3.0

5.5K 403 320
                                    



Selamlar selamlar
Tatilim bitmiyor
Sbuö de yayımladım
Önce onu okursanız daha iyi olur
Zaman akışı olarak o önde
Bölüm sonunda bulaşım biraz şeyim
Öpücükler
X

***

Kurtuluş'tan

Isınma bölümünü tamamlamak üzereydik. Ya da ben kafayı yemek üzereydim, emin değildim. Kafamı tekrar tribüne çevirip koltuklardan birinde jilet gibi oturan Metehan'a baktım. Üstünü değiştirmesini belirtmeme rağmen değiştirmemişti. Çok fenaydı. İnanılmaz fenaydı.

Ülkedeki erkeklerin neredeyse yüzde doksanı giyinmeyi bilmezdi, ama Metehan buna dahil değildi. Haki yeşili dar kesim bir pantolon, kar gibi beyaz bir gömlek, yine aynı yeşillikte bir palto. Amına koyayım, yeşil takım mı olurdu? Söylendiği zaman dünyanın en kötü şeyi gibiydi ama, öyle değildi. Yeşil gözleri önplana çıkmış, bronz teniyle yeşil öyle güzel duruyordu ki.

Sarışın birinin bronz teni mi olurdu ayrıca amına koyayım? Bu ne tezat bir görüntüydü?

"Soyunma odasına gitmeyi düşünüyor musun?" Yan tarafımdan gelen Bulut'un sesiyle irkildim. Kafasını çevirip baktığım yere baktı ve ensemden yakalayarak kendine çekti beni. "Yoksa adamı yemen bitmedi mi daha?"

"Ne diyorsun lan?" Diye çemkirdim anında. Bulut'un yüzünde ufak bir gülümseme oldu. "Ne yemesi, ne diyorsun amına koyayım?"

"Diyorum ki, son on beş dakikadır Metehan'ı izleyip durdun, daha çok bekleyecek miyiz? Bakmaya doyamadın mı hâlâ?"

Ensemdeki elini ittirip sinirle suratına baktım. Yüzünde zerre alay yoktu. Söyledikleri her şeyi gerçek anlamda söylemişti. "Bulut, saçmalama istersen."

"Saçmalayan ben değilim?"

"Ne demeye çalışıyorsun sen?"

Kolunu omzuma atıp tribünlere doğru çevirdi beni. Şimdi ikimiz de Metehan'ın durduğu yere bakıyorduk. Tek başına oturmayan Metehan'ın. Yanına ne ara birileri oturmuştu amına koyayım? "Ondan etkilenmen çok normal diyorum. Baksana, tek etkilenen sen değilsin."

Bakışlarımı kaçırmadan Metehan'a bakmaya devam ettim. Yanında on ikinci sınıflardan iki kız vardı, zaten bütün okulun onu izlemesi yetmiyormuş gibi, gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı. Çok fazla gülen bir insan bile değildi, yani ciddiydi hep. Yanındaki kızlar aptal aptal gülerken o sadece düz bir surat ifadesiyle duruyordu, bu daha fazla çekici kılıyordu onu.

İçimde anlaşılamaz bir öfke oluşmaya başladığında yutkunarak bakışlarımı kaçırdım. İçim kaynıyordu.

"Ondan falan etkilenmiyorum." Sesim olabildiğince sert çıkmıştı, Bulut'un tabii ki umrunda değildi. Omzumdaki koluyla beni iyice sarıp soyunma odasına doğru ilerletti. Maçın başlamasına çok az bir zaman kalmıştı, koç birazdan herkesi toplardı.

Soyunma odasına girdiğimizde Bulut içeridekilere kısa bir göz gezdirdi. "Beyler, bize biraz müsaade eder misiniz?"

Herkes, bizden nefret eden Metin dahil, yavaş yavaş boşalttı odayı. Eh, hem kaptandı, hem de her zaman sözü dinlenirdi. En sonda çıkan Faruk kapıyı arkasından kapatınca Bulut beni arkamdaki banka oturtturdu ve karşımda yere oturarak bakışlarını yüzüme dikti. "Anlat."

Amına koyayım, bunu sadece ben yapınca keyifli oluyordu. Resmen yer değiştirmiştik. "Neyi anlatayım?"

Bulut ellerini yüzüne sürüp derin bir iç çekti. Eğer ki mantıklı bir herif olmasaydı, yani benim gibi bir olsaydı, söverdi. Ama sövmedi. Ellerini indirip gözlerimin içine baktı on sekiz senelik arkadaşlığımıza dayanarak, yalan söylediğim anda anlamak için. "Hislerini." Tam ağzımı açıp itiraz edeceğim sıra elini dizime vurarak susturdu beni. "Geldiğinden beri gözünü neden ondan alamadığını, neden sürekli insanların ona olan bakışlarını yakalamaya çalıştığını, yanında gördüğün iki kızla neden sinir küpüne döndüğünü. Anlat işte."

Benim şiirim seninle başladıWhere stories live. Discover now