman sonra kimseyi düşünmeyeceğim ve bencillik yapacağım kendimden bahsedeceğim, Park Chanyeol'un hikayesini, kendimi anlatacağım.

Aziz Augustinus ve ben umutsuzca hakikati bilmek istiyorduk. Hakikati, parayı ve aşkı arayış hikayemi en başından itibaren en küçük detaylarıyla birlikte yazacağım ki her zaman aklımda bu kadar parlak ve net kalabilsinler. Eğer bunları bir gün unutursam yaşamım işte o zaman gerçekten anlamsız olur.

Ailem hristiyan olarak inançlarına ve Tanrıya çok bağlı insanlardı annem ve babamın bana sarıldığında beni onlara verdiği için şükürlerini duyardım, sofraya her oturuşumuzda yemeğimizi yemeden önce el ele tutuşup duamızı ederdik. Evimizin salonunda şu sözler asılıydı;

"Ben dünyanın ışığıyım.
Benim ardımdan gelen asla karanlıkta yürümez ve yaşam ışığına sahip olur.
Beni gönderen gerçektir. Ben O'ndan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum. Beni gönderen benimledir O beni asla yalnız bırakmadı. Çünkü ben her zaman onu hoşnut edeni yaparım.

Yuhanna 8 : 12-29

Babamla aramda çoğu çocuğun babasıyla arasında olduğu gibi özel bir bağ olduğuna inanırdım. Onun kendini gururlu hissetmesi için yapabildiğimin en iyisini yapardım. O burada benim yanımda olduğu sürece mutluydum ve güvende olduğumu bilirdim.

Çok iyi hatırlıyorum ben 6 yaşındayken kilisenin koltuklarında otururken bana sevginin ölümden daha güçlü olduğunu anlatmaya başlamıştı, 6 yaşındaydım ölümün ne olduğunu zihnim algılayamıyordu. -hala algılayamıyorum ama konumuz bu değil-  Babam bana İsa'nın sevdiği dostu Lazarus'un öldüğünü ama sonra İsa'nın sevgisi ölümden daha güçlü olduğu için onu dirilttiğini söylemişti. Sevenler, İsa'nın sözüne inananlar için ölüm, bir yanılsamadan sonsuz sevgiye giden bir geçişten ibaretti. Bende babamın sözlerine inanmıştım, sözleri çok tatmin ediciydi. Ne ben ne de sevdiklerim hiç bir zaman gerçekten ölmeyecekti. Bu düşüncelerimin geçerlilik süresi ne yazık ki istediğim kadar uzun sürmedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

gerçekliğin birden fazla parçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin