XVI | m a k a s

109K 7.8K 13.5K
                                    


Selam bebeklerim! Yeni bölümü getirdim, keyifle okuyun. 🤍

Sezen Aksu - Dua
Güncel Gürsel Artıkyay - Bu Yüzden




HÜKÜMRAN

16

"MAKAS"


Defalarca vuruldu prangalar; önce düşlerime, sonra bileklerime, şimdiyse geleceğime.

Ve defalarca aynı yemini zikretti dilim, ben bu devranı ters döndürmeden ölmeyeceğim.

Benim hayatım kimsenin toprağı değildi, canı isteyen üstüme basıp geçemezdi. Benim kaderim hiç kimsenin iki dudağı arasında da değildi, haddini bilmeyenin hükmü geçersizdi. Ve ben hiç kimsenin oyuncağı değildim, malı değildim, eşyası değildim. Birileri beni oradan oraya sürükleyemez, kirli oyunlarına alet edemezdi. Daha fazla acıya, kayba yer yoktu hayatımda, kalbimde ve ruhumda. Daha kötüsü yazıyorsa bile yazgımın sayfalarında, makas olur o sayfaları paramparça ederdim.

Aybars bana, bakışlarından sakınmadığı zahiri bir şüpheyle bakıyordu. Ancak o şüphe diline düşmüyor, kelimelerine sızmıyor ve ruhumu zehirlemiyordu. Aklını kemiren o sorunun cevabını bakışlarımdaki ifadelerden seçmeye çalışır gibi bir hali vardı. Bu ne olduğu belirsiz notu yazan kişinin benimle bir ilgisi olduğunu mu düşünüyordu?

Saçmalığın daniskasıydı bu.

Bakışlarım şüphenin sirayet ettiği karanlık gözbebeklerinden uzaklaştığında elinde tuttuğu siyah karta uzandı. O an ruhum öyle dipsiz bir öfkeyle kuşandı ki kartı onun parmaklarının arasından söker gibi çekip aldım, Aybars kartı benden uzaklaştıracak zaman bulamamıştı. Ve sonra parmaklarım keskin birer makas görevi gördü, kart parçalara bölündü, ikimizin arasına döküldü.

Yeniden yüzüne baktığımda kalın kaşlarının çatıldığını, katran damlası gözlerinin üstüne siyah bir perde misali asıldığını gördüm. "Bu saçma notu yazan kim bilmiyorum," dedim hırçın bir sesle. "Ama her kimse benimle değil, seninle alâkası olan biridir."

Aybars bana, sanki başka bir dili konuşuyormuşum da anlamıyormuş gibi donuk bakıyordu. "Bana dün gece ne söylediğini hatırlıyor musun?"

Gözlerini kıstı ve dudaklarını birbirine yasladı. "Hiçbirini unutmadım," dediğinde bakışları kısa bir an paramparça ettiğim notun üzerine indi. Susuyordu, konuyu açmam için sessizdi.

"Artık tüm gözler üzerinde demiştin. Yanımdan ayrıldığın an, senin sonun olur demiştin..." Ona bakan gözlerimdeki öfke, gözlerime bu şekilde, hiçbir şey olmamış gibi bakmaya devam ettiği müddetçe daha da büyüyecekti. "Haklı çıktın... Sen beni daha ne kadar yakacaksın?"

Aybars hiçbir şey söylemedi, sol elini alnına yaslayıp parmaklarıyla şakaklarını sıvazlarken bakışları bizi sessizce izleyen Timur'a çevrildi. "Timur," dedi, sakin başlayan sesi kademe kademe şiddetlendi. "Öncelikle kamera kayıtlarını incele; o gülleri gönderen kuryeyi, kuryenin çalıştığı firmayı bul. Sonra da buna cüret eden o orospu çocuğunu bul ve bunların hiçbirini bulmadan buraya gelme."

Timur sessiz kaldı, şayet ağzını açıp tek bir kelime etse zehir zemberek bir öfkenin kurbanı olacaktı. Elinde gül buketiyle birlikte arkasını dönüp odadan çıktığında oturduğum koltuktan kalktım ve pencereye doğru yürüdüm. Fazlasıyla gerilmiştim, böyle bir şeyi kim yapabilirdi? Benim burada Lamia Yılmaz değil de Berzâh Duman olduğumu, Aybars dışında yalnızca Timur ve Melis biliyordu. Onlar da böyle saçma bir oyun oynamaya kalkışacak değillerdi, öyleyse buna sahiden de kim cüret ediyordu?

HÜKÜMRAN (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin