6. Bölüm

318 43 48
                                    


Küçük bir yerde yaşadığımız için şanslıydım. Diğerlerine nazaran daha yakında olduğundan gittiğimiz tek bir market olduğu için de. Onunla çok fazla karşılaşma ihtimalimiz vardı. Tıpkı şimdiki gibi. Marketten aldıklarımı arabaya yerleştirdikten sonra kaputa yaslanıp sigarayı tutuşturmuştum. Hava epeyce soğuktu. Isınmak adına durduğum yerde ufak ufak sallanırken gözlerim Feza'yı buldu. Elinde poşetlerle marketin hemen önündeki durakta bekliyordu. Sigaradan bir nefes daha çekerken gülümsedim. Aradığım fırsat ayağıma gelmişti.

"Feza." diye seslendim beni duyabileceği şekilde. Adını duymasıyla bakışları etrafı turlamaya başladı. Bir kez daha seslendiğimde arkasını döndü ve beni gördüğünde gülümsedi. Ne kadar samimi olduğunu anlayamıyordum. Ama bana her böyle arkadaşça yaklaşışında içim sıkıntıyla dolmaya devam edecekti. Kendimi berbat bir insanmış gibi hissediyordum. Belki de öyleydim.

Otobüs tam da durağa yaklaşırken elimle gelmesini işaret ettim. Bakalım ne yapacaktı? Otobüs pek sık geçmiyordu buradan. O yüzden şu an benim yanıma gelmesi doğru yolda olduğumu gösterirdi ve öyle de oldu. Her ne kadar suratında "Ne diye beni çağırdı şimdi bu?" ifadesi olsa da.

Gözleri tam da benim üzerimdeyken elimdeki yarım sigarayı yere attım. Yüzümde umursamaz bir ifadeyle ona bakarak bunu yaparken kendimden tiksindim. Ama her şeyin olduğu gibi bunun da bir amacı vardı. Şöyle anlatayım: Hayatımıza hep problemli insanların girdiğinden yakınırız öyle değil mi? Aslında çok saçmadır bu çünkü kimse biz izin vermeden hayatımıza giremez. Onlarla ilişki kuran bizlerizdir. Hem de altındaki hiç de farkında olmadığımız nedenlerle. Birçok davranışını yanlış bulduğunuz biriyle neden hala birlikte olmaya çalıştığınızı hiç düşündünüz mü? Hatta özellikle öyle insanları seçtiğinizi. Bunun altında yatan sebep büyük bir ego. İnsanları değiştirmeyi severiz. Kendi doğrularımıza göre düzeltmeyi. Birini kendimiz gibi iyi(!) bir insan yapma fikri hoşumuza gider. Çünkü birinden yeni bir insan yaratma düşüncesiyle kişi kendini tanrısallaştırır. Bundan haz alır. Şimdi hayatınıza giren insanları düşünün. Hiçbiri aslında istediğiniz türden kişilikler değildi. Çünkü öyle olsalardı bu ilkel hazzı yaşayamazdınız. O yüzden hayatınıza giren problemli insanlardan yakınırken bir kez daha düşünün. Belki siz de zannettiğiniz kadar "iyi" değilsinizdir.

Yaptığınız ufak kötülüklerin insanları size yakınlaştıracağını düşünüyorum. Çünkü çoğunluğu inkar etse de herkesin egosu vardır. Benim merak ettiğim ise Feza'da işe yarayıp yaramayacağıydı. İzmariti yerden almam için uyarırsa ve ben de dediğini yaparsam benden uzaklaşması gereken yerde daha da yakınlaşacaktı. Çünkü herkes dediğinin yapılmasını sever. Ama düşündüğüm gibi olmadı. Hiçbir şey söylemedi. Bakışları izmariti teğet geçtikten sonra gözlerimin içine "Ne var?" dercesine bakmaya devam etti. Asla düşündüğüm gibi davranmıyordu. Bu kısa süreliğine hevesimi kaçırsa da kendimi daha da hırslanmış buluyordum. Hem de ne için olduğunu bilmediğim halde.

Arka kapıyı açıp elindeki poşetleri koltuğa yerleştirdim ona sorma gereği duymadan. Sinirliydim çünkü. Beynimi boşuna yoruyordum. Bu çocuk doğduğundan beri burada neredeyse yalnız yaşıyordu. Düşündüğüm gibi etki etmemesi çok normaldi aslında. Bu anlattığım şeyler sadece sürüye kapılmışlar için geçerliydi anlaşılan.

Yerleştirmeyi bitirdiğimde hala hiçbir şey söylemeden bana bakıyordu. Gözlerindeki bıkkınlığı görebiliyordum. Benden mi kaynaklanıyordu? Bir şey demediğim halde arabanın önünden dolaşarak yan koltuğa oturdu. "Ha." diye bir ses çıktı ağzımdan istemsizce. Dün çekingen dememiş miydim ben onun için?

"Gelmiyor musun?" Bana dönmeden seslendi. Yüzümde şaşkın bir gülümseme vardı. Tüm sinirim geçmişti. Beni şaşırtmayı başarıyordu ve bu manüplasyonlarıma alet olmasından çok daha zevkliydi.

Gölgesinde Bakışlar//GayWhere stories live. Discover now