Bay Doe Da Kim?

20 4 14
                                    


Sırtını soğuk duvara yaslamış bir halde karşına bakarken gözleri hiç olmadığı kadar donuktu, birkaç yıl evvel ayaklarının dibine düşen kız kardeşinin bedeni ile birlikte sıyırdığını söylemişti, herkes onun için tehlikeli, öldürebilir, akli dengesi bozuk gibi şeyler söylüyordu. Genç kadın bir nebze ye kadar bunu kabul edebilirdi, kafayı gerçekten sıyırmıştı, beyni sürekli ona oyun oynuyordu ancak tehlikeli değildi, hiçbir zaman tehlikeli şeyler yapmamıştı. Sadece bir kez pencereden sarkmıştı ancak bu onun dışında kimseye zarar vermezdi ki?

Ancak bir gün işler beklediği gibi gitmedi, ilaçları bitmiş, evde deli gibi bir sağa bir sola koşmaya başlamıştı. Kız kardeşinin ondan korkarak duvara çöktüğünü hayal meyal hatırlıyordu, elinde telefon ile birinden yardım istediğini de.

Ondan sonra ne olduğunu bilmiyordu, sadece annesin ve babasının eve girdiğinde bir şeyler yazdığını hatırlıyordu.

“Onu görmek için yaptım, o beni görmedi ama bu sefer görecek."

Şimdi ise buradaydı, onu bulmuştu. Aynı liseyi okumuşlardı, hatta onu bir baloya bile davet etmişti, öpücükler ve ilk sevişmesi onunlaydı, en azından zihni ona bu şekilde gösteriyordu. Anılar beyninde dönüp dururken kaldığı odanın kapısı hızla açıldı, elinde büyük bir tepsiyle ona yaklaşan adama baktı. Hiçbir zaman yemekhanede yiyememişti, yese bile kimse onu yanında istemiyordu, anılarının sahte ve yavan olduğunu söylüyorlardı.

Bunu diyen uzaylıyım diyen adamdı. Genç kadın düşündüğü şeyle birlikte kıkırdamaya başladı, yemeği getiren adamın sert bakışları üzerinde gezinmeye devam ederken parmaklarını dizlerinin üzerinde gezdirdi, ince kumaşın altındaki teni cayır cayır yanıyordu.

“Sana gülmedim, sadece aklıma Uzaylı Cedric geldi de."

Adam başını sallayıp dudaklarını gererken yemek tepsisini masanın üstüne koydu. Kendisine zarar vermemesi için plastik çatal ve kaşık koymuşlardı, bıçak ise hiç yoktu.

Adam çıkar çıkmaz genç kadın başını dizlerine gömdü. Yemek yemekten birkaç gün önce vazgeçmişti, sadece onun yanına gelip güzelce konuşmasını istiyordu, bugün de öyle yapacaktı, yanına gelecek, neden yemek yemediğini soracak, ardından onu yemesi için ikna edecekti. Genç kadın bu sefer nazlanmayı düşünüyordu, kolay kandırılan bir kadın gibi görünmek istemiyordu.

İkna olduktan sonra doktor zafer edasıyla gülümseyerek kendisine bakacaktı, sağ yanağındaki derin çukur ortaya çıkacak, kadın daha da mutlu olacaktı. Birden aklına adamın parmağındaki evlilik yüzüğü geldi, kaşlarını sinirle çattı. O yüzüğü hatırladığında içi nefretle dolup taşıyordu.

“Neden beni terk ettin?" diye soruyordu kendi kendine. Başını dizlerinin arasından çekip etrafına baktı, onlara birçok kez odada bir aynanın olmasını istemişti, hemen kendine bakıp güzel olup olmadığını çözmek istiyordu. İki saat kalkıp odanın içindeki küçük lavaboya gidip bakmak istemiyordu ama bunu yapmak zorundaydı.

Oturduğu yerden kalkıp küçük lavaboya girdi. Aynanın karşısında yerini alıp kendine baktığında istemsizce gülümsemeye başladı. Çok güzeldi, dışarıda zaman geçirdiği yıllarda herkes güzelliğiyle ilgili birçok şey söylemişti. Şimdi hatırlıyordu. Elini aynanın üzerine koydu, soğuk cam sıcak parmaklarına değer değmez irkildi.

Birkaç saniye o şekilde durduktan sonra kaşlarını çatarak elini hızla çekip lavabodan çıktı. Masanın üstündeki tepsiye göz ucuyla baktıktan sonra eski yerine geçti.

“Acılar sarılır yaralar ile uuuu," diye mırıldandı. Ne zaman bu cümleyi söylese genç adam odasına geliyordu, sanki bir şifre gibi. Ama bu sefer adam gelmedi, onu bırakmıştı. Bu zamana kadar kesinlikle gelmeliydi, gözlerini saate kaydırdı.

Gelmeyecekti.

Gözlerinden yaşlar akmaya başlarken hızla ayağa kalktı, başı sönüyordu ancak umurunda değildi, masanın başına geldiğinde tepsiyi eline aldı, kameranın başındaki adamın güldüğüne emindi. Kazandığını sanıyordu ancak Bayan Doe bunun tam tersi olduğunu göstermek istiyordu.

Bu yüzden elindeki tepsiyi yere attı. Ardından sandalyeyi çekip oturdu, tepsiyi kağıtlarının üzerine koymuşlardı, bazıları biraz buruşmuştu, sinirli bir iç çekip kalemine uzandı, belki de bu kalemi gözüne saplamalıydı, belki de Bay Doe böylece gelirdi. Bu düşünce yavaşça diğer düşünceleri geride bırakıp öne çıktı.

Bay Doe'su onun zarar görmesine dayanamazdı. İntiharını bile onun için gerçekleştirmek üzereydi, onu gerçekten seviyordu, yokluğuna dayanamazdı.

Kalemi ters çevirdiği sırada odanın kapısı hızla açıldı, tanıdık koku ciğerlerine nüfuz ederken gözlerini kalemin sivri ucundan alıp ona baktı, her zamanki gibi muhteşemdi.

“Geleceğini biliyordum,"deyip kalemi kağıdın üzerine bıraktı. Sandalyeyi gürültüyle itip ayağa kalktıktan sonra ona bir adım attı, ayağına bulaşan yemeklerin kayganlığını umursamıyordu, birkaç su darbesiyle çıkardı.

“Geldim," diye cevap verdi adam elini nereye koyacağını bilemezken. Genç kadın dudaklarında mahçup bir ifadeyle gülümseyip “Özür dilerim, burası biraz dağınık," dedi.

Genç adam önemli değil der gibi elini sallayıp dikilmeye devam etti. Ardından bildiği bir sorunun cevabını sormak için etli dudaklarını ıslatıp araladı.
“Söyle bakalım Grace, Bay Doe da kim?"

Bay Doe'yaWhere stories live. Discover now