-YURTDIŞI-

3.2K 165 59
                                    

Bavulunun fermuarını çekerek kapattıktan hemen sonra yatağının üzerinden indirerek kapının girişine bıraktı Pusat.

Halihazırda dağınık olan koyu kahve saçlarını karıştırıp daha da dağıtırken son bir kez etrefa göz gezdirdi.

Evde önemli bir şeyini unutmaktan korkuyordu, bu her yolculuğunda başına gelen bir şeydi.

Kendini yorgunlukla sırt üstü yatağına bırakırken içi içine sığmıyordu.

Yarın bölüm profesörü ile yurtdışına çıkacak ve yabancı uyruklu birkaç uzman ile beraber araştırma yapacaklardı.

Eh Pusat da profesörün asistanı olduğundan yolculukta ona eşlik etmeye hak kazanmıştı.

Bir çok tanınmış, önemli araştırmacı ile bir arada olma düşüncesi mutluluktan delirtiyordu genç oğlanı...

Heyecandan uyuyamayan genç oğlan şafak vaktine dek yatakta bir o yana, bir bu yana dönüp durmuştu.

Saat 05:00 olduğunda komodinin üzerindeki telefonun alarmı son ses çalmaya başladı.

Titreşerek olduğu yerde yavaş yavaş hareket eden telefona hızlıca uzanarak alarmı kapattı.

Üzerinde anlamsız bir enerji vardı, öyle ki içi kıpır kıpırdı.

Tüm gece uyuyamamasına rağmen, bunun yorgunluğunu hissetmiyordu Pusat.

Yataktan kalkıp geceden hazır ettiği kıyafetleri üzerine geçirdi.

Siyah dar paça pantolon ve lacivert bir sweet geçirdi üzerine.

Çıkardığı kıyafetleri sırt çantasına sıkıştırarak, kollarından geçirdi.

Kapının önündeki bavulun çekçeğinden tutarken, tekerlekleri üzerinde dış kapının önüne dek sürükledi.

Tam ayaklarından birini postalına geçirdiği sıra telefon çaldı.

Telefon ekranında yazan 'Turgay hoca' yazısı ile beraber hızlıca cevaplandırdı aramayı.

Telefonu omzu ile kulağı arasında sıkıştırırken diğer postalını da giymeye çalışıyordu,

"Buyrun hocam?"

"Hah! Evlat geldim ben, hazır mısın?"

"Hazırım tabi hocam, iniyorum hemen."

"Hadi, bekliyorum. Unutma bir şeyini, ne kadar kalacağımız belli değil, hazırlıklı olalım."

"Peki hocam."

Kısa konuşma sonlanırken, iyice kaymış ve neredeyse düşmek üzere olan telefonu aldığı gibi iplerini bağladığı postallarının üzerinde doğruldu.

Telefonu arka cebine tıkarken siyah deri ceketini ve sarı beresini de takıp, nihayet evden çıkabilmişti.

Asansörü çağırmak için düğmeye basarken ayağı yerde sabırsız bir ritim tutmuştu.

Gelen asansöre bindiği gibi dışarıdaki taksiye koşturdu.

Taksici araçtan inerken bagajı açmış ve Pusat'ın bavullarını da profesörünkilerin yanına yerleştirmişti.

Yola çıkan taksici ile beraber çok geçmeden havaalanına ulaşmışlardı.

Güler yüzlü host ve hosteslere aynı şekilde karşılık verirken kendi koltuklarına ilerlemişti Pusat, hocasının ardından.

Hocasıyla yanyana oturan genç oğlan nezaket icabı cam kenarındaki yerini profesöre vermek istemişti.

Anlayışla gülümseyen profesör Turgay ise kısa bir teşekkürle geri çevirmişti Pusat'ı.

Gerekli anonslar tekrar tekrar yapıldığı sırada uçak havalanmaya başlamıştı.

Koltuğun kolluğunu sıkıca tutarken gözlerini yummuştu.

Gideceği yerde her şeyin yolunda gitmesi için, sessizce dualar ediyordu.

Uçak kalkalı yarım saat olmuştu.

Pusat varlığını unuttuğu koltuk kemerini açarken, üzerine tatlı bir bitkinlik çökmüştü.

Gece boyunca kendini göstermeyen uykusu, usul usul sarmalamıştı oğlanı.

'İşte,' diye düşündü, 'İşte gidiyoruz...'

İşte yeni hikayem.
İlk bölüm olduğundan, biraz sıradan ve olaysızdı, sonraki bölümlerde her şey anlam kazanacak.

Hakkında elimden geldiğince araştırma yaptığım bir kitap, ayrıca kitap kapağı eminim size çok şey anlatıyordur.

Kendinize iyi bakın,
Sağlıcakla kalın.
:)




DERİN SULAR (BXB)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt