Bölüm 18: Yarım Kalmaya Mahkum Tutulan Ruh

2.7K 422 57
                                    

                                                  Bölüm Şarkısı: Funda - Çaresizim 

Kendime fark etmeden rutin edindiğim gökyüzü seyrine dalmıştım yine. Yıldızların ihtişamlı görüntüsü... Dolunayın siyah ve beyazından oluşan o dengesiz grisine kapılmıştım. Bana kendimi yansıtıyordu. Düşüncelerimi, hislerimi andırıyordu. Uzun zamandır bunu yapıyordum. Gece olup yeryüzüne sessizlik ağlarını ördüğünde, inimden çıkıp gökyüzü ile telepatik bir sohbet ediyordum.

Gökyüzü anlıyor muydu acaba beni? Ya da o da herkes gibi anladığını mı zannediyordu?

"Diğer yanını doldurabilir miyim?" duyduğum sesle dudaklarımda saniyelik bir tebessüm oluştu.

İnce şekilde 'Yanına oturabilir miyim?' demekti bu. Diğer yanı doldurmak...

Böyle bir şey mümkün müydü? Her insanın bir diğer yarısı vardı. Ya benim ki?

Yıllar önce o sokakta yere düşmüş, ardından ellerimin arasından kayıp gitmemiş miydi?

Duruşumu dikleştirdim. Soğuk bir ses tonu ile cevap verdim.

"Yanıma gelebilirsin Karavan." Az önce süsleyerek kurduğu cümleden pişman olmuş bir yüz ifadesiyle yanıma geldi.

Yan profilimi dikkatle incelerken, kollarını balkonun demir korkuluğuna yasladı ve öne eğildi. "Bir haftadır seni izliyorum. Geceleri hep terasa çıkıyorsun. Saatlerce gökyüzüne bakıp duruyorsun. Bazen gözlerinden yaşlar dökülüyor, bazen ise saniyelik tebessümler oluşuyor yüzünde."

"Sherlock Holmes ile bir akrabalığın mı var Karavan?" Dudağı yukarı kıvrıldı.

"Belki uzaktan..." Söylediği cümle ikimizi de güldürmeye yetmişti.

"Gündüzleri güneş, ışık saçarak bulutların güzelliğini görmemi engelliyor. Gece olunca çıplak gözle bakabiliyorsun en azından."

"O zaman da karanlık çökmüyor mu üstlerine?" diye sorduğunda iç çektim.

"Hayat işte... Asla istediğini tam olarak elde edemezsin. Gündüz güneşten, gece karanlıktan göremezsin. Ama en azından geceleri yıldızlar ve ay, göğün üzerine serpilmiş bulutları biraz aydınlatır. Ne fazla ne az yeterli şekilde aydınlatırlar."

"Desene bazı insanlar bulut gibi." Demek istediğini anlamamıştım.

"Nasıl yani?"

"Kimisi o kadar çok ışık saçar ki dönüp bakamazsın, ama daha sonra zaman geçtikçe bir bakarsın, karanlığa bürünmüş... Yani gündüzleri yakar diye korktuğun kişiden, gece karanlığında kaybolursun diye korkarsın."

Gözlerimi kıstım. Kararlı ses tonumla, Serkan'a döndüğümde yıldızları izliyordu. "Bir şeyi istiyorsan... Ya güneş de yanacak, ya karanlıkta kaybolacaksın Karavan. Her istediğinin bir karşılığı vardır." Gözleri gözlerime döndü. Ay ışığının cılız ışığı yüzünün bir tarafını aydınlatmaya yetmişti.. Yüzünde çok mahzun bir ifade vardı. Bir anda duruşu dikleşti ve bana doğru bir adım atıp hafifçe konuştu.

"Biliyor musun savcı? Ben güneşte kavrulmaya da, karanlığa gömülmeye de razıyım. Yeter ki karşılık alabileyim." Cümleyi söylerken ki ses tonu o kadar yalındı ki. Uzun süre sonra Serkan'ın sesi huzurlu gelmişti.

Neredeyse iki haftadır yan yana bile gelmemiştik. O geceleri yoktu ben sabahları.

Dediğini kafamda tarttıktan sonra hafif eğildim.

"Bazen karşılık gelmeyecek şeyleri kabul etmek gerekir Karavan." Bir şey demesini beklemeden yanından geçtim fakat balkondan çıkamadan beni kendine çekti. Yavaşça nefesini kulağıma fısıldadı.

Savcı  (Tamamlandı) Où les histoires vivent. Découvrez maintenant