tokyo

334 21 20
                                    

Merhaba. Benim adım İstanbul. Ama bu hikaye başladığında, adım bu değildi.

Televizyonu açtığında, karşına görmeyi beklediğin şey çıkmıştı. Son yaptığın soygunun haberi.

Bu benim, diye düşündün kendi yüzünü ekranda görünce. Ve bu da hayatımın aşkı, şimdi de yerde üstü kapalı şekilde yatan sevgilini görmüştün. Eh, tabi onun ölü olduğu göz önünde bulundurulursa eski sevgilin demek daha uygun olurdu.

Onu son gördüğümde gözleri açık bir şekilde kan gölünün ortasında yatıyordu. Birlikte 15 kusursuz silahlı soygun yapmıştık. Aşkla işi karıştırmak hiçbir zaman iyi bir fikir değildir. Güvenlik görevlisi silahını ateşlediğinde kariyer değişimi yapmak zorunda kaldım, hırsızlıktan katilliğe yani. Sonra da kaçtım. Bir bakıma, ben de ölüyüm.

Ayağa kalkıp çantanı toplamaya başladın.

Yani, neredeyse ölü.

Tanınmamalıydın. Güneş gözlüğü, bir şapka ve maske işini görürdü. Son birkaç gündür yaşadığın konteynırdan çıkıp kapıyı kapattın.

Son 11 gündür saklanıyordum. Ve fotoğrafım Türkiye'deki her karakoldaydı. En az 30 yıl yerdim ve dürüst olmak gerekirse hapishanede yaşlanmak hiç bana göre değildi. Kaçmak bana göreydi. Bütün bedenim ve ruhumla. Bedenimi yanımda götüremesem bile ruhum kaçmalıydı. Vaktim azalıyordu ve yapmam gereken önemli işler vardı. Yani, tek bir şey.

Ankesörlü telefondan evinin numarasını tuşladın. Çalmaya başladı ve kısa bir süre sonra çok tanıdık olduğun bir ses duydun.
"Alo?"
"Anne?"
"Ah, küçük kızım benim. Nasılsın bebeğim?"
"Haberleri izledin mi?"
"Neler oluyor tatlım?"
"Hakkımdaki haberleri gördün, öyle değil mi?"
"Evet, gördüm."
"Şey, ben... Bir yolculuğa çıkmayı düşünüyordum. Belki Çin'e giden bir gemide iş bulurum. Aşçı olarak. Bana ekmeğin üstüne peynir koyamazsın demez miydin hep? Böylece öğrenirim, ne dersin?"
Annenin gülüşünü duydun.
"Bilmiyorum ki canım. Ya sadece çin yemeği yiyorlarsa?"
Hafifçe kıkırdadın.
"Bu yolculuk ne anlama geliyor bebeğim? Seni bir daha göremeyecek miyim yani?"
"Saçmalama anne. Beni görmeye gelmen için sana bilet alırım."
"Nereye peki? Mezarlığa mı?"
Gözlerini kapattın ve derin bir nefes alıp sordun.
"Yalnız mısın anne?"
"Elbette."
"Öyleyse sokağa çık ve bakkala doğru gel. Seni bulurum."

Telefonu kapatıp kendi mahallene yürümeye başladın.

O gün, katledileceğim gündü. Bir anda koruyucu meleğim kendini gösterdi. Bir koruyucu meleğin neye benzeyeceğini asla tahmin edemezsiniz.

Arkandan gelen arabaya çaktırmadan bir bakış atıp adımlarını hızlandırdın.

Ama kesinlikle 92 model bir Seat İbiza'nın içinden ortaya çıkmasını beklemezsiniz.

"Pardon?" Arabanın içindeki erkek camı indirip sana seslendi. "Bir dakikanızı alabilir miyim?"

Yürümeyi bırakmadan ona döndün. "Alamazsınız." Cevaplayıp önüne dönmüştün ama adam hala peşindeydi. Konuşmaya devam etti.

"Çin gemisinde yemek pişirmenin de bir avantajı vardır. Bulaşık yıkamak zorunda kalmazsın."

Bir an düşündüm, cidden de haklıydı.

Yürümeyi bıraktın ve ona döndün. Sana kapıyı açınca arabaya bindin ve bindiğin gibi, karşındaki kepçe kulaklı adamın taşşaklarına silahını dayadın.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 22, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Money Heist | BBH OC |Where stories live. Discover now