BÖLÜM 1: YÜKTE HAFİF ANLAMLAR, PAHADA AĞIR İNTİKAMLAR

997 48 2
                                    

Ağır mommy issues içerir.

🕒
BÖLÜM 1:
YÜKTE HAFİF ANLAMLAR, PAHADA AĞIR İNTİKAMLAR
🕒

Mükemmeliyet. Hayatımda daha göreceli bir kavram görmedim. Kendiniz dışında başka herkesin sizi, kendi uydurdukları kalıplara sokmalarından başka bir şey değildi. Yüzeysel hiçbir şey mükemmel olamayacak olsa bile insanların tek gördüğü bu değil mi? Beğenmedikleri bedenlerin ruhunu tanımak istemezler, beğendiklerine de başka ruhlar koyarlar. Ruhumu gören kimse yok şu hayatta. Ve sanırım, isteyen de olmadı. Kendim göremezken aynada, neden başkası dokunmak istesin ki ruhuma? Bu yüzden, sadece yokmuş gibi davranmam gerekiyor, bir ruhsuz gibi. Mükemmel bir bedenden ibaretmişim gibi, başkalarının kurallarıyla yaşamam gerekiyor. Hayatımı iyileştirecek ne de olsa, beni içinden çıkılmaz bir kalıpta büyüten annem hep iyiliğimi düşünmüştür. Küçükken bunu sevgi sanırdım. Herkes öyle olduğunu söylerdi. Ama büyüyünce, sevginin bu kadar acı verici bir şey olmaması gerektiğine karar verdim. Hem sevgi hem sevgisizlik... İkisini de aynı noktada öğrenmiştim. 5 yaşında, bir gecede. Ama ikisinin aynı şey olduğunu yeni anlıyorum, ve düşündüklerimle hiçbir alakası olmayan tek bir duygu olduklarını. İkisine de arkamı döndüğüm an...

"Linay! Linay buraya gel!"

"Linay, kızım!" Adım, kendime olan hayranlığımla dolu yıllarımın ortasına şimdi bir çığ gibi düşmüş, kendimden nefret etmeme sebep olmuştu. Onlar, üstelik ikisi birden, ismimi ağızlarına alınca kendimden iğrenmiştim. En değer verdiğim şeyden. Yok olmak istememe sebep oluyorlardı beni var edenler.

Dışarı çıkıp tüm gücümle kapıyı çarptım. Elimdeki çantaya hâkim olmaya çalışırken adımlarımı hızlandırıp evin geçidinden çıktım. Kendimi sokağın ortasına attığım gibi koşmaya başladım. Durmak istemeyerek, yorulmak istemeyerek koştum. Kaç kez topalladım, kaç kez yalpaladım bilinmez ama kendimi, benim gibi bir hiçlikte bulduğumda tökezleyerek durdum. Nefes nefese kalmıştım, nefes de almak istemiyordum zaten.

Ortasında durduğum yolun sol tarafı çam ağaçlarıyla kaplıydı. Koca ormanda göz gezdirdim. Çıkaramayacağımı bildiğim bir tanıdıklık vardı bu ormanda.

"Yokluğa ulaşmak için koştuğun yollarda yürümeye başlayınca anlayacaksın zaten yok olduğunu."

Hata yapmıştım. Ruhsuz gibi davranmam gerektiğini anladığımda iki ruhum olduğunu unutmuştum. Ruhsuzlar gibi davranmalıydım. İçimdeki canavarı da susturmalıydım. Susmadı. Ben de susmasını istemedim zaten. Çünkü ben de hiç susmak istemedim. Kulağıma hep fısıldadı, benim ona anlattıklarımı.

Alçak olan ağaçlardan birine yaklaştım. Dolan gözlerime karşın dudaklarımı birbirlerine bastırıp elimi kaldırdım. Titrek elimle ağacın dallarından birine uzandım. Aşağı çektim yavaşça, çam iğnelerinde birikmiş yağmur damlalarıyla göz göze geldim. Dalı bırakmaya gücüm kalmamış gibi hissediyordum. Bunu kendime yapabilecek gibi hissetmiyordum. Ama bıraktım, tutunduğum dalı bıraktım. Çünkü kendime, tutunduğum dalı bırakmaktan daha fazlasını yapmıştım çoktan. Ağacın yağmuru üzerime yağınca gözyaşlarım da onlara eşlik etti. Hıçkırıklarla kendimi yere bıraktım. Çantamı yere vura vura bağırdım. Ellerimi yere çarptıkça yüzüme yağmurdan kalma kirli sular sıçradı. Ama önemi yoktu. Hayatım yeterince pislik içindeydi. Bu kirli su da beni o pisliğin içine çekmek için ellerimin altındaydı.

Elimi son kez yere vurduktan sonra bir anda tüm duygularımı yitirdim. Yorgunluğumdandı belki de. Ya da ben kendimden nefret ettikten sonra başka duygular adına bir şey kalmamıştı bende. Ellerimden destek alarak kendimi çevirdim ve bacaklarımı kendime çekerek yere oturdum. Duygusuzca ileriye baktım. Arkamda zengin bir orman, karşımda duru bir deniz vardı. Ama ben bu ikisini de görmüyordum. Gözlerim kapalıyken bir şey göremezdim. Sadece bir boşluk. Hayaller kurarak doldurabileceğim. Ama hayallerim beni bir boşluğa hapsetmekten başka bir şey yapmazlardı. Gözlerim açıkken de görmüyordum ya bunları, bendeki yokluğu bunca varlık bile dolduramazdı.

TEK ODAWhere stories live. Discover now