4/10

501 82 17
                                    

"Ne demek nakavt oldum, aptal herif? Kafayı mı yedin? Bir gün başını boş bıraktık, olanlara bak!" diye bağırdı Kunhang dehşetle.

Dün aldığı darbelerden olsa gerek hâlâ başı sızlayan Yukhei, ona sessiz olması için elini salladı.
"Tanrı aşkına bağırma."
Dejun ona alayla gülerek inanamaz gibi bir ifadeyle baktı.
"Ne demek bağırma?"
Yine de ses tonunu düşürerek ona biraz yaklaştı.
"Sevgilinin haberi var mı? Ne dedi?"

Yukhei, histerik bir kahkaha atarak başını geriye yasladığında, Kunhang ve Dejun ona çıldırmış olduğunu söyler gibi bir ifadeyle baktılar.

Aslına bakarsanız pek de haksız sayılmazdı, Wong Yukhei iyiden iyiye aklını kaçırdığını hissediyordu. Hiçbir şey ya da hiç kimse için asla yeterli olamamak onu delirtiyordu. Sevilmiyordu, önemsenmiyordu ve ne yaparsa yapsın bu değişmiyordu.

Yani... Tek bir kişi dışında...

Jung Erin.

Yukhei'yi sevdiği meçhul olsa da onu önemsediği açıktı, hiç olmazsa o yaralandığında başında beklemiş ve onunla ilgilenmişti.

"Ne dedi biliyor musun?" diye bağırdı Yukhei, herkesin ona bakmasına zerre aldırmayarak.
"Eminim ki yarın okula gelir, o zaman onunla görüşürüm. Geldim, haklıydı fakat sabah yine beni ekti ve hâlâ da beni görmeye gelmedi, üstelik siktiğimin okullarımız aynı!"

"Sakin ol, bağırma." diye uyardı onu Kunhang, ona masanın üzerinden bir şeker atarak.
Konuyu değiştirmek adına aklına gelen ilk soruyu sordu.
"Kime yenildin? Çok mu yapılıydı?"

Yukhei oflayarak yüzünü sıvazladı.

Kalkıp nasıl 'Kızın tekine nakavt oldum.' diyecekti ki, yıllardır kendi cüssesinin bilmem kaç katı insanlarla dövüşüyordu.

"Konuş, adi herif, susma öyle!" diye tısladı Kunhang, gözlerini kısarak.

"Üst sınıflardaki sarışın hatun..." dedi Yukhei, kendisinden iki yaş büyük, boksör kızı kastederek.
Arkadaşları Kunhang ve Dejun, ona doğru yaklaştılar.
"Şaka yapıyorsun, Yukhei. Kulübün ağır siklet dövüşçülerine bile yenilmeyen sen, kızın tekine nakavt mı oldun?" diye sordu Kunhang, dehşet dolu bir ifadeyle.
Yukhei, oflayarak başını ellerinin arasına aldı.

"Sorun da o ya... O etrafımda olduğunda, değil hep yaptığım şeyi yapıp dövüşmek, düzgün nefes bile alamıyorum!"

Doğruydu. Yıllardır dönüştüğü yer altı kulüpte onu izlemeye gelen kız, bir anda sahneye fırlamıştı. İlk önce sarı saçlarıyla Yukhei'nin gözlerini kamaştırmış, ardından onu kokusuyla sarhoş etmiş, sonra da çenesine yumruğunu indirdiği gibi yere yapıştırmıştı.

Dejun ona alayla güldü.
"Bana bak, Mei'yi pek sevmem ama kız arkadaşın varken böyle aptal şeyler söyleme. Yazık o kıza." dedi, Yukhei'nin biricik kız arkadaşını kastederek.
"Ne yazığı, aptal orospu? Kız bunun götüne tekme basardı şimdiye bin defa da bu salak kendisini kullandırdığından kızın işine geliyor." diye azarladı onu Kunhang, onun başına bir tane geçirerek.

Yukhei, başını Dejun'a doğru, onaylar gibi salladı. Biliyordu. Kız arkadaşını da onu diğer kızlara gösteriş yapmak için kullanmasına, aramalarını çoğu zaman açmamasına, hatta arada ona bir hiçmiş gibi davranmasına rağmen gerçekten seviyordu fakat sadece sarışın, boksör kızda çok farklı bir şey vardı. Karşı koyamadığı, engel olamadığı bir şey...

Başını kaldırdığı anda kantinin ta diğer köşesinde duran başbelasıyla göz göze geldiğinde, kıdemlisi yavaşça elindeki dondurma çubuğunu, çocuğun gözüne baka baka, yavaşça ısırmıştı. Dün geceden sonra kızın kendisine öfkeli olduğunu düşünüyordu, onunla konuşmayacağını sanmıştı fakat görüyordu ki kız pek de küsmüş gibi değildi.

Belki de aralarındaki ilişki romantik bir şey olmadığındandır, kim bilir?

Yukhei'nin aklına önceki gece geldiğinde, adeta nefesi kesildi. Kızın zayıf, uzun elleri aklından gece boyunca çıkmamıştı.

Tam pantolonunun üzerinde duran elleri...

"Jung Erin..." diye mırıldandı Yukhei, neredeyse hırlar gibi bir sesle.

Tıpkı önceki geceki gibi.

Sanıyordu ki Erin gerçekten haklıydı. Nefes aldığı her an kızın ismini söyleyebilirdi. Defalarca, art arda, usanmadan...

Yukhei'nin inançlarını bozuyor, aklını başından alıyor, tüm etik kuralları yerle bir ediyor, onu bir kukla gibi oynatıyordu ve Yukhei ona karşı bile çıkamıyordu.

Wong Yukhei de sarışın kıdemlisi kendisine doğru gelirken bunu çok iyi biliyordu.

"Yukhei'yi birkaç saniye çalabilir miyim?" diye sordu Erin, hafifçe gülümseyerek.
Yukhei, arkadaşlarının ağızlarını açmalarına bile izin vermeden ayağa fırladı ve birilerinin görebileceğini düşünmeden kızın elini tuttuğu gibi onu arkasından sürüklemeye başladı.

Ta ki bu sefer Erin onu sürüklemeye başlayarak çocuğu eşya dolabına çekene kadar.

Yukhei, sıkışık eşya dolabının patlak ışığı yüzünden zar zor görebildiği kıza döndü.
"Erin ne yapıyoruz-"
Onun sözleri, dudaklarına kapanan bir çift dudak yüzünden kesilirken, Erin onun kendisini reddetmeyeceğini biliyordu.

Ama çocuğun onu daha da kendisine çekmesi ve kızı duvara yaslaması, kesinlikle beklemediği bir şeydi.

Yukhei, onu o kadar sert öpüyordu ki nefes nefese kalmış bir şekilde geri çekilmese, Erin boğulacağını falan sanmıştı.
"Delirmişsin sen..." diye tısladı Yukhei.
Tekrar alnını onun alnına yaslayarak, kızın dudaklarına bir öpücük kondurdu.
"... Delirmişsiniz, Kıdemli Jung."
Erin, kollarını onun boynuna sararken başını onaylar gibi salladı. Yukhei'nin uzun, büyük elleri, eteğinin altında kalan bacaklarını hafifçe okşuyordu. Genç kız, başını geriye atarak hafifçe inledi.

"Delinin tekiyim ama bunu seviyorsun."

"Deli oluyorum." diye düzeltti onu Yukhei, kelime oyunu yaparak.

O ikisi tekrar öpüşmeye başladıkları sırada, ikisinin de donakalmasına neden olan bir ses koridorda yankılandı.

"Mei, Yukhei'ye mi gideceksin, ona göre seni bekleyeceğiz!"

"Sikeyim..." diye mırıldandı Yukhei, alnını kızın omzuna yaslayarak onun dudaklarından ayrılırken.
Erin, kurumuş dudaklarını diliyle ıslatarak başını geriye itti ve nefes nefese almış çocuğa baktı.
"Gidecek misin?"
"Zorundayım." dedi Yukhei, başını sallayarak.

Jung Erin, hafifçe güldü ve öfkeden ağrılar giren başını arkasındaki duvara yasladı.

Ta ki Yukhei'nin dişlerini boynunda hissedene kadar.

"Yine de birileri koridoru boşaltana kadar burada beklemeliyim, değil mi efendim?" diye mırıldandı, tek kaşını kaldırarak.
Kızla uğraşır gibi yüzünü ona yaklaştırdı ve tekrar sordu.
"Değil mi, Kıdemli Jung? Haklıyım efendim, değil mi?"

"Kes sesini..." diye homurdandı genç kız, astının yüzünü göğsüne bastırırken.
"... Ve işini yap."

Aklında kalbini kıran kız arkadaşın olması umrumda bile değil.

Beni gördüğün sürece, nasıl gördüğünü umursamıyorum.









losers fight at 2 o'clock ➵ nct lucas [✔️]Where stories live. Discover now