0.1

2K 143 21
                                    

___________________

Bölüm 2: Hargreeves Evi
___________________

Önümdeki pastayı yerken bir yandan da kitabı okuyordum.

Yedi numara olarak hayatım- Vanya Hargreeves

Dün gece depoya geri dönerken önünden geçtiğim bir kitapçıda görmüştüm bu kitabı. Yazarının ismi dikkatimi çekmişti, ben de çalmıştım. Dün gecenden kitabı durmadan okuyordum ve sonunda son sayfasınsaydım.

Önümdeki kahveyi yudumladım ve kitabı kapattım. Teşekkürler Yedi numara. Bana oldukça yardımcı oldun. Parayı masaya bırakarak kalktım ve kafeden çıktım.

"Öldür."

Ne?

Silah seslerinin kulağıma ulaşması ve kendimi sağa doğru fırlatmam aynı anda oldu neredeyse. Mermiler durmadan üzerime doğru yağarken yerde sürünerek cadde kenarına park etmiş arabanın arkasına saklandım.

Lanet olsun! Yine kime ne yaptım da beni vurmaya çalışıyorlar?!

Belimdeki silahı çıkarttım ve gözlerimi kapattım. Düşüncelerinde öldürmek olan iki kişi var. Zihinlerinden yayınlan enerjiyi okumaya çalıştım.

Şişman olan adam. Sol çaprazımda 45° açı ile dönersem tam omuzunu vurabilirim. Diğeri giderek bana yaklaşıyor. Kadın. Bana iki metre yakın. Arabanın altından başımı kaldırdığım anda onu etkisiz hale getirmeliyim. Ne zaman tuttuğumu hatırlamadığım nefesimi verdim ve gözlerimi açtım.

Ayakkabımın altına sakladığım bıçağımı diğer elime aldım ve ayağa kalktım hızla.

Ayağa kalktığım anda kadının tam omuzuna bıçağımı fırlatttıktan hemen sonra adamı silah tutan elinden iki kurşun ile vurdum. Hemen ardından yeniden yere eğilerek ikisinin de ateş etmeyi kesmesini bekledim. Bu sırada onların neden bana saldırdığını düşünüyordum.

Hazel ve Cha-Cha. O ikisine hiçbir şey yapmadım... görevlerini çalmak dışında. Five'ı öldürme görevi. Gerçekten. Neden kötü olan her şeyin altından bu bunak çıkıyor?

"Bunlar için para almalıyım." Diye hamurdandım arabanın arkasından çıkarken.

Cha-Cha'ya saldırdım ilk önce. Ama bir yandan da Hazel'in zihni ile oynuyor onun bana saldırmaması için düşüncelerini değiştiriyodum. Önce boğazına ve alnının ortasına iki yumruk attım. Kadın nefessiz kalıp gerilerken omuzuna sapladığım bıçağımı geri çektim ve çıkarttım. Her yeri kan ile kaplanmış bıçağıma üzgün bakışlarımı gönderirken mırıldandım.

"Umarım kan lekesi kalmaz."

Bu sırada tam dudağımın üzerinde bir yumruk yemem ile sendeledim. Tanrım, Cha-Cha ! Ben bir box torbası değilim!

Son anda yere eğilip tekmesinden kaçtım ve bana savurduğu ayağını tutarak yere doğru çektim. Bu sırada Hazel da gücün etkisi altından çıkmış bayılmıştı. Cha-cha'ya bıçağı saplarken konuştum.

"Bak ne diyeceğim!" Bıçağı geri çıkarttım ve diger elimle bir yumruk attım suratına. "Siz iki aptal BENI RAHAT BIRAKIN!"

Cha-Cha ona vurmak uzere kaldırdığım elimi tutarken başını iki yana salladı. Tamam. Bu kadar yeter. Bıçağı yere atıp elimi tam gözlerinin ününe kaldırdım ve parmaklarımı yavaşca yumruk yaparken mırıldandım. "Uyu."

Cha-Cha'nin beni tutan eli gevşedi ve gözleri kapanarak yere düştü. Ben de eğilip bıçağımı alarak cebimden çıkarttığım mendile silerken sokakta ilerlemeye devam ettim.

Bıçağı yeniden botumun altındaki yerine sabitledikten sonra başka aynı mendil ile üzerime sıçrayan kanları sildim. Kanlar çoktan kurudugu için pek bir işe yaramadı gerçi..

***

"Bu benim sorunum değil."

Gözlerim kocaman açıldı. Elim belimdeki silaha gitti ve onu sıkıca kavradı. Ne demek benim sorunum değil?

"Ne demek benim sorunum değil? Bana saldırdılar! Cezalandırılmaları gerek!"

"Hatırlarsan sen de Five'a defalarca saldırmıştın. Ama sana ceza verilmedi."

Önündeki karidesi yemeye devam etti umursamaz bir şekilde. Eğer patronum olmasaydın seni öldürürdüm.

"Bu farklı, benim sebeplerim vardı!"

"Onların da var."

"Hayır yok! Görevi bana sen verdin!"

"Onlara bir ceza verilmeyecek. Çıkabilirsin."

Kaşlarımı çattım ve onu izledim bir süre.

"Bundan sonra yoluma çıkarlarsa onları öldürmekte tereddüt etmem."

Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla odadan çıktım.

***

Önümdeki eve baktım dikkatle. Acaba Five içerde midir? Onu kendi evinde öldürmek güzel olabilir. Ah hayır olmaz. Beş tane kardeşi var. Mutlaka birisi evdedir ve beni görür.

Evin etrafından dolanarak bir boşluk aradım. Girebileceğim herhangi bir küçük açıklık. Buldum da. Yangın merdivenine benzeyen bir merdiven vardı. Evin camına çıkıyordu.

"Bay Hargreeves çocuklar evden rahat kaçabilsin diye merdiven yaptırmış."

Diye mırıldandım merdivene tırmanmaya başlamadan önce. Hemen ardından ilerledim ve merdivene tırmandım.

"Ne kadar da iyi birisi." Alayla güldüm. "Umarım bıçağımı kaybetmemişsindir Five. Yoksa seni öldürürüm."

Camdan içeri girerken durakladım.

"Boş versene onu her türlü öldüreceğim."

Gözlerimi odada gezdirdim. Bir yatak odası. Bir çocuğun yatak odası. Hızla ilerleyerek açık olan kapıyı kapattım. Yeniden arkama dönerek odaya baktım. Nereden başlasam?

Dolabın kapağını açtım ve inceledim. Bunlar okul üniformalarlarına benziyor. Five'ın giydiklerinden. Güzel! Onun odasını bulmuşum bile. Dolabı kapattım ve masaya ilerledim. Birkaç hesaplama yazıyordu üzerinde. Onu boş vererek çekmeceleri karıştırdım.

Bıçak, bıçak. Nereye sakladı? Yoksa yanında mı taşıyor? A hayır! Tabikide yanında taşıyor! Neden burada bıraksın ki?

Odanın kapısı bir anda açıldığında inatla çekmeceleri karıştırmaya devam ediyor, Five'a sövüyordum. Kapının açılmasıyla aniden o tarafa dönmüş yeşil gözler ile karşı karşıya gelmiştim. Hemen ardından aynı anda konuştuk.

"Lanet olsun!"

***


VALU - Number 5Where stories live. Discover now