15

1.4K 134 17
                                    

   Oyun çıkışında zar zor kalmaya ikna edilen Mercan, tebrikleri kabul ediyordu. Annesi de yanında dikilmekle kalmıyor, durmadan kızının üstü başı ile oynayıp, gururlu bakışlarını daha önce bu konuyla ilgili düşündüklerini umursamadan atıyordu. Mercan, Sürekli olarak yanına  gelen çoğunluğu erkekten oluşan bir dizi şık elbiseli insanın karşısında fazla sıradan kalmıştı ama hepsi ona bundan rahatsızlık duymayacağı bir sıcaklık ile yaklaşıyordu.

   Yine aynı türde olan bir grup arkasından yaklaştı, içlerinden biri nazikçe omzuna dokundu ve:

         "İşte! Genç yeteneğimiz burada." dedi. Mercan arkasını döndüğünde ismini daha önce öğrendiği ama bir türlü hatırlayamadığı uzun boylu adama zoraki bir gülüşle karşılık verdi. Onun otuz iki diş sırıtan suratının yanında bu da sönük kalmıştı.

         "Mercan?" dedi tanıdık bir ses. Uzun boylu adamın arkasında kaldığından görünmeyen kısa adam Kenan hocaydı. Şaşkınlığı dolayısıyla bu sese tepkisiz kaldı. Sadece az önceki zoraki tebessüm yerini kocaman, gerçek bir gülüşe bıraktı.

         "Seni burada gördüğüme şaşırdım ama yazarın sen çıkmasına şaşırmadım." diye devam etti Kenan hoca'nın Gözlerinden şaşkınlık değil mutluluk fışkırıyordu. Uzun süredir öğrencisi değildi, üzerinde emeği yoka yakındı ama mutluluğun yanında birazcıkta gurur birikmişti. Mercan, bir süre ismini hatırlayamadığı adam ile Kenan hocanın muhabbetini dinledi ve ara sıra gerek kendi isteğiyle, gerek kendisine yöneltilen sorular doğrultusunda bu sohbete dahil oldu.

   On beş dakikaya içerideki insan sayısı azalmış, yarım saat sonra da neredeyse kimse kalmamıştı. Mercan birkaç kişiye gideceğini haber verip annesinin yanına doğru yürürken Kenan hoca ile karşılaştı, hala gitmemesine şaşırmıştı.

         "Çıkıyor musun evlat?" dedi o sevecen ve sıcak sesiyle. Mercan kafasını salladı. Konuşmadan aynı yöne doğru yürümeye başladılar. Birkaç adım sonra Kenan hoca:

          "Biliyor musun, bugüne kadar siz gençlerin sevmek işinden anladığına inanmazdım. Hatta senin bile. Sadece kelimelerden anlayan bir insandın benim için." ikisi de birbirine bakmıyordu. Kenan hoca yeni olmasa da iyi bakılmış olduğu belli olan siyah takımının ceplerine ellerini sokup konuşmasına devam etti "Ama bugün, bu sahnede sen bütün inançsızlığımı yok ettin. Sadece yazmayı bilen biri böyle bir şey yaratamaz. Sen bu gönül işlerinin acemi bir ustası olmuşsun. Anlayacağın, hocan olan hanımefendinin derslerini iyi dinlemişsin." dediğinde Mercan bakışlarını kaldırıp kendi üstünde olan gözlerle baktı. Yanakları al al olmuş adam gülümseyerek: "E bizde bu işin hocasıyız değil mi? Az buçuk bir şeyler biliyoruz elbet."

****

  Mercan annesi ve kardeşi için yastıkla pike çıkardı. Salonda karşılıklı duran iki koltuktan birinin üstüne elindekileri bırakınca:

         "Anne böyle olmadı ama ya! Hadi sen içeride yat."

         "Yahu daha kaç defa söyleyeceğim? Hayır dedim ya kızım, sabah erkenden gideceğiz zaten. Hem taş gibi yatağın var senin, inan koltukların ondan daha rahat." Mercan ellerini omuzlarına kadar kaldırıp, geriye bir kaç adım atarak:

         "Tamam demedik bir şey." eksik bir şey olup olmadığını anlamak için son bir kez odayı süzdü. "O zaman iyi geceler, ikinize de. koca kafa korkarsan ablanın yanına gelmeyi unutma."

         "Sekiz değil, artık on sekiz yaşındayım abla." dedi burun kıvırarak. Mercan gülerek ona öpücük attı ve içeriye, kendi odasına geçti. Üzerini değiştirip hemen yatağa girdiğinde, eline bitirmek için inatlaştığı kitabı aldı. Aslında kitap sıkıcı değildi, sadece ona Ilgaz'ı hatırlatmıyordu. Her ne kadar amacı zaten bu kadar çok hatırlamayıp, bağlılığını azaltmak olsa da konu, en sonunda yine bir şekilde ona bağlanıyordu. Uzun bir süre okusa da kat ettiği mesafe oldukça azdı. Sayfaları çevirmiş, anlamamış ve tekrar başa dönmüştü. Yine bir kaç sayfa geriden almak için sayfaları çevirirken telefonu çaldı. Arayan Ferit'ti. Açtığında nefes nefese olan sesi ile söyledikleri zar zor anlaşılıyordu.

Sanat Aşk İçindirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin