Chan lost her

557 65 14
                                    

(yazardan)

"Elveda... Sevgilim"  Gözünden bir yaş daha düşerken, kapattı genç adam günlüğün kapağını. Pişmanlıktan ölüyordu. Ama bu pişmanlığı ona Haneul'u geri getirmiyordu. Haneul odasında acı içinde kıvranırken o arkadaşları ile gezip, eğleniyordu.

Haneul'un dediği gibi, gerçekten korkaktı. Annesini dinleyip Haneul'dan ayrılmıştı. İstemiyordu ayrılmak, ama korkuyordu da kendisine zarar gelmesinden. Kabul ediyordu, tam bir şerefsiz olduğunu. Haneul'a ne olacağını düşünmeden, sadece kafasına eseni yapmıştı. 

Haneul'u kendi elleri ile öldürmese bile, kendini bir katil gibi hissediyordu. Hayata karşı ümitleri, umutları olan, gülüşü ile etrafa ışık saçan masum bir genç kızın katiliydi. İyileşmesine yardım edebilirdi, ama o kaçmayı seçmişti. Çünkü bencil herifin tekiydi. Bir tek kendini düşünmüştü, yaşamak için mücadele eden kızı kendi elleri ile toprağa gömmüştü. 

Evet, Haneul'un katili Chan'dı. İstemeden masum bir kızın katili olmuştu. Ondan bir çok kez özür dileyecekti, ama Haneul onu asla affetmeyeceğini yazmıştı. Özür dilemesi Haneul'u geri getirmeyecekti. Artık onu asla göremeyecekti, zaten görmüyordu. Ama onunla olan günlerini özlüyordu.

Köpek gibi pişmandı. Ama olmuyordu işte... Haneul gelmiyordu. Günlüğü açıp, son sayfayı tekrar okumuştu. Haneul, ondan nefret ediyordu. Ama onun iyiliğini düşünerek, ona tavsiyeler vermişti. Acı çekmesini de istemişti. Kesinlikle acının da acısını çekecekti. Bir umut olarak, sanki Haneul onu görüyor ve duyuyormuş gibi konuşmaya başladı.

"Haneul... beni affetmeyeceğini biliyorum, ama senden çok çok çok ve daha çok özür dilerim." Ağlayarak bitirmişti cümlesini. Yine bir umutla devam etti konuşmaya.

"Merak etme. Sana sorduğun tüm soruların cevaplarını vereceğim, Annene göz kulak olacağım. Söz veriyorum..." Ayakları, onu daha fazla taşıyamadı. Bıraktı kendini yere, başladı ciğeri çıkarcasına ağlamaya.

Haneul onu bir yerlerden görüyorsa, çok mutlu olduğunu düşündü. Çünkü acı çekiyordu. Gerçi bu Haneul'un çektiği acıların yanında, fın kalırdı. Hiç bir zaman haneul kadar, acı çekmeyecekti. Empati yaptı, düşündü biraz. Haneul'un yerinde olsa, kendini affeder miydi?

Kesinlikle hayır. 

Haneul'dan, onu affetmesini istemiyordu, isteyemezdi de. 'Peki, bu pişmanlık ile nasıl yaşayacağım?' diye düşündü, genç adam. Acı çekerek ölmek istiyordu. Hiç aklından geçmemişti, böyle düşünceler. Her zaman yaşamak için bir sebebi vardı. Ama şimdi, olan sebeplerin onun için bir önemi kalmamıştı. 

Annesini, babasını, kardeşlerini, arkadaşlarını, geleceğini, okulunu... hiç birini düşünmüyordu. Sadece düşündüğü, giderse bu pişmanlığın azalacak olmasıydı. Ama onda da yanılıyordu. Pişmanlığı azalmayacaktı, acısı dinmeyecekti, vicdanı sızlamaya devam edecekti.

Bunları düşünmüyordu. Tek düşündüğü Haneul'un isteklerini yerine getirip, gitmekti. Belki Haneul ile orada karşılaşırlardı...

🍀🍀

Dusk till dawnWhere stories live. Discover now