| Hope Ada Işıklı |
Babam bana hep ne olursa olsun kalkmayı öğretmişti. Şu 8 yıllık minik hayatında çoğu insandan daha iyisin diyordu bana. Nedenini şuanda anlamasam da ileride anlayacağımdan emindim.
Kucağımdaki defteri daha da sıkıp derin nefes verdim.
"Babam ne zaman çıkacak?"
Kimseden ses gelmeyince ofladım ve ayağa kalktım.
"Nereye halacım?"
"Tuvalet gideceğim yolu biliyorum. Nare'de gitmişti onunla dönerim."
"Tamam dikkat et lütfen."
Kafamı sallayıp tuvalete ilerlemeye başladım.
Babamı çok özlemiştim. Keşke buraya hiç gelmeseydik. Evimizde mutluydum ben. Hiç gelmeseydik babam şuanda bu iğrenç kokulu yerde hiç olmazdı.
İstemsizce kaşlarımı çattım ve ofladım. "Üf baba ya, ne diye geldiysek buraya."
Tuvaletten Nare'nin bağırma sesi gelince durdum ve aralık olan kapıdan hafifçe baktım. Telefonla konuşuyordu.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Adamın 8 yaşında kızı var! Senin kızın yaşında!
Sen nasıl bir insan oldun Sancar! Onunla aramda bir şey yok! Ama bundan sonra seninle de yok!
Nerdesin diyorum sana? Pislik herif! Bulunacaksın ve hapise gireceksin seni o paranda kurtaramaz neden biliyor musun? Çünkü sana sahip olduğun adamı nankörlük yapıp hayatını bitirmeye çalıştığın adam verdi. Ama ben alacağım. Kızım için, onun kızı için, bizim için.
Duydun mu? Sancar Efe! Sen artık bittin. Çünkü ben bundan sonra göz yummayacağım. O çok nefret ettiğin Gediz'in yanında olacağım, sen ise hapiste sürürüneceksin!"
Telefonu kapamış ellerini mermere yaslamıştı. Hızlıca nefes alıyor, dudaklarını ısırıyordu.
"Nare?"
Hemen bana dönüp gülümsedi. "Ada? Babandan haber mi var yoksa?"
"Hayır. Ben... Şey senin konuşmanı duydum. Kızdın mı?"
Şaşırmıştı. "Hayır kızmadım."
"Babamın yanında olduğun için teşekkür ederim Nare."
Gülümsedi. "Önemli değil.. hadi onun yanına gidelim."
Kafamı sallayıp beklediğimiz yere ilerledik.
2 gün sonra
| Gediz Işıklı |
Hafifçe gözlerimi açtım. Yüzüme vuran ışıkla yüzümü buruşturup gözlerimin alışmasını bekledim. Etrafımda gözlerimi gezdirdim ve kaşlarımı çattım.
Neredeydim ben? Ne oluyordu?
Arabamda hissettiğim sert darbeler, uçurumdaki yuvarlanan bedenim, kırılan kemik seslerim...
"Gediz bey? Gediz bey sakin olun. Arkadaşlar sizi çıkardı şimdi de hast-"
Ne diyordu? Hiç birini anlayamıyordum. Gözlerimi karanlığa kapattım.
Aklıma doluşan şeylerle yutkundum. Ada neredeydi? Ona da zarar vermiş miydi o şerefsiz?
Açılan kapı ile kafamı o tarafa döndürdüm. Odaya giren hemşire beni görünce gülümsemişti.
"Gediz bey? Uyanmanıza çok sevindim. Doktorunuzu çağırayım ve son kontrolleri yaptıktan sonra sizi normal bir odaya alalım."
Kafamı salladım ve yutkundum. "K-kızım nerede?"
"Merak etmeyin kendisi dışarıda ve sizin uyandığınızı duyunca çok sevinecek."
Kafamı salladım. O odadan çıkınca tavana diktim gözlerimi.
Ne zaman böyle olmuştuk biz? Ne zaman bir zamanlar dostum olan bir insan beni beni öldürmeye çalışacak kadar nefret etmişti? Ya doktorlar yapamasaydı, ya bende Lydia gibi Ada'yı bırakmak zorunda kalsaydım... Ne yapardı benim kızım bensiz?
Bu düşünce ile yumruğumu sıktım. Belki de buraya gelmek en başından beri bir hataydı. Onlara görünmek... Eskisi gibi olmaz diye ümit etmiştim lakin daha da kötüydü burası.
İnsanı içine çeken bir kara delik misaliydi ve ben kızımı burda bırakamazdım. O insanların içine bırakmak onun geleceğini mahvederdi.
Gerçi... Aklı olan kim onlarla dolu bir ortamda yaşamak isterdi ki?
İçeriye giren doktorla düşüncelerimi kafamdan atıp ona odaklandım.
O ise bana selam verip klasik kontrolleri yapmaya başlamıştı. Bir anda o kadar düşünceye dalmıştım ki, kırık olan kolumu ve vücudumdaki diğer şeyleri yeni yeni fark ediyordum.
"şuanlık değerleriniz iyi gözüküyor. Sizi şimdilik normal odamıza alalım. Sonra yine geleceğim."
Yarım saat sonra
Odamda yatarken kapının hafifçe açılması ile oraya döndüm. Ada'nın yüzünü görmemle kocaman gülümseyip kafamı yana eğdim.
"BABA!"
O ise benim aksime koşup yatağa çıkmış ve bana sarılmıştı.
"Bebeğim..." Kokusunu içime çektim. İşte şuanda cennette gibiydim...
Boynuma gelen ıslaklıkla kaşlarımı çatıp sağlam olan kolumla onu kaldırdım ve göz yaşlarını sildim.
"Babacım, bak iyiyim ben."
"A-ama çok korktum! Ya sende melek olsaydın!"
"Ben fındık kurdumu bırakıp hiç bir yere gitmem. Hiç gitmedim."
O yine bana sarılınca hafif yüzümü buruştursam da umursamadım.
Kapının yanında duran ablamı, annemi ve Nare'yi görünce, dur bir saniye Nare'yi mi? Nare ne alaka şuanda? Bu konu hakkında sonra düşünebilirdim şuanda tek istediğim biraz huzurdu.
"Annem... Çok korkuttun bizi oğlum."
Gülümsedim. O hemen yanıma gelip anlımı öpmüştü.
"İyiyim annem."
Ada'yı kucağımdan alıp yandaki sandalyeye oturttu.
Kısa süre içinde hepsiyle biraz konuştuktan sonra Ada'ya döndüm.
"Anne, abla ve Nare bizi biraz yanlız bırakır mısınız? Ada ile konuşmam gereken bir kaç şey var da."
Hepsi kafasını sallayıp çıkınca Ada'yı yanıma çağırdım. Hemen boş olan yere yatmıştı. Kolumu ona sardım ve hafif ona doğru döndüm.
"Ada, burayı sevdin mi?"
Kafasını sağa-sola salladı. "Yani Melek'i sevdim ama burayı sevmedim."
"Neden sevmedin peki?"
"Baba baksana o adam yüzünden hastaneye geldik. Zaten onun ailesi de sevmedi beni."
"Sana bir şey mi dediler?"
"Hayır ama belliydi..."
Kafamı sallayıp saçlarına öpücük kondurdum ve fısıldadım.
"Evimize gidelim mi?"
"Gidelim."
Yine kafamı salladım. Anlaşılan Muğla macerası buraya karardı. Yine eski evimize dönüp klasik hayatımıza dönmeliydik ve ben bu sefer unutacaktım her şeyi. Kızımın iyiliği için sadece ona baba olmakla ilgilenecektim.
∆∆∆
Öncelikle herkese merhabaaa! Yeni bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz.
Yarın çalıştığım için başka fırsatım olmaz diyerek hemen yazdım ve atıyorum. Bir sonraki bölümü bekleyin çünkü mükemmel şeyler olacak! (Yani inşallah)
İyi günler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade « Gediz Işıklı »
FanfictionSaudade: "Bir kimsenin yokluğunda hissedilen derin özlemi ve bir zamanlar kaybettiğin bir şeyin bir daha asla senin olamayacağını anladığın an yaşadığın his."