twenty three

4.4K 374 141
                                    



Yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovalarken kantinciye para uzatıp suyu elime aldım, bomboş midemi bu şekilde doldurmaya çalışmak ne kadar doğruydu bilmiyordum ama bugün son sınavımıza giriyorduk ve çok önemliydi, bu stresle boğazımdan tek bir lokma dahi geçirmem imkansızdı.

''Ben artık yaşamak istemiyorum,'' diye hayıflandı Jennie dudak bükerek. Bir yandan da elindeki karton, içi kahve dolu bardakla ellerini ısıtmaya çalışıyordu. ''Bu nedir ya? Ders, sınav, sonra yine sınav. Lise terk olacağım en sonunda.''

Sıradan çıkıp kapıya doğru ilerlerken ben de bir yandan suyumu kafama dikiyordum. Taehyung bana dönüp ''Yavaş iç midene oturacak,'' dedi kısık sesle ve Jennie'ye laf yetiştirmeye koyuldu. ''Salak sen değil misin her sınavda ilk 10'da olan? Sabah sabah ne mızmızlanıp durdun zaten full çekip çıkacaksın.''

Kantinden çıkınca biraz ilerleyip sırtımı duvara yasladım ve midemde çalkalanan suyla beraber onları dinlemeye devam ettim. Jennie, Taehyung'a orta parmağını kaldırıyordu. ''Sen bir sussana ya. Çok sinirlerimi bozuyorsun her cevap verişinde, yasaklıyorum sana benimle laf dalaşına girmeyi.''

Taehyung bunu duyunca gözlerini devirdi ve alay edercesine çocuk gibi ağlama taklidi yaptı. ''Prenses Kim Jennie Hazretleri bana yasak getirdi, ne yapacağım şimdi ben?''

''Prenses Kim Jennie, sana şu sarışın ve o aklı bir karış havada olan Jeon Jungkook'un arasını yapmanı emrediyor.''

Gözlerimi kocaman açarak kafamı onlara doğru çevirdim. ''Konu nereden geldi şimdi buraya?'' Zaten midem şu an suyla çalkalanıyordu, bir de Jungkook'u düşünüp kelebeklerin uçuşmasını hiç istemiyordum ama bir kere duymuştum işte. Sabah Jennie ile kütüphaneye gelip biraz çalışmıştık ama onu hala etrafta görememiştim, son saniyede mi gelmeyi düşünüyordu sınava beyefendi?

Jennie bana bakıp omuz silkti. ''Tatlım bizim konumuz her zaman bu, sadece arada bir dikkatimiz dağılıyor sınavlar falan derken o yüzden yani, yoksa her dakika başının etini yediğimi biliyorsun,'' Taehyung'a döndü. ''Ama artık gerçekten el atman gerekiyor. Haftalardır bir iyiler bir kötü, bir bakıyorum kanlı bıçaklı düşmanlar sonra dönüyorum sarmaş dolaş olduklarının haberi geliyor.''

Taehyung, tatlı bir surat ifadesi takınıp ellerini iki yanında havaya kaldırdı. ''Valla bence bunlar yakında işi pişirir, benim araya girmeme gerek kalmayacak.''

Oflayarak ''Doğru aslında,'' diye mırıldandı Jennie. ''Ha oldu ha olacak diyorum ama yine bir şey oluyor, birbirini iten aynı kutuplar gibi iki ayrı tarafa savruluyorsunuz.'' Tam olarak bir cümleyle aramızdaki ilişkiyi özetlemişti.

O, bütün hikayeyi biliyordu ama Taehyung'da çok önemli parçalar eksikti ve sormak istediğini ama çekindiğini biliyordum. Geçmişimi bilmiyordu, abimin öldüğünü de yıldönümünde öğrenmişti zaten. Ailemle sorunları az çok biliyordu, bir gece sadece ikimiz otururken biraz bahsetmiştim ama bu kadardı. Jungkook'un uyuşturucu satın aldığını ve bizim aramızın bu yüzden bozulduğunu bilmiyordu, o olaydan öncesine kadar aramız çok iyiyken birdenbire bunun olmasına çok şaşırmıştı ama geçiştirmeyi başarabilmiştim. Bir gün ona anlatacaktım, kafama koymuştum bunu.

Konuyu dağıtmaya çalışarak gözlerimi kısıp karşıdan gelen hocaya sabitledim, bizim gözetmenimiz değildi ama öğretmenler odasının kapısı açılmış demekti. ''Hey,'' dedim bakışlarımı ayırmadan. ''Gitsek iyi olur, akbabalar sınıflara girmeye başlıyor.'' Koridordaki öğrenciler de hareketlendi.

Biraz eğilip gülerek yüzüme baktı Taehyung. ''Ama şunun tipine baksana sen ya, Jungkook bu güzelliğe bu tatlılığa dayanabilir mi? Hiç sanmıyorum.'' Yanağımı sıktı, bir anda tatlı modunu açıverip sevgiyle dolmuştu sanki.

close as strangers |rosékookWhere stories live. Discover now