Bölüm 37- terk ediliş

12.3K 448 12
                                    



Güne gözlerimi açtığımda yataktaki bir bedenle değilde, büyük bir boşlukla karşılaşmıştım. Hatta üzerinde de küçük bir not bulunuyordu.

'Ufak bir işim çıktı. Nikaha yetişeceğim.' Yazıyordu.

Sinirle gözlerimi devirdim. 2 gün sonra nikah vardı ve o iş için gitmiş miydi?! Gerçekten hayret ediyordum bu adama!

Oflayarak yataktan kalktım ve aşağıya inip kahvaltımı ettim. Bomboş geçirdiğim koca bir günün ardından elimi telefonuma attım ve Arslan'ın numarasını tuşladım. Kapalı olduğunu söyleyen telesekreterin sesini duyduğumda zar zor geçen sinirim yerini geri almış, öfkeyle solumuştum. Telefonu koltuğa fırlatıp ayaklandım ve odama geri çıktım.

Diğer günü de aynı şekilde geçirdim. Bomboş ve sessiz. Kapıda duran iki korumaya Arslan'ın nerede olduğunu sorsamda bilgilerinin olmadığını söylediklerinde teşekkür edip eve geri girmek zorunda kalmıştım. Yarın nikah vardı ve nerede olduğu meçhuldü. İşin kötü tarafı onunda, Ferhat'ın da telefonu kapalıydı. Sinan'ı aramış ancak onunda bilgisi olmadığını öğrenmiştim. Adam sanki yerle bir olarak, yok olmuştu.

Üçüncü gün olduğunda yüne yataktan kalkmış kahvaltımı etmiştim. Öğlen 12 de nikahımız vardı ve ben bugün geleceğini umut ediyordum. Bu yüzden nikah için seçtiğim elbiseyi üzerime geçirip saçlarımı yaptım ve korumalar eşliğinde evlendirme dairesinin yolunu tuttum. Nerdeyse 2 saat boyunca ben tek başıma ve 1 saat kadar da nikah memuruyla beklemiştik ancak gelmeyince adamda işi gereği gitmek zorunda kalmıştı. Bende eve geri döndüm. İçim çıkana kadar ağlamış, neden gelmediğine dair kendi kendime cevaplar aramıştım. Ne yazık ki ne cevap, ne de telefonlarıma yanıt alamamıştım. En az 100 kere aradığıma da yemin edebilirdim. Ancak tek duyduğum şey aradığım kişiye ulaşılamıyor olduğuydu.

Dördüncü gün olduğunda sessizce koltukta geçirdim günümü. Elbiseyi hala daha çıkartmamıştım ve içimden bir ses gelip beni alarak bir anda nikah dairesine götüreceğini söylüyordu. Beklediğim gibi olmadı. O günü de bitirdim.

Bir haftanın sonunda artık içim içimi kemirmeye başlamıştı. Başına bir iş gelmiş olmasından korkuyordum ve içimden bir ses de böyle olduğunu söylüyordu. Yine de o sese güvenmek istemedim. Ona kalırsa şuan Arslan ile evli olurdum.

Ağlaya zırlaya geçirdiğim bir ayın sonunda ise başına bir iş geldiğine yemin edebilirdim. Bu yüzden önce Tunahan'ı aradım. Bir bilgisi olmadığını, kendisini Ecem'in başına yerleştirip ülke dışına çıktığını söylemişti. Yapacağı iş devlet işi olduğu için de kimseye bir bilgi vermemişti. Söylediği şeylerin üzerine artık ona bir şey olduğundan neredeyse emindim.

Bir buçuk ayın sonunda ise hamile olduğumu öğrendim. Arslan gittikten hemen sonralarda adet olmam gerekiyordu ancak bunu üzüntüden fark edememiştim bile. Bu yüzden önce test yapmış, doğruluğundan emin olmadığım için de doktora gözükmüştüm. Onunda onaylaması ile resmen hamile olduğum kesinleşmişti. Telefonunun kapalı olduğunu bile bile Arslan'a hamile olduğuma dair mesaj attım. Başına bir iş gelmediyse ve sadece beni terk ettiyse, en azından bu mesaja geri dönüş yapacağını düşündüm. Ama ona da geri dönüş olmadı.

İki ay sonra Ertuğrul'u aradım. Onun bir bilgisi olabileceğini düşünüyordum. Çünkü en son Arslan ortadan kaybolduğunda birlikte çıkmışlardı. Ancak ondan da bir haber alamadım. Deli gibi hamile olduğumu söylemek istemiştim ancak içimden gelen sesi bu sefer dinlemedim. İlk Arslan'ın öğrenmesini istiyordum.

Üç ayın sonunda karnım belli olmaya başlamıştı ancak hala daha ne gelen vardı ne giden. Aşırı mide bulantılarım ve kusmalarım neredeyse azalmıştı ancak bu sefer de halsizliklerim başlamıştı. Bu yüzden kendime bir arkadaşa ihtiyacım vardı. En iyi seçenek Ecem'di ve kimseye demeden seve seve yanıma geleceğini biliyordum. Telefonuma uzandım ancak şarjımın bittiğini görünce oflayarak ayaklandım ve korumalardan birinin telefonunu alarak ezbere bildiğim numarasını çevirdim. Bir kaç saniyenin sonunda karşı taraftan ses gelmişti.

EFSUNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin