16 Haziran 2003
Küçük kızın kıvırcık saçları iki yandan toplanmış, kırmızı elbisesi ve beyaz ayakkabılarıyla annesinin sol elinden tutarak toprak yolda ilerliyorlardı.
Bugün annesiyle birlikte en sevdikleri yere gideceklerdi...evlerinden biraz uzak mesafede olan çocuk parkına.
Küçük kız belli zamanlarda parka gidebildiği için bunun kıymetini çok iyi biliyordu. Annesine bakarak
" Anne yoldaki marketten pamuk şeker de alırız değil mi ? " diyerek gülümsedi. Annesi minik kızının sorusuna tebessüm ederek yavaşça durmalarını sağlayıp yere eğildi, şimdi neredeyse aynı boydalardı.
"Demek birilerinin canı pamuk şeker yemek istemiş " diyerek küçük kızın ufacık iki elini kendi elleri arasına aldı ve
" Tek bir şartla " neşeli sesiyle cevap verdi. Küçük kız şartı meraklı bir şekilde beklerken bir yandan da sorularını nefes almadan sormaya başladı.
" Ne şartı anne ? Lütfen küçük bir şart olsun olmaz mı ? Şartını yerine getiremezsem almayacak mısın yani ? Anne lütfen alalı- " annesi kızını daha fazla sabırsızlandırmamak için sağ avucunu küçük kızın ağzına koyarak susmasını sağladı.
"Ah Dilruba " diyerek kıkırdadı.
" Şartım " derken yanaklarını gösterdi ve
" Beni öpersen sana pamuk şeker alırım " dedi. Minik kız annesinin ondan yapabileceği bir şart istemesiyle ellerini birbirine vurdu ve annesinin iki yanağına öpücük kondurdu, artık pamuk şeker alabilirlerdi.
İkili toprak yolda biraz daha ilerledikten sonra markete girdi ve pamuk şeker alıp parka doğru yürümeye başladılar. Küçük kız bir yandan annesinin elini sımsıkı tutarken diğer yandan çok sevdiği yiyeceğini iştahla yiyordu.Sonunda parka geldiklerinde anne kıza dönerek
" Hadi sen oyun oyna ben buradaki bankta seni izliyor olacağım, tamam mı annecim " dedi. Minik kız anladığını belli eder şekilde kafasını salladı.
" Tamam " diyerek oyun alanına doğru yürüdü. Parkta onun yaşlarında birkaç çocuk daha vardı, bazıları beraber oynarken bazıları tek başına kendi oyun dünyalarını yaratmış çocuk olmanın keyfini sürüyordu.
Minik kız kumla oynarken gözünü kumda kendini belli eden çok güzel bir taşa çevirdi, bu hayatında gördüğü en güzel taştı. Siyah ve beyaz renkleri birbirine karışmış fakat o kadar canlı renklere sahipti ki onu uzaktan bile fark edebilirlerdi. Bu güzel taşı annesine göstermeliydi, onun da çok seveceğine emindi.
Heyecanla annesine doğru koşarken ayağı takıldı ve yere düştü. İki eli ve diz kapakları yanmaya başlamışken sağ tarafında annesini görmesiyle ona doğru başını çevirdi. Küçük kızın gözleri hissettiği acıdan dolayı dolarken annesi şefkatle ona bakıp
" Şişt bir şey yok miniğim, geçti bak annen burada " diyerek kızını kucağına alarak sarıldı.
Minik kız acısından ağlarken karşıda babasının kucağında sarışın bir kız görmesiyle bir anda ağlaması kesildi. Yavaşça kollarını gerdirip yüzünü annesine döndü. Genç kadın kızının ona meraklı gözlerle bakmasına ve bir anda ağlamasının kesilmesine anlam veremedi. Kızına bakarak
" Ne oldu bebeğim ? Bir şey mi diyeceksin ? " diyerek minik kızına soran gözlerle bakmaya başladı.
" Anne ben her düştüğümde sen yanımda olacaksın değil mi ? " dedi. Genç kadın küçük kızının sorduğu soruya anlam veremezken tebessüm edip
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAMÜTENAHİ
Teen FictionEn kötü senaryo gerçekleşmişti, her iki aile de kayıp vermişti. Son bir çare kalmıştı...evlilik. Geri getirir miydi onca canı ? Unutturur muydu olanları ? Sahi şimdi bu evlilik onları sonsuz mu yapacaktı? "NAMÜTENAHİ" sonsuz demektir.