one shot: 0.1 ✔

249 52 10
                                    

Yerim, elindeki buketlerle arkadaşını kaybetmeden önce ölümüne korktuğu mezarlığa girdi. Öldüğü tarih ve saatinde.

Birçok toprak ile süslenmiş yatmakta olan ölü bedenlerin arasından geçip dostunun yattığı yere yaklaştı.
Elindeki buketi sakince topraklar üzerine bıraktı. "En sevdiklerinden..."

Dolmaya başlayan gözleriyle başını kaldırıp gökyüzüne baktı. "Hayır, ağlamayacağım Jonghyun. Çünkü sen beni gülerken daha çok sevdiğini söylerdin. Ağlamamdan nefret ederdin."
Yerim gülerek konuştu. "Ne zaman karşına dikilip sana nasıl olduğunu sorsam, aynı benim gibi karşımda dimdik durur ve saçlarımı karıştırarak kocaman gülümserdin."

Yerim, titreyen dudakları ile konuştu. "Sonra iyiyim derdin ve ben aptal gibi inanırdım."
Soğuk mermere oturup toprağı okşadı. "Çok kötüyüm desen dertleşirdik, neden yalan söyledin Jonghyun?"

Cevap gelmeyeceğini bildiği için yamuk bir şekilde gülümsedi. "Ne zor birinin öldüğünü gerçekten anlamak. Uzaktan tanıdıklarımız öldüğünde başınız sağolsun lafının ne kadar yetersiz olduğunu anlayamıyor insan, yakınını kaybetmedikçe."

Yerim minik elleriyle toprağı okşamaya devam etti. "Ama neyseki dertlerinden kurtuldun ve orada rahatsın değil mi?"
Yerim dudaklarını birbirine bastırıp dolu gözleriyle karşısındaki mezar taşında yazan ismi okudu.

"Hâlâ yanımdaymışsın gibi, hâlâ dertleşiyor, gülüyor, eğleniyor gibi. İnsan arkadaşını kaybettiğinde gerçekten boşluğa düşüyormuş Jonghyun."
Yerim iç çekti. "Ve ben o boşluğun içinde boğulmak üzereyim Jonghyun."

Yerim iç çekti. "Önceden bağırarak ve gülerek konuştuğum bu bedenin ölüsüne ağlaya ağlaya fısıldayacağım aklıma gelmezdi, dostum."

Kim Jonghyun
1990 - 2017


Whisper To Death ↪ jonghyun + yeri ✔Where stories live. Discover now