1.Bölüm

609 52 8
                                    

Uzun bir aradan sonra yeni bir kurguyla tekrar yazmaya karar verdim. Bu sefer fanfiction deneyeceğim. Umarım iyi bir şeyler çıkar ortaya. Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Bu benim için önemli. İyi okumalar.. 

Babamın küçük çekmecesini açtığımda annem olduğunu tahmin ettiğim bir kadının gençlik resmiyle karşılaştım. Doğal olduğu belli olan kahverengi kıvırcık saçları yanlardan dökülüyordu ve yemyeşil gözlerindeki mutluluk gözlerindeki parıltıdan anlaşılıyordu. Belirgin elmacık kemikleri gülümsemesini daha da güzelleştiriyordu. Düşündüğümde ona benzeyen hiçbir özelliğim yoktu. Onun aksine benim sıradan kahverengi gözlerim, şekil almayan dalgalı saçlarım vardı. Annem ben küçük yaştayken ölmüştü. Onu tam olarak hatırladığım söylenemezdi. 

Resmi alıp uzun koridorun sonundaki salona doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Babam kenardaki masada her zamanki işleriyle uğraşıyordu ve hiçbir zaman bu işlerin ne olduğunu bana açıklamıyordu. Bir gün her şeyi öğreneceğimi ama doğru zamanı beklediğini söylüyordu. Yavaşça masanın kenarına geldiğimde ona seslendim. Bilgisayarının kapağını yarım şekilde kapatıp bana baktı. 

"Bu resimdeki kadın annem mi?"diye sordum. Hafif bir tebessümle resmi alıp bir süre baktı. 

"Annen çok güzel bir kadındı."^

"Keşke ben de ona benzeseydim." 

"Benziyorsun zaten. Gülümsemen ve bakışların aynı o." 

Babam yerinden kalkıp masanın karşısındaki resimlerimizin olduğu sehpaya yöneldi. Dolaptan bulduğu bir çerçeveye annemin resmini koydu ve sehpaya yerleştirdi. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Annemle hiçbir zaman doya doya vakit geçirememiştim. Yıl sonu balolarımı, konserlerimi, yarışmalarımı her şeyi kaçırmıştı. Ama babam her zaman onun benimle olduğunu söylerdi. 

Annemin nasıl öldüğünü bile tam olarak bilmiyordum. Babam kaza olduğunu söylemişti ama trafik kazası mı diye sorduğumda bile konuyu değiştirmişti. Bu konu hakkında bilmem gereken şeyler olduğunu düşünüyordum. Babam tekrar masaya doğru ilerlediğinde ben de mutfağa gidip bir şeyler hazırlamaya karar verdim.

"Yine makarna yapsam sorun olur mu?"

"Kafana göre takıl." 

***

Akşama doğru genelde her hafta yaptığımız gibi Julia ile dışarı çıkıp gitar çalıp şarkı söyleyecektik. Her zaman gittiğimiz parka gidip banklardan birine oturduk ve önümüze gitar kılıfını açıp koyduk. Burda insanlar bu konuda iyilerdi çünkü neredeyse geçen herkes az da olsa bir şeyler bırakıyordu. Bu parkı bu yönden seviyordum. Ama en çok bana huzur verdiği için seviyordum. Ortada bir yürüme yolu ve iki kenarda çimler vardı. Neredeyse aralıksız ağaçlardan dolayı gökyüzü yarım yarım görünüyordu. Ağaçlar her mevsim farklı renkte oluyordu ve insan kendini cennette gibi hissediyordu. 

Şarkımıza devam ederken sonlara doğru birinin bizi başından beri izlediğini fark ettim. Şarkı bittiğinde cebine koyduğu elini çıkarıp kılıfa on dolar attı ve gülümsedi. 

"Güzel bir grupsunuz. Ben Shawn." dedi ve elini ikimize de uzattı. "Ben de çalıp söylüyorum." 

Julia ile kaş göz işaretleriyle anlaştık. Sonra bize katılmak isteyip istemediğini sorduk. O söyleyip çaldıkça etrafımızdaki kalabalık artıyordu. Kabul etmeliyim bizden çok çok daha iyiydi ama üçümüz iyi bir grup olmuştuk. Parktan ayrılırken haftaya tekrar buluşmak üzere sözleştik.

Eve gittiğimde babam televizyon karşısında patlamış mısır ve cips yiyordu. Yanına yayılıp bir avuç mısır aldım ve ayaklarımı sehpaya uzattım. Parktaki çocuk hakkında konuştuğumda biraz tedirgin olduğunu fark ettim. Ya bana öyle geliyordu ya da artık bilmem gereken bir şeyler vardı. 

Two Lie And Two Life | Shawn Mendes FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin